36. Bölüm ~Mavişim mavilendim~

156 17 17
                                    

FİNAL

Tükenişimi kakaolu süt içerek izliyorum. Biten bilmem kaçıncı sütten sonra elimdeki de bittiğini gösteren hırıltılar çıkardı. Bu sesi seviyordum. Süt gelmeyeceğini bile bile inatla içime çekmeye çalıştım. Daha sonra bu sese sinir olan Can kutuyu elimden kapıp arabanın arka koltuğuna fırlattı. Ben daha ne olduğunu anlamadım bakışları atıyordum. Ellerimde kutu hala varmış gibi bozulmadan havada asılı kalmıştı.

Deniz'i hatırlayıp tekrar siren gibi sesimle ağlamaya başladım. Can gerçek bir dost olmalı. Şu sesimi ve kahrımı kimse çekmez. Kavuştunuz işte neden terk ediyorsun?! Diye akıl verir gibi konuşadabilirdi. Ama o bana koli halinde kakaolu süt almıştı.

Arabayı kenara çekip koliden bir tane daha kakaolu süt alıp açtı. Havada asılı duran ellerime tuttuşturdu.

"Komaya gireceksin ama olsundu. Bu yaptığım hiç doğru değil ama seni başka türlü avutamıyorum. Bu son." Yine anaçlığını konuşturmuştu işte. Sürücü koltuğuna uzanıp yanağına öpücük kondurdum.

"Bunun son olmadığını ikimizde biliyoruz demek miydi bu şimdi?" Deyince bana yandan bir Oğuzhan Koç bakışı attı. Kalbimin kırıklarını kenara süpürüp ona sıcacık bir gülümseme gönderdim. "Eşek sıpası! Ne kadar da çabuk büyüdün?" Dedi ve timsah gözyaşlarını sildi.

"Kaç kakaolu süt bitirdi şu minnoş, yine de seni unutamadı sarı!" Diye çemkirdim. "Şuradan bir 'Yazımı kışa çevirdin' aç hele Can'ım."

"Senin yazını kışa çevirecek tek şey var o da sonbahar. Biliyorsun değil mi?"

"Vıdı vıdı yapma Can! Çay yap." Hüseyin king taklidimi de başarıyla oynadığıma göre rahat rahat ölebilirim.

"Sen boşver şimdi onu bunu. Bir saatten beri ağlıyorsun. Kendine geldiğine göre şu konuyu konuşalım artık." Arabayı durdurdu ve bana döndü. Ağlama taklidi yaptım. Elimden sütümü alıp "Yemezler, dökül!" Diyince ciddileşip koltukta vücudum ona bakacak şekilde döndüm.

"Gidiyoruz işte. Daha ne açıklayacağım? Böyle olsun sende istemiyor muydun?"

"Cık... istemiyordum. Her ne kadar haksız olsa da Deniz benim de arkadaşımdı . Ayrıca ben senin mutluluğunu istiyorum, o yüzden bu telaş, koruma çabası."

"Ama bir kere çıktık yola. Devam edelim."

"Neden? İntikam mı almak istiyorsun? Canını acıttı diye sende onun canını mı acıtacaksın?"

"Hayır!" Diye itiraz ettim ama konuşmama izin vermedi.

"O gitti vakit kaybettiniz. Şimdi sen gidersin. Sevmediğin biriyle evlenip hayatını bittirsin, belki yıllar sonra bir sanat galerisinde karşılaşırsınız. O evlenmiş, sen evlenmişsin. Artık herşey için çok geç kalınmış ve ilk günkü gibi birbirinizi çok sevdiğinizi hatırlarsınız. Nefes kadar yakınsınız ama uzansanız dokunamayacak kadar da uzak. Eski şeylerden bahsedip hatıraları uyandıracaksınız. Artık gitme vaktin geldiğini anladığında birbirinizden uzaklaşacak ama birbirinize daha da yaklaşacaksınız. Ve en son kadrajda koşarak birbirinize sarılacaksınız." Bütün bu onları anlatırken dalıp gitmişti. Derin bir of çekip daldığı yerden gözlerini bana çevirdi. Ağzım açık ne diyeceğini bilmeyen bir halle ona baktım. En sonra aklıma alkışlamak geldi ve yaptım. Çünkü denecek söz yapacak hareket yoktu.

"Issız Adam filmini yeni mi izledin sen?" Dedim sorgular bakışlarımı üstünde gezdirirken. Elindeki sütü aldım.

"Geçen yurttaki çocuk sevgilisiyle izliyordu. Ortak oldum diyelim." Masum bir gülüş yerleşti dudaklarına.

~MAVİMSİ~ \\ NH \\Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin