1. BÖLÜM

152 77 25
                                    

Gece boyunca uyuyamamıştı, çaresizlik içinde, kıvranıp durmuş. Sesi anne ve babası tarafından duyulmasın  diye, yorganı ağzına sıkıştırmış, sessizce ağlıyordu. Ev çok sessizdi, herkes uyumus, en değerlileri anne ve babası, onun acısından habersiz kim bilir kaçıncı rüyalarını görüyorlardı. O, bu gece ne kadarda yalnız olduğunu fark etmiş, yalnızlık iliklerine  kadar işlemişti. 

  Yeterince karanlık olan içini, gecenin karanlığı iyice karatmış ve bir gafletin içine sokmuştu. Kısa bir süreliğine ağlamayı bıraktı. Yerinden kalkıp aynanın karşısına geçti.
Aynada ağlamaktan şişmiş ve kan toplamış gözlerine iyice baktı. Canı gönülden "aptal" dedi. "Aptalll"...
  Ağlamaktan ve günlerdir uykusuz kalmaktan şişmiş, solmuş yüzüne iyice baktı. Ve tekrardan "Aptall"...

Canı çok yanıyordu, cehennemin en dibindeki ateş gibi yüreğini kor eden açıyla, aynanın karşısında yüzleşiyordu.  içindeki yangın bedeninden taşmış, onu içine almış ve iyice sarmıştı.
Elini aynaya götürdü, aynaya yansıyan yüzünü hafifden okşadı "yazik oldu be sana" dedi.
Elini indirdi, ayak pakmaklarından saç tellerine kadar aynada kendini iyice inceledi ve ellerini hızlıca aynadaki yansımasına vurarak:

-Busun işte sen, tam bi oruspuu...

Birden ellerini aniden aynadan cekip yüzüne hızla vurmaya başladı daha sonra saçlarını tuttu ve şöyle dedi:

-Hak ettin bunu sen. Madem yapan başka biri yok, madem yaptığın yanlışa karşılık bi tane vuranın yok, o zaman kendin yapacaksın. Salaksın, salakk...

Sonra birden yere çöktü, ellerini yumruk yapmış, deli gibi ağlıyordu. Göz yaşları bir nisan yağmuru gibi indiriyordu adeta koynuna.
Yerinden hızlıca kalktı ve bir hışımla pencereye yaklaştı. Pencereden gecenin yalnızlığına baktı. Sokaklar bombostu.
Nefesinin sıçaklığı ile iyice buğlanan camı sildi ve uzun uzun sokağı izledi.
Icindeki yanğını söndürmek için pencereyi araladı. Rüzgar son derece soğuk ve şiddetli bir şekilde yüzüne çarpıyordu. Gökyüzüne baktı, o huzura, derinliğe, sonsuzluğa... içi yavaş yavaş rahatlıyor, içindeki yük hafifliyordu. Tekrar yere baktı. Rüzgar dağınık saçlarını iyice dağıtmıştı. Ama o şuan, kuş gibi hafifliyordu. Çünkü birazdan kendini sonsuzluğa uğurlayacaktı. Bu acıları unutacaktı. Tekrar gökyüzüne baktı. Ve "evet, birazdan bir kuş gibi uçacağım ve tüm hesap soramadıklarımdan hesabı bu şekilde soracağım" dedi.
Bedenini iyice dışarı çıkardı evet artık bitiyordu. Derin daha fazla dayanamayacaktı bu yaşadıklarına. Çaresizliği ona başka bir yol bırakmamıştı yada o kolay olan yolu tercih edecekti. O artık hafif olmak istiyordu. Aslında o birazda mezarına toprak atanların içine bir ateş, yüreklerinde bir sızı ve hayatlarına zindan olmak istiyordu. Kendinden nefretinden çok içindeki intikam ateşi daha da körüklüyordu Derin'i.

Sonra durdu Derin, kafasini kaldırıp birkez daha gök yüzüne baktı. Ve biraz duraksadıkdan sonra, böyle olmaz dedi içinden. Hayır bu böyle olmaz.
Onun benim gibi yandığını görmeliyim dedi ve camdan salkıttığı bedenini hızla içeri çekti. Kapattıgı pencerenin arkasından gökyüzüne uzun uzun bakıp teşekkür etti.

Hızla yatağına yöneldi. Şuan gözünden yaslar akmıyordu çünkü artık o kendi ahını söke söke alacaktı. intikam icinde bir kor gibi yanıyordu. iyide nasıl alacaktı intikamını?

Yatağına uzandı, gözleri tavanda, " "hayır haketmedin" dedi. "Herşey bitecek sabır et, bitecek. Herkes ettiğinin hesabını verecek" dedi ve uyumak için gözlerini yumdu.

Arkadaşlar lütfen okumaya devam edin. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Sizleri seviyorum😊

KARANLIK VE AYDINLIKWhere stories live. Discover now