38. BÖLÜM

333K 8.6K 993
                                    

Şarkı: Pink Floyd - Comfortably Numb

Eylül, restoranda karşılaştıkları ismi Melisa olan o sarışın kadınla Emre'yi dudak dudağa görünce adeta beyninden vurulmuşa döndü. Kafası uğulduyor, kalbi yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Kadının üzerindeki bej rengi palto boydan boya açıktı ve altındaki siyah, jartiyerli iç çamaşırı görünüyordu. Koyu renk makyajı, sapsarı uzun saçları ve oldukça iddialı vücuduyla Emre'ye adeta yapışmıştı. Elindeki paketler yere düşünce çıkan sesle ikisi de aynı anda ona doğru dönmüştü.

Gördüğü bu sahne üzerine Eylül arkasını döndü ve delicesine koşmaya başladı. Emre'nin arkasından haykırdığını duyabiliyordu ama ayağındaki topuklu ayakkabılarla hiç durmadan koşmaya devam etti. Taa ki takılıp yere kapaklanıncaya kadar... Çorabı yırtılmış, dizleri kanamaya başlamıştı ama çektiği acıyı hiç umursamadan ayağa kalktı ve gözlerinden sicim gibi akan yaşlarla koşmaya devam etti.

"Eylül dur! Gitme!"

Eylül her ne kadar Emre'nin sesini duyuyor olsa da duramazdı. Bir an önce gitmeliydi. Arabasının önüne geldiğinde adeta kriz geçiriyor gibiydi. Titreyen elleriyle çantasını açıp anahtarını çıkarmaya çalıştı ama başaramadı. Bir süre uğraştıktan sonra nihayet anahtarı buldu ve hemen arabaya bindi. O an Emre'nin koşarak kendisine yaklaştığını görünce arabayı kilitleyip kontağı çevirdi. Emre henüz hareket etmeden ona yetişmiş ve kapıyı açmaya çalışmıştı.

"Eylül lütfen kapıyı aç! İnan göründüğü gibi değil!"

Eylül kapıyı açmadı. Ağlamaktan önünü göremez bir halde arabayı sürmeye başladı. İkinci defa aynı olayı yaşıyordu ama bu seferki bir öncekinden çok daha sarsıcıydı...

EYLÜL EVE GELMEDEN ÖNCE

Emre arabayı deli gibi sürerken bir yandan da söylenmeyi ihmal etmiyordu. Ne yazık ki işle ilgili çıkan bir pürüz nedeniyle istediği gibi erken çıkamamış ve geç kalmıştı. Her ne kadar Fatma Hanım her şeyin hazır olduğunu söylese de yine de erken gitmesi çok daha iyi olacaktı. Eve vardığında saatin sekizi birkaç dakika geçtiğini gördü. Neyse ki Eylül'ün arabası görünürde yoktu...

Arabadan indikten sonra hızlı adımlarla bahçeden geçerek eve doğru yürümeye başladı. Tam salona giriyordu ki salondaki koltukta gayet rahat bir yüz ifadesiyle oturmakta olan Melisa'yı görünce neye uğradığını şaşırdı. Melisa kendisini görünce gülümsemiş ve ayağa kalkmıştı.

"Hoşgeldin sevgilim..."

Emre duyduğu bu cüretkar söz üzerine öfkeden köpürerek bir hışımla Melisa'nın yanına gitti ve kadının kolunu tuttu.

"Ne işin var senin burada? Nasıl girdin içeri?"

Melisa karşısındaki adamın ifadesinden ürkse de gülümseyen bir yüzle konuşmaya devam etti.

"Beni özlemedin mi sevgilim? Birlikte geçirdiğimiz o tutku dolu geceleri, sana verdiğim zevki... Sakın özlemediğini söyleme, çünkü inanmam. Eminim o küçük kız seni tatmin edemiyordur bile."

"Kes sesini! Sen ne utanmaz bir kadınmışsın! Bu kadar mı gurursuzsun! Seni istemediğimi neden anlamıyorsun? Bizim ilişkimiz biteli uzun zaman oldu. Neyin peşindesin hala?"

Melisa sanki bu sözleri hiç duymuyormuşçasına paltosunun kemerini çözmeye başlamıştı.

"Sana çok hoşuna gideceğini düşündüğüm bir sürprizim var..."

Melisa konuşurken bir yandan da paltosunu çıkarıyordu.

Emre bir an sonra Melisa'nın üzerindeki iç çamaşırını görünce ister istemez endişelenmeye başladı. Eylül her an gelebilirdi. Ne yapıp etmeli Melisa'yı bir an önce evden def etmeliydi.

Aşkın Dayanılmaz ÇekiciliğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin