OYUN |12

2.7K 257 122
                                    

Korkumun ne kadar büyük olduğunu kalp atışımdan da anlayabiliyordum. Düzensiz bir şekilde hızlı hızlı atan kalbime engel olamıyordum bir türlü.

Engel olabilmek mümkün müydü ki? Karşımda kim olduğunu çıkaramadığım bir kişi vardı ve elinde de bir silah vardı. Bizi öldürmek istiyordu ve bizi acı çekmeden öldürmek en son isteyeceği şeydi büyük ihtimalle. Bize acıyı en kötü şekilde hissettirecekti.

Yavaşça başımı öne eğdim ve karşıdaki duran kişiye belli etmemeye çalışarak fısıltıyla ancak Cenk'in duyabileceği bir sesle konuşmaya çalıştım.

"Kaçmamız gerek."

Sesim titremişti ve oldukça derinden gelmişti. Cenk'ten bir cevap beklerken tekrar başımı kaldırdım ve karşıdaki adamı iyice çözmeye çalıştım. Ama sadece silüet vardı. Önündeki floresan lamba patladığı için yüzü de görünmüyordu. Ama ne önemi vardı ki? Gelmişti ve hepimiz ölecektik. Cenk sonunda verecek cevabı bulmuş olacak ki konuşmaya başladı.

"Kaçalım. Ama çok hızlı koşmamız gerek. Dilara ve sen, bunu yapabilir misiniz?"

Konuşurken o da başını eğmişti ama sesi güçlü çıkmıştı. Güçlü çıkmıştı çünkü aramızda güçlü durması gereken kişi oydu.

"O zaman üç deyince koşmaya başlıyoruz."

Dilara bunları söyledikten sonra saymaya başladı. Kalbim duracak gibiydi.

"Bir, iki, üç..."

Hepimiz arkamızı dönüp koştuğumuzda arkadan bir silah patlama sesi geldi. Aynı anda omzumda bir sızı hissetmiştim ve sanki bir anlığına da olsa zaman durmuş gibiydi.

Olayın şokuyla ayaklarım beni kaldıramadı ve tam da yere düşerken bir kişi beni tuttu.

"Kaçmalıyız, koşmaya çalış."

Bu ses Cenk'in sesiydi. Güçlükle koşmaya çalıştım Cenk'e tutunarak. Bir taraftan omzumu tutan elimde bir ıslaklık hissediyordum. Sızlıyordu ve hiç dinmeyecek gibiydi. Koridorun dönme bölümüne geldiğimizde önümüzde artık Dilara yoktu. Onun yerine bomboş bir koridor vardı.

Bunu fark eden tek kişi ben olmuş olmalıydım ki Cenk hızlıca koşmaya devam ediyordu. Fakat omzundaki sızlamanın arttığı her saniye daha da fazla gücüm azalıyordu. En sonunda bir çığlık atarak yere düştüğümde etrafım kararmıştı ve yine kendimi simsiyah boşlukta bulmuştum.

-----
"Seni seviyorum, Ezgi. Hem de senin tahmin edemeyeceğin kadar çok seviyorum seni."

"Ama ben seni sevmiyorum, seni tanımıyorum bile. Sen, sen..."

Işık bana yaklaşmaya başladığı anda her şey yok oldu.

-----

"Ezgi, uyan!"

Ses, Cenk'in sesiydi ve bağırıyordu. Gözlerimi yavaşça açmaya başladığımda tekrar aynı sızıyı hissetmiştim.

Gözlerimi tekrar kapattım. Acıyı dindirmek istiyordum. Acıyı hissetmemeyi istiyordum. Ancak acıyı hissettiğim her dakika hayatta olduğumu anlıyordum. Hayatta olmam gerektiğini anlıyordum.

Elimi omzuma götürdüğümde bir bezle sarılmış olduğunu fark etmiştim. Bir tişört parçasıydı. Yavaşça ayağa kalkarak Cenk 'e baktığımda tişört parçasının Cenk'in tişörtüne ait olduğunu fark etmiştim.

Ellerime baktığımda her tarafım kanlıydı. Bir anlık bir serinlikle ceketimin üzerimde olmadığını ve üşüdüğümü hissettim.

"Ceketim nerede?"

OYUN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin