24. BÖLÜM

403K 9.3K 874
                                    

Sıla'nın gidişini izlerken Murat'ın içi içini yiyordu. Duyduğu cümleler yüreğine o kadar ağır gelmişti ki adeta nefesi kesilmişti. Sıla'yı hayatından nasıl çıkarabilirdi ki? Kendini bildi bileli Sıla onun yanındaydı. İyi ve kötü tüm zamanlarda birbirlerinin yanında olmuşlar, kimi zaman küsseler de hiç kopmamışlardı.

Kapıya doğru adımlarken sıkıntıyla alnını sıvazladı. "Ne yapacağım?" diye mırıldandı göğsünde hissettiği ağırlıkla. Çaresizliği had safhadaydı. Aynı şekilde kendine olan kızgınlığı da.

Sıla yerden göğe kadar haklıydı. Kızın hayatına müdahale etme hakkını nereden buluyordu ki? Sıla'nın görüştüğü erkeklere neden düşmandı? O an saniyeler içerisinde geçmişe gitti... Eskiden de Sıla'ya karşı fazlasıyla korumacı davranır, hiç hakkı olmasa da kızın kıyafetlerinden görüştüğü arkadaşlarına kadar her şeye kendince yorumlar yapar, hatta bazen iyice abartıp müdahale ederdi. Zaten sırf bu yüzden Sıla'yla sayamayacağı kadar çok kavga etmişlerdi.

O gece de kızın evine giderken hissettiği kıskançlık ve şüphe tüm benliğini ele geçirmiş, içinden adeta bambaşka bir adam çıkmıştı. Yıllardır ruhunun gizli köşelerinde saklı duran tüm ilkel istekler açığa çıkmış, Sıla'nın da onunla benzer duygular içinde olduğunu görünce kendini tam anlamıyla kaybetmişti. Kızı kucağına alıp yatağa götürüşünü, üzerindeki iç çamaşırlarını çıkarışını...

O anları neredeyse bin kez düşünmüş, Sıla'nın yüzünde gördüğü o arzu dolu ifadeyi defalarca zihninde canlandırmıştı. Sıla daha önce cinsel birliktelik yaşamamasına rağmen hiç tereddüt etmeden onunla birlikte olmak istemişti. Fakat ne yazık ki o şehvet anlarında durumun böyle olabileceği hiç aklına gelmemiş, alışık olduğu üzere fazlasıyla sert ve haşin bir şekilde kızla sevişmişti. Sevişirken çoğunlukla kendini kaybederdi ama aynı zamanda birlikte olduğu kadınlar da ondan özellikle sert davranmasını ister, hatta kimi zaman onu bile şaşırtan isteklerle karşısına gelirlerdi. Sıla'nın elbette böyle bir talebi olmamış, kim bilir yüreğindeki hangi temiz duygularla onu kabul etmişti fakat o bunun farkına varamamış, kızı haddinden fazla incitmişti.

Murat odadan çıkarken hüzünlü gözlerini atölyenin içinde gezdirdi. Sıla görünürde yoktu. Acaba nereye gitmişti? Ağır adımlarla çıkış kapısına doğru yürürken hala kendi kendini sorgulamakla ve suçlamakla meşguldü. Fakat dışarı çıktığında arabasından inmekte olan Emre'yi görünce adeta elektrik akımına kapılmış gibi sarsıldı.

Emre işten erken çıkmış, doğruca Sıla'nın atölyesine gelmişti. Sabah Sıla'yla yaptığı telefon konuşmasında kardeşinin ses tonu onu fazlasıyla rahatsız etmiş, sorduğu sorulara ise tatmin edici yanıtlar alamamıştı. Dolayısıyla kardeşini kendi gözleriyle görmek, iyi olup olmadığını anlamak istemişti.

Sıla, Emre'nin her şeyiydi. Kardeşine o kadar düşkündü ki, onun tırnağına taş değse mahvolurdu. Anne ve babası vefat ettikten sonra iki kardeş birbirinin can yoldaşı olmuşlar, güçlüklerin üstesinden birlikte gelmişlerdi. Hayatta onu en çok mutlu edecek şeylerden bir tanesi ise Sıla'yı mutlu görmekti.

Arabasını kilitleyip tam arkasını dönmüştü ki atölyeden çıkmakta olan Murat'ı gördü. Adamın yüzündeki gergin ifadeyi görünce ise şaşırmadan edemedi. Yüzünde soru dolu bir ifade oluşurken adama doğru ilerlemeye başladı. "Selam," dedi Murat'ın karşısında durduğunda. Yüzünde dostça bir gülümseme vardı. "Bugün sen de benim gibi işten erken çıkmışsın anlaşılan."

Suçüstü yakalanan bir insan gibi Murat'ı kalbi son sürat çarpıyordu. Fakat bunun tam aksine adamın yüzünde sabit bir gülümseme vardı. "Yaa öyle," dedi doğal bir sesle. "Buradan geçiyordum. Sıla'ya bir merhaba demek istedim."

Aşkın Dayanılmaz ÇekiciliğiWhere stories live. Discover now