28.Bölüm : Ben Senden Önce Görünmezdim.

Start from the beginning
                                    

Şok içinde kahkahalarla gülerek Ege'ye döndüğüm sırada Ege gözlerini devirerek gülen bir yüz ifadesiyle annesine döndü,

"O zaman bir gerçeği öğrenmenin vakti geldi anne." derken Ege'nin abisi Ali konuşmaya atladı,

"Bence hiçbir şeye gerek yok, yemekleri yediysek sofrayı kaldırtalım." Kaşlarımı çattığım sırada Ege'nin gülüşü büyüdü,

"Gerek var bence abi."

"Oğlum, ne oluyor, ne gerçeği?" Annesi şaşkınlıkla bakınırken Ege konuşmaya devam etti.

"Bana çatıdan atlamamı abim tavsiye etti anne."

"Ne?" Kadın şok içinde iki oğluna bakarken ben ve Ege'nin abisinin karısı Nalan gülmekten ölecektik!

"Oğlum ne tavsiyesi ya! Minik bir fikir verdim sadece! Allah Allah... Bir yerin kırılırsa okula uzun süre gitmeyebilirsin dedim... Git çatıdan atla demedim." Gülmekten kıpkırmızı olmuştum!

"Tabi ki. Minik bir fikir verdi abim. Ben de ona 'Peki abi, bir yerimiz nasıl kırılır?' diye sordum. O da bana birkaç örnek verdi. Araba çarparsa, çatıdan düşersek, üzerimizden büyük bir hayvan geçerse... Bana bunları anlattı. Ben de onlardan birini uyguladım. Sağ ol abi, gül gibi üç aylık sağlık raporu almıştım." Ege'nin annesi kalp krizi geçirmek üzere gibi ağzı bir karış açık oğullarına şok içinde bakıyordu.

"Ben ne günah işledim de iki tane psikopat yetiştirdim! Yahu siz deli misiniz, biri gider kardeşine tezgah hazırlatır biri gider onu uygular. Yahu Ali, araba çarparsa bir yerin kırılır demişsin, akıl işi mi bu oğlum! Ya çocuk arabanın önüne atlasaydı!" Dördümüz de gülmekten yıkılıyorduk! Gördüğüm en iyi kardeşlik ilişkisine Ege ve abisi sahipti. İçten içe tek çocuk olduğum için hafifçe imrenerek gülümsememi engellemeden yüzlerine baktım.

"Tabi ki arabanın önüne atlamayacaktı. O benim kardeşim, düşünüp kendisine en az zarar verecek olan yöntemi seçeceğini biliyordum." Sonra Ali abi elini kaldırdı kendisine çakması için Ege'ye uzattı. Ege gülerek abisinin eline bir beşlik çakarken annesi bayılmak üzereydi.

"Vallahi sinirim bozuldu. Sizinle uğraşılmaz. Ben salona geçiyorum. Hazal!" diyerek mutfağa doğru seslendi, "Tansiyon aletini getir!" O sırada Ege kulağıma doğru eğildi.

"Kirli geçmişimi öğreniyorsun." Gülerek yüzüne baktığım sırada Ali Abi ve Nalan Abla ayağa kalktı.

"Biz Lena'ya bakalım, siz de odaya geçin konuşacak şeyleriniz vardır. Başbaşa kalın biraz." Nalan Abla'ya minnettarca teşekkür edercesine gülümsedim.

"Çok teşekkürler." diye mırıldandım.

"Lena uyanırsa odama yollayın yenge."

"Tamam, zaten durduramam odada! İzmir'le çok iyi anlaştılar!" Ege hayranlıkla bana baktı,

"İzmir'le anlaşamayan yok zaten."

Utanarak başımı eğdiğim sırada Ege tekerlekli sandalyemin arkasına geçti. Abisi ve yengesi merdivenlere yönelirken yemek odasında baş başa kalmıştık. Arkamdan bana doğru eğildi. Saçlarımı toplayıp boynuma bir öpücük kondurdu. O an titrediğimi hissettim. Baştan aşağı titrediğimi, her yanımın yandığını hissettim. Ege saçlarımı düzeltirken derin bir nefes aldı. Bu sefer saçlarıma bir öpücük kondurdu. Ben ise mest olmuş bir şekilde kıpkırmızı olmuş yüzümle kendimi tamamen ona bırakmıştım... Tekerlekli sandalyemi asansöre doğru iterken konuşmaya başladı,

"Evet, bugün şoförünüz benim İzmir Hanım... Nereye gitmek istersiniz?" Gülümsedim.

"Odanıza, Ege Bey! Dünyadaki en güzel yere." Sonra kurduğum cümleyi içimden kendime biraz değiştirerek tekrarladım, 'Dünyanın en güzel yeri senin odan Ege... Çünkü içinde sen varsın...' Tabi bunu ona söylemedim. Böyle şeyler yan yanayken insanı biraz utandırıyordu. Mesajla konuşmak çok daha kolayken yanındayken konuşmak ipince bir ipin üzerinde bir binadan diğerine geçmeye çalışmak gibiydi.

3391 KilometreWhere stories live. Discover now