23. Bölüm ~ Dağılın aslanlarım ~

197 20 6
                                    

Arkama bakmadan evden ve siteden uzaklaşmak için koşar adım gidiyordum. Eğer yavaşlarsam arkaya bakacağımı biliyorum. Bakarsam gitmeyeceğimi de...

Arkamdan seslenmesini duymazlıktan gelmeye çalışırken birde adım atmaya çalışıyordum. Bu ne kadar zor bir iş biliyor muydu? Nefes nefese kalmıştım. Derdim buradan gitmek ama kilo veriyorum gibi hissediyorum.

Bana yetişeceğini biliyordum. Dostum o bir mükemmel tamam mı? Kolumdan tutup beni durdurmasını lanet olsun gidelim buradan diye bağırmasını falan mı bekliyorum ne? Yanımda koşar adım gidiyor ama tek kelime dahi etmiyordu. Zaten ne konuşabilir ki? Ona sinirli bile değilim. Aslında kimseye sinirli değilim. O zaman neden sinirli gibi davranıyorum?

Tamam. Tut artık kolumu da sor neden gittiğimi!! Adamın derdi neydi? Ona ne bizim aramızda olanlardan falan.

"Babanın seninle derdi ne?" Ben aniden durunca bir kaç adım atıp öyle durabildi. Yüzüme şaşkın emoji gibi bakıyordu. "Can babanla kavga ettiğini söyledi. Beni senin yanına bu yüzden göndermek istemedim. Babanla neden kavga ettin?!"

초초초초

"Babam annemden ayrılıp beni yanına aldı. Küçüktüm ve hala öyleyim. Annemin neden gittiğini bulmak için kendi kendime söz verdim. Bir insan neden durduk yere bırakıp herşeyi gider ki?! Buldum da... Bana bunu söyleyen kişi babamın benden nefret ettiğini ve beni kıskandığı için kimsenin beni sevmesine katlanamadığını söyledi. Buna inanmak çok zor. İnanmadım. Ta ki anneme ondan ayrılması için para verdiğini öğrenene kadar. Nasıl bir...." söylemek istediğini yuttu. Hala babasıydı ve hiçbir küfür bunu değiştiremezdi.

"Sana anlatmak istemedim çünkü bildiğini sanıyordum. Babam seni de sevmiyor. Çünkü sen beni seviyorsun." Sessiz kaldım.

"Seninle görüşmemi istemiyor. Sizin evde senden kötü bahsetmemin sebebi de buydu. Aslında seninle bunları bile konuşmamam gerekiyor." Sonra sustu. Şu an deniz manzarası seyretmek isterdim ama elimizdeki parkla da yetinmek zorundayım. Sanırım ona destek falan olmalıyım.

"Şey ben..." ne diyebilirim ki? Duymamazlıktan gelebilirim ya da bilmiyordum üzgünüm. "Saçmalama!" Dedim kendi kendime dıştan. "Amann! Yanlış oldu. Sesler karıştı. Yani iç dışa.. Öyle demek istemedim... be-" Tanrım bu hissettiğim şey neydi böyle.

Kahretsin! Dudaklarım dudaklarına mı değiyordu? Bu geç kalmış bir öpücüktü ama sonunda oldu. O pembe dudakları... sanırım ağlayacağım. Ben hiç böyle olmamıştım. Karnımdaki kelebekler et yiyen bitkilere dönüşmüş karnımı kemiriyorlardı. Ona hem bu kadar yakın hemde bir panik halinde... yalnız hep alev aldı buralar... Mayıs'ın ortasında.. Haziran'a girerken hu sıcakta... ellerimin üşümesi normal miydi? Kendimi geriye çekmeli bu hisse bir son vermeliydim. Pardon onu nasıl yapıyorduk? Gene fotosenteze bağladım sanırım.

Benden ayrıldığını hissettiğim de gözlerimi açamadım bile. Kitlendim mi ben?

"Şşştt! Utanmıyor musunuz? Terbiyesizler! Anneleriniz babalarınız görmüyor mü sizi? Pis terbiyesizler birde akşam akşam. Defolun buradan." Arkamızdan çemkiren teyzenin sesiyle kendime geldim.

"Annem! Annem kızar ben gideyim." Ayağa kalktım.

"Mavi?"

"Oldu görüşürüz." Hızla yürümeye başladım.

"Nereye?!" Arkamdan koşup önüme geçti. "Ne oldu? Beklemiyor muydun canım?"

~MAVİMSİ~ \\ NH \\Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin