Bölüm 14

4.4K 638 2K
                                    


Selena Gomez-The heart wants what it wants

Mahallenin başına geldiğimde bir taksi durdurup bindim. Taksi ilerlerken bir süre sessiz kalan şoförün "Nereye gidiyoruz abla?" demesiyle daldığım düşüncelerden sıyrıldım. Nereye gideceğimi bilmiyordum ki...

"Sen sadece sür, ben sana söylerim." Boş boş dışarıdaki insanlar izlerken aklım evdeydi. Herkes kalkmıştır.

Acaba Ali ne yaptı?

Yokluğumu nasıl açıkladı?

Sibel abla, Mukaddes anne, Deniz, Aykut hatta Aslı gidişimi nasıl karşıladı?

Üzülmüşler midir? Tabi ki üzülmüşlerdir. Onlar bir insanın sahip olabileceği en güzel aile, asıl onların yokluğuna ben nasıl alışacağım? Onlar bir arada birbirlerine destek olurlarken benim kimsemin olmaması hiç adil değil... Bir ömür birlikte olmak istediğim insan bana acıyıp sevmezken o evde sığıntı gibi yaşayamazdım.

"Abla adres verecek misin?  Benim için sorun değil ama sonuçta bu da su yakmıyor yani, senin kesene zarar..."

Taksi şoförünün sözleri tekrar daldığım düşüncelerden çıkmamı sağladı.

"Şurada dur, ineceğim."

Taksiciye parasını ödedikten sonra cüzdanımda fazla para olmadığını görmek canımı sıktı.

'Hadi bakalım düşün Leyla, kapıyı çekip gitmek kolay, şimdi ne yapacaksın?' diyen iç sesim yine haklılığıyla gurur duyuyordu.

Önce kalacak bir yer bulmalıydım. Nazmiye Teyze ya da Burcu'ya gitsem beni seve seve misafir ederlerdi. Fakat bu Ali'nin beni eliyle koymuş gibi bulması demekti. Bu yüzden şimdilik otel pansiyon gibi bir yer bulmalıydım.

Etrafıma baka baka gezindiğimde aradığımı bulmam uzun sürmedi. Neresi olduğunu bilmeden girdiğim bir ara sokakta küçük bir pansiyon gözümden kaçmadı. Bir iş bulup ev tutana kadar burada kalabilirdim.

Pansiyondan içeri girdiğimde resepsiyondaki kadına doğru ilerledim. Kırklı yaşlarının sonunda olduğunu düşündüğüm kadın neredeyse göğüsleri dışarı fırlayacakmış gibi yakası açık bir bluz giymişti. Saçlarını dağınık topuz yapmış, yüzündeki ağır makyajıyla kendini ben bakımlıyım diye ilan ediyordu. Beni görünce baştan aşağı süzdükten sonra en yalancısından bir gülümsemeyle sordu.

"Buyrun efendim... Nasıl yardımcı olabilirim?"

Resepsiyonun önünde durup valizimi yere bıraktım.

"Ben bir oda tutacaktım."

"Hay hay efendim. Kaç gün kalacaksınız?"

"Birkaç gün... Tam belli değil aslında."

"O zaman bir haftayı peşin alıyoruz. Günlüğü yüz lira..."

"Ne?.. Yüz lira mı? Bir gün için çok değil mi?"

"Valla hanfendi bu civarda daha ucuzunu bulamazsın."

Cüzdanımı çıkarıp baktığımda sadece dört yüz liramın olduğunu görünce "Şimdilik üç yüz lira versem... Üç gün sonra bir daha ödeme yaparım," dedim.

Suratı asılan kadın "Neyse bu seferlik öyle olsun ama üç gün sonra para vermezsen gidersin," dedi. Parayı aldıktan sonra kimliğimi isteyince nedenini sorduğumda' prosedür ' deyip geçiştirdi.

Anahtarları uzatıp "İkinci kat sekiz numara,"dedi. Valizimi alıp dört kişinin zor sığacağı asansörle ikinci kata çıktım. Oda numaralarına bakarken açılan bir kapıdan kahkaha atarak çıkan bir kadınla, ahtapot gibi ona sarılmış iri yarı bir adamla göz göze geldim. İp askılı bir bluzla mini etek giymiş kadın ve yanındaki adam beni tepeden tırnağa süzdüklerinde adamın bakışlarından rahatsız oldum.

ÇIKMAZ SOKAK (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin