OYUN |9

2.8K 261 168
                                    

Hayatım boyunca hiç üzülmekle üzülmemek arasında kalmamıştım. Her seferinde olaylar karşısında nettim. Fakat şimdi kendimi anlayamıyordum. Burada bulunduğum süre boyunca düşüncelerim ve hislerim değişmişti. Sahi burada ne zamandır duruyorduk? Hiçbir şeyden haberimiz yoktu. Kimseyi arayamıyorduk. Bir türlü sinyal çekmiyordu. Kısmıştık burada, bu koridorlarda.

Fakat karşımdaki kişiye tekrar tekrar baktığımda artık net olmuştu düşüncelerim kısa süre içinde. Bizi göremiyor olmalıydı. Görse durur muydu öylece? Gelirdi yanımıza kaçmamızı söylerdi. Ama nasıl gelecekti? O acıyla gelebilecek gibi görünmüyordu. Kolları çok acıyor olmalıydı.

Düşüncelerimden beni ayıran şey Dilara'nın tiksintiyle yan tarafa doğru dönüp kusmasıydı. Ona doğru baktım. Ama hiçbir şey hissetmiyordum. Ne bir tiksinti ne de başka bir şey. Artık çok fazla ileri gitmişti bu adam. Bizden ne istiyordu?

Karşımdaki görüntüye tekrar döndüm. Şimdiye kadar Dilara gibi olmuş olmam gerekiyordu. Ama donmuş gibiydim. Tıpkı komutlara uyan bir asker gibi sadece duyduğum seslere doğru başımı çeviriyordum.

Elif yerde dizüstü çökmüştü. Bilinci yerinde değil gibi görünüyordu. Gözleri direkt karşıya, bizim olduğumuz tarafa bakıyordu. Elleri yerinde değildi. Elleri kesilmişti ama nerede olduğunu bulamazdık sanırım. O pis yaratıklar, eskiden ellerinin olduğu yerdeydiler. Kolları gittikçe kısalıyordu Elif'in. Fareler vardı birkaç tane ve Elif'in kopmuş elinin olduğu kısmı kemiriyorlardı. İki tarafında da onlardan vardı. Daha fazla dayanamayacak gibi olsam da başımı bir türlü çeviremiyordum.

Bir anda oldukça büyük bir şey fırladı demir duvardan. Elif'in başını vücudundan ayıran bu şey anında tekrar duvara girdi. Artık dengemi sağlayamıyordum. Daha fazla duramayacaktım. Yanımda Taner konuşuyordu. Bir şeyler söylüyordu, evet. Ama ben anlayamıyordum. Gittikçe ses gidiyordu. Etraf kararıyordu.

"Belki yine ışıklar kapanacaktır." diye düşünmüştüm. Ama bu sefer kapanan şey benim gözlerimdi. Kendimi daha fazla tutamayarak sonsuz karanlığa bıraktım.

-----

"Sen kimsin?"

"Seni korumak istiyorum, seni kurtarmayı her şeyden çok istiyorum."

"Her kimsen kurtar artık. Dayanacak gücüm kalmadı."

"Dayan Ezgi. Kurtaracağım seni."

Karşımdaki parıldayarak gözlerimi kamaştıran kişi veya şey gittikçe yok oluyordu.

"Beni bırakma!" derken korkuyla bağırmıştım.

"En kısa zamanda kurtulacaksın."

-----

Etrafımdaki sesleri duyabiliyordum. Cenk ve Taner konuşuyordu. Ancak ne dediklerini hala tam olarak çözememiştim. Gözlerim acıyordu. Yavaşça açmaya çalıştığımda etrafı bulanık da olsa görmeye başlamıştım.

"Ezgi?"

Bu Taner'in sesiydi. Endişeli olduğunu sesinden rahatlıkla anlayabiliyordum. Artık etrafı net bir şekilde görmeye başladığım anda bağırarak kalkmaya çalıştım.

"Beni de kurtar!"

"Ezgi, kendine gel!" diyerek bağıran Cenk'i duyunca kafamı ona çevirmiştim. Gözleri kocaman açılmıştı. Rengi atmıştı. Kollarını tutarak konuşmaya başladım.

"Gitti ve beni kurtarmadı. Bana... Bana kurtulacağımı söyledi ama gitti."

"Kim o?"

Taner de endişeyle bana bakarak konuşuyordu.

OYUN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin