OYUN |13

2.4K 234 54
                                    

Bazen insan normal bir zamanda düşünür. Genelde gece yatarken ya da kendini bir boşluğun içinde hissettiği zaman...

Ne mi düşünür? Adaya düşsen yanına alacağın üç şey mesela. Ya da annesiyle babası arasında kalsa ne derdi? Annesi bir tarafta babası diğer tarafta ve birini kurtarabilir. Kendini seçen var mıdır ki hiç? Bu kadar bencil olabileni var mıdır?

Anne veya baba yoktu şu an bulunduğum durumun içinde. Ama iki seçeneğim vardı ve belki de ben bencil olmayı seçmiştim.

Çok sevdiğim arkadaşım mı yaşayacak yoksa kendi hayatımı mı kurtaracağım? Ben az önce bir seçim yapmıştım ve bir kişinin ölmesine göz göre göre izin vermiştim. Hem de en yakın arkadaşlarımdan bir kişinin...

Koridorlarda yürürken Cenk hiç de konuşmuyordu. Boğazına acı bir tat yapışmış gibi sürekli yutkunuyordu ve gözlerini sıkı sıkı kapatıyordu her defasında. Eğer Dilara'nın hala hayatta olduğunu ama az sonra öleceğini veya belki de çoktan ölmüş olduğunu bildiğimi bilseydi çoktan beni bırakıp giderdi. Benimle bir daha da konuşmazdı.

İleride bir gürültü duyulduğunda ürperek Cenk'e baktım. O da endişelenmiş olacak ki benim yanıma gelerek kolumu tuttu ve fısıltıyla konuşmaya başladı.

"Dilara olabilir. Ama eğer o değilse de kendi hayatımız tehlikeye girebilir. Çok sessiz olmalıyız."

Sesi endişeliydi. Biraz da titreme vardı sesinde. Başımı sallayarak onu onayladığımı belirttim. Önüne döndü tekrardan ama bir eli kolumdaydı ve beni geride tutmaya çalışıyordu.

Başımı öne eğerek ilerisini görmeye çalıştım. Hiçbir şey göremiyordum. Işıklar sürekli yanıp sönüyordu ve biraz da miyop olmam uzağı çok net görmemi engelliyordu.

Bir anda Cenk öne fırlayarak karanlıktaki kişiye doğru koşmaya başladı. Ne yapıyorsun sen? diye düşünürken kelimeler hızlıca ağzımdan döküldü.

"Cenk! " diyerek olan gücümle bağırırken omzum sızlamıştı.

Fakat hala beni dinleyen yoktu ve karşıdaki kişi de Cenk'e doğru koşmaya başladığında ve en sonunda birbirlerine sarıldıklarında karşıdaki kişinin Dilara olduğunu anlamıştım.

Hemen ben de omzumu tutarak yavaşça koşmaya çalıştım. Omzumdaki sızı gittikçe artıyordu. Fakat sonunda Dilara'ya yetiştiğimde ona kocaman sarılmıştım. O da bana hızlıca karşılık vermişti. Kurtulmuş.

"İyi misin?" diye sorarken sesim titreyerek çıkmıştı.

"Evet, yani sanırım iyiyim. O adam beni aldı. Sonra ellerimi bağlamıştı. Fakat neyse ki en sonunda kurtuldum. Oradan bir şeyle onun başına vurdum. O esnada da çantamı alıp kaçtım." her şeyi hızlıca anlatıp geçmişti. Demek ki fotoğrafları gördüğümden haberi yoktu. Kesinlikle en iyisi buydu.

"Kurtulduğun için çok mutluyum. Ama şimdi o buraya doğru geliyordur." cümlemi bitirince başımı Cenk'e çevirdim ve tekrar konuşmaya başladım. "Başka bir yere kaçmalıyız."

Cenk gözlerini kocaman açarak konuşmaya başladı.

"Kaçacak bir yerimiz kalmadı. Sinyal zaten çekmiyor. Hiçbir şe... "

"Cenk!" lafını bölmüştüm. Başını yana eğerek bana baktığında Dilara da şaşkınlıkla bana bakıyordu. "Sen harikasın be! Süper birisisin sen! Ya,ya sen çok zekis...!" bağırarak konuşmuştum ve sesim daha fazla yükseldiğinde Cenk eliyle ağzımı kapatmıştı.

"Sessiz ol biraz. Ne oldu? Anlat haydi hızlıca." sesinde uyarı ve merak vardı.

"Sinyal burada çekmiyor. Neden?" soruyu sorarken aslında gerçekten bir cevap istememiştim.

"Neden?" aynı soruyla karşılık almıştım.

"Hani ilk başta sen demiştin ya! Girişe yakın bölgelerde bazı yerlerde çökmeler vardı. Üzerinde sinyali toplayan cihazlar olabilirdi. Aksi takdirde zaten bize bu mesajlar nasıl gelirdi ki?"

Heyecanlanmıştım.

"Yani?"

Dilara da heyecanlı bir şekilde bana bakıyordu. Daha da heyecanlandım ve isteğim daha da artmıştı.

"Yani, o bölgelerden birisine gidersek eğer bir sinyal bulabiliriz. Belki o zaman polisi ararız ve buradan kurtulabiliriz. O adam buraya gelmeden önce bunu planlamıştık. Cenk?"

Ondan hatırlamasını bekliyordum. Bu plan onun planıydı ve çok mantıklıydı. Bu işi bitirmeliydik.

"Biliyorum, sadece..."

Tedirgindi.

"Sadece ne?" diye telaşla sorduğumda biraz da sinirlenmiştim. Konuşmaya devam ettim.

"Buradan kurtuluşumuzun tek yolu bu olabilir. Hatta başka bir yolu da yok!"

En sonunda sinirlerime hakim olamamıştım ve sesimi biraz yükseltmiştim. Dilara koluma dokunarak işaret parmağıyla bana susmamı işaret etti. Daha çok sessiz olmamı istiyordu. Başımı sallayarak onu onayladığımda Cenk'e tekrar dönmüştüm.

"Cenk, bir şey söylemeyecek misin?"

Cenk sonunda bana döndüğünde gözlerindeki eski ışıltıyı görememiştim. Pes etmiş gibiydi, edemezdi.

"Bilemiyorum, Ezgi."

Daha sakin olmaya çalışarak konuşmaya başladım.

"Neyi bilemiyorsun? Bilecek bir şey yok!"

Dilara bana dönerek fısıltıyla "Sakin." dediğinde gözlerimi bir süreliğine kapattım. Tekrar açtığımda Cenk hala düşünüyordu.

"Bak Ezgi, bu fikri ben bulmuş olabilirim ve evet mantıklı da olabilir. Ama şöyle de bir şey var ki en son bu planı uygulamaya çalıştığımızda Dilara neredeyse ölüyordu."

Yutkundu. Sonra sessizlik...

"Ama kurtuldu ve şükür ki şu an yanımızda. Tek yapabileceğimiz şey bu planı uygulamak. Burada o adamın gelmesini bekleyemeyiz veya sürekli o adamdan kaçamayız. En sonunda bir köşeye sıkışıp öleceğiz işte."

Çok uzun bir şekilde konuşmuştum. En sonunda yorgun düşerek sessizce yere oturdum. Dilara ve Cenk ayaktalardı ve Cenk hala tedirgindi. Neyi bekliyordu?

"Tamam."

Yaklaşık bir dakika sonra gelen bu ses Cenk'in sesiydi. "Sonunda." diyerek geçirdim içimden.

"Teşekkür ederim kardeşim." diyerek Cenk'e elimi uzattım. Elimi tuttu ve ayağa kalkmamda yardımcı oldu. Omzum sızlamıştı fakat bunu düşünecek vaktimiz yoktu.

Cenk başını onaylar şekilde sallarken bana baktı ve gülümsedi. Sonrasında Dilara'ya baktım. O da bana bakarak gülüyordu.

Gülümsüyorduk. Çünkü o gelmişti.

Umut.

Geri gelmişti ve artık hiç gitmemesini istiyordum. Şu an, bu yerde en çok ihtiyaç duyduğumuz şeydi, umut.

Sırt çantamı elime aldım ve yürümeye başladım. En başta geldiğimiz yere.

Sinyale...

Arkamdan duyduğum adım sesleri ve başımı tekrar çevirdiğimde gördüğüm gülümseyen yüzler...

Ve artık umut öyle bir gelmişti ki, sanki hiç gitmeyecekti.

OYUN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin