22 -Gitme-

1.6K 120 12
                                    

Yeşil gözleri, acısını dışa vurmasını sağlayan gözyaşları sayesinde parlaklığını ortaya koyuyordu. Gamzeli diye hitap ettikleri oğlan pencereden hızla ayrıldı. Yerde öylece yatan sevgilisine ulaşmak için merdivenlerden koşarak inmeye başladı. Üçer üçer, dörder dörder atlıyordu basamakları. Ama nafile... Sanki o indikçe yeniden inşa ediliyordu her biri.

"Berk, yavaşla!" Arkadaşının sesine aldırmadan okuldan çıktı delikanlı. Güvenlik kulübesinin orada kalakaldı. Sevgilisi kanlar içerisinde yerde yatıyordu. Yutkundu. Gözlerini birkaç saniyeliğine kapatıp her şeyin bir kabustan ibaret olduğunu düşündü ve bu iğrenç kabustan uyanmak için kafasını iki yana salladı. Gözlerini umutla araladığında önündeki görüntü değişmemişti. Koşarak sevgilisinin yanına ulaştı. Her yeri kanlar içerisindeydi. Ellerini tuttu sıkıca, alnından öptü.

"Tuğçe'm, uyan n'olur..." Sonlara doğru kısılan sesine lanetler okudu delikanlı. Çarpıp giden araba kaçmıştı. Şu an umurunda değildi oysaki. Onun tek istediği sevgilisinin iyi olmasıydı.

"Ben böyle hayatı sikeyim!" diye bağırdı sevgilisinin ellerini sımsıkı tutarken. Eğer bırakırsa kayıp gidecekti ölümün kollarına. 

"Ambulansı ara Zeynep, hemen ambulansı ara!" Dondurma sevmeyen arkadaşının sesinden sonra elini de omuzunda hissetti. Derin bir nefes aldı. Başını arkadaşına çevirdi. Gördü, güçlü durmak için direniyordu.

"O gitmesin..." dedi ağlaması şiddetlenirken. Arkadaşı acıyla gülümseyip omuzunda olan elini sıktı. 

"Gitmeyecek kardeşim, daha uzun bir ömür var inatçı keçinin önünde, bizi bırakmaz o." Bakışlarını tekrardan kanlar içerisinde yatan sevgilisine çevirdi. İçi gitti, ölmek istedi o an.

"Allah'ım. Ne olur benim ömrümden alıp ona ver. Yoksa bu acıya dayanamam..."

...

Ameliyathanenin önünden bir an olsa bile ayrılmıyordu gamzeli delikanlı. Her an kötü bir haber alacakmış gibiydi, gözünü bile kırpmıyordu. Bu acı... onun için tarif edilemezdi. Birkaç gün önce içinde bulundurduğu kötü his geldi aklına. Sessizce ağlarken, acıyla bağırdı bir anda. Tüm arkadaşları hızla Berk'e döndü ve yanına ilerlemeye başladılar. 

"İçimdeki kötü hise sokayım, yeter lan yeter!" Beyni, bedeninden tamamen farklı çalışıyordu sanki o an. Hiçbir şey düşünemiyordu. Ağlamak istiyordu. Bir erkek olarak herkesin gözü önünde, güçsüzlüğünü ve çaresizliğini belli ede ede hunharca ağlamak istiyordu.

"Berk, sakin ol." Zar zor kurmuştu grubun her daim dondurma yiyen neşeli kızı bu cümleleri. Onunda içini kaplamıştı büyük bir acı, büyük bir boşluk. Kuzeniydi sonuçta, acırdı canı. Her ne kadar ameliyata durumu için abisi girmiş olsa da çaresizce beklemeye dayanamıyordu.

"Dolunay, Tuğçe orada can çekişiyor ve benim burada elimden yapacak hiçbir şey gelmiyor anladın mı, gelmiyor!" Gamzeli delikanlının sesi koridorda yankılanıyordu. Oysa onun umurunda bile değildi şu an hiç kimse. Kendi canından daha önemli kıldığı sevgilisi kurtulsa rahatlayacaktı. 

"O gülüşü solduranları bulacağım." dedi ellerini sıkarken. Eklemleri bembeyaz olmuştu. Tek bir kelime dahi söylemedi arkadaşları, acısını biliyorlardı çünkü, sustular. Onlar sustukça sadece Berk'in ağlayışı doldurdu bembeyaz duvarlı koridorları. Başını ellerinin arasına alıp gözlerini kapattı sıkıca. Tuğçe o ameliyattan çıkmadan önce hiçbir şey görmek istemiyordu. 

"Dayanamıyorum." dedi güçsüz ses tonuyla. Bu kadarı fazlaydı. Bu kadar acı... Katlanılmazdı. Gözlerini açıp başını sağ tarafa çevirdi ve ümitle ameliyathaneden çıkan Sinan'a gülümsedi. Hızla sinip kaldığı yerden ayağa kalktı. Arkadaşları Berk'in hareketlendiğini görünce onlarda başını çevirip Sinan'ı gördüler. Hızla hepsi birden Sinan'ın başına toplandı.

"İyi o değil mi, iyi olacak?" Sinan tebessüm edip başını olumlu anlamda salladı. Ciğerlerine derin bir nefes çekti.

"Ameliyatın uzun sürmesinin nedeni buraya gelene kadar çok kan kaybetmesiydi. İki kere kalbi durdu, zar zor hayata döndürdük. Ameliyat başarılı geçti fakat Tuğçe'ye çok iyi bakılması gerek, yoksa hayati tehlikesi devam eder." Berk ciğerlerine derince bir nefes çekti. Gözlerinden tekrar yaşlar akmaya başladı. Daha önce mutluluktan hiç ağlamamıştı, şimdi o bile gerçekleşiyordu. Hızla Sinan'a yaklaşıp sımsıkı sarıldı teşekkür imasında.

"Teşekkür ederim." dedi ayrılırken. Sinan gülümseyip elini Berk'in omzuna koydu. Onun içinde zordu. Kendi kuzenini ameliyat masasında ölümden döndürmüştü. 

"O benimde kuzenim Berk. Eğer Tuğçe'yi kurtaramasaydım," dedi herkesin yüzüne bakıp. "yemin ederim ki doktorluğu o saniye bırakacaktım." Dolunay gözyaşlarını en sonunda serbest bırakıp abisine sımsıkı sarıldı. Abisi de tutmakta olduğu gözyaşlarını bıraktı kardeşinin omuzlarına.

"Seni çok seviyorum." dedi abisinden ayrılırken. Abisi canından çok sevdiği kardeşine gülümseyip Eren'e döndü. Eliyle gel işareti yapıp ona da sarıldı. Eren başta bu işe şaşırsa da sorgulamadı ve o da sarıldı. 

"Şimdi tek bir işimiz kaldı." dedi Berk sinirle karşısındaki acılarına ortak olmuş bembeyaz hastane duvarına bakarken. Herkes anlamıştı neyi kastettiğini. Alp, gamzeli delikanlıyı hızla kolundan tutup topluluktan biraz uzaklaştırdı.

"Aklından geçenleri okuyabiliyorum." dedi fısıltıyla. Ardından aldığı nefesi yere bakarak verdi ve karşısındaki kin dolu delikanlının yüzüne bakmaya başladı. "Şu an senin tek vazifen sevgilinin yanından ayrılmamak. Kamera görüntülerinden aracın plakasını bulup çok iyi dostum olan polis arkadaştan yerini öğrenebilirim. Ve söz veriyorum bunu yapacağım. Sadece ben aracın yerini bulana kadar sevgilinin yanından ayrılma olur mu? Eminim gözlerini ilk açtığında senin gözlerini görmek isteyecektir."

Berk başını olumlu anlamda salladı. Koşarak Sinan'a yaklaştı. "Görebilir miyim?" dedi gözlerindeki mutluluğu belli ederken. 

"Odaya alınacağı zaman sana haber vereceğim ve sadece üç dakika görebilirsin anlaştık mı, üç dakika?" Berk gamzesini belli ede ede gülümsedi Sinan'a. 

...

Yüzündeki yara izlerine birkaç saniye uzaktan baktı delikanlı. Gözyaşlarını içinde tutmaya gayret ederek kendini toparladı ve sağ eliyle kapının kolunu yavaşça açtı. Birkaç adım ilerleyip kapıyı kapattı. Sevgilisi şu an adeta bir melek gibi uyuyordu. Berk, başını yukarı kaldırıp gülümsedi.

"Sevdiğimi bana bağışladığın için şükürler olsun sana Allah'ım. Benim ömrümden alıp ona verdiysen, bırakma yarı ömrü de bende, Tuğçe'ye ver. Çünkü ben onu bir daha kanlar içerisinde görmeye dayanamam."

Sakin adımlarla sevgilisinin yanına ilerleyip yatağın bitişiğinde duran sandalyeye oturdu. Elini ürkekçe kaldırıp yüzündeki yaralara naifçe dokundu. Canını acıtmaktan o kadar korkuyordu ki... Kelimeler tarifsiz kalırdı bu hissin yanında.

"Korkuttun beni." dedi artık içinde tutamadığı gözyaşlarının yanaklarından süzülmesine izin verirken. "Bir daha yapma böyle, korkutma beni." Elini yaralarından dikkatlice çekip sevgilisinin elini nazikçe kavradı ve dudaklarına götürdü. Minik bir buse kondurup üç küçük çizgi şeklindeki yaraya baktı. Gözyaşları üç yaranın da üzerinde kamp kurmuştu. Hızla elinin tersiyle sildi. 

"Artık mutsuzluğun sana uğramasına izin vermeyeceğim." dedi mırıltıyla. "Söz veriyorum hep mutlu olacaksın."

Ben sensiz her şeye sustum.  

Koca dünya dönüyordu,

İçinde yoktum.

Lan durup durup kaç bölüm atmışım ben sfdjg Yok artık size bölüm falan. Bana ettiğiniz küfürleri de sizlere iade ediyorum gençler. fkldjbglkrjlhl Görüşlerinizi bildiriniz lütfen.

Sevgili Manyak |Tamamlandı.| (DÜZENLEME)Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ