Onu ilk gören Karmen oldu.

Onun son gördüğü Karmen...

Karmen'in yüreğine uzun, yazıcının kalemine destan ancak ıssız çöllere gece olan adam için tek nefeste biten hikâyelerinin bir özetiydi aslında o an. Karmen'in ahire hasretinin, adamın evvele tutuklu kalışının...

Elinde, vefasız yağmurdan korunamamış, özenle seçilse de kaderi çok baştan çizilmiş bir demet mor lale tutan adam Karmen'in gözlerinde binlerce nefes eşliğinde siyah zeminli bir tuvale aksetti. Yağmurun hoyratça el sürdüğü uzun ve ıslak saçları bembeyaz tenine hoş bir tezatla simsiyah tutamlar halinde omuzlarına değin uzanıyordu. Kara kirpiklerinin ve saçlarının üzerinden pürüzsüz tenine arsız damlalar düşüyor, elmacık kemiklerinden boynuna doğru sokuluyordu. Ve sonsuz geceleri pınarlarına hapsetmiş kara gözleri nefes nefese geniş salonu dolduran insanların üzerinde dolanıyordu.

O yıldızsız gözlerden güneşsiz geçmenin imkânı yoktu. Derin bir kuyuydu adamın gözleri, ismi zikredilmeyen bir yasak kent gizliydi ardında. Kızın lugatında hecesi geçmeyen zindandı gözleri, zindan nedir bilmeyen Karmen bir öğle vakti habersiz tutsak oldu.

Ve kızın sureti... İsminden önce şöhretiyle nam salmış tüm ressamların tablolarını dile getiren bir güzellik saklıydı, adamın kuyuya itilmiş siyah gözlerine değen o güneş değmiş aydınlık, beyaz çehrede. Dolunayın görülmemiş yüzü, güneşin gülen gözü... El değmemiş bir ormanın yeşil surlarına düşmüş bir çiğ damlası olsa, bu kadar berrak olabilirdi bir insanın gözleri. Karmen, adamın ellerindeki lalenin morundan biçilmiş elbisesinin içinde, kollarını yağmura açmış bir lotus çiçeği... Şöhreti güzelliği, masumiyeti...

Ah Karmen... Şu vakitten sonra ne yöne dönse çiğ damlası gözlerinde hep bir hercainin koyu siyah izleri...

Nihayetinde, kız bu güzel gözlü çocuğu gördüğünde dilsiz bir yazıcı aldı kalemi eline, daldırdı mürekkebe. Sesi yoktu bu hikâyeyi dillendirmeye, kelimeleri vardı bildiklerini süt beyaz sayfalara nakşetmeye. Yüreği yeter mi bilinmezdi, yine de yazdı aşığın kalbindekini elinden geldiğince. Nemli gözleri görür müydü, bilinmezdi, ancak çizdi maşukun nefesine sinen resmi lügatindeki renkler yettiğince. Ve hikâyenin özetine şöyle başladı ilk nefesinde: Karmen o kara gözleri gördüğü ilk anda, kuyuya gece olan adam bir papatyanın beyaz yaprağına siyah bir yağmur damlası olup düştü evvelinde ve ahirinde.

Abisinin yanına yaklaştığını gördü Karmen. Genç adamın tanıdık dokunuşunu belinde hissettiğinde tüm zamanların gizlendiği o kuyudan çekip çıkardı kendini can havliyle. Bakıldığında, ardında gizlemeye uğraş verdiği her şeyi bir kitap gibi ortalığa seren gözleri, abisinin mavi bakışlarına uzandı. Tutundu o engin denizlerin ufkuna, bir nefes umuduyla. Tuğra, sanki bilir gibi gözleriyle sarıldı kızın çağlamaya yüz tutmuş ırmaklarına. Daha kuvvetli ve daha şefkatle sardı parmağına batacak gülün dikeninden kıskandığı kardeşini.

"Papatyam," diye mırıldandı, kızın üzerine nice şiirler yazılasıca beyaz tenine doğru, Tuğra. "Geciktiğim için çok özür dilerim, biliyorum merak ettin. Ama Tekin olmasa nasıl yetişirdim bilmiyorum."

Yazıcının mürekkebinden sızan ismin heceleri kızın yüreğine aktı, damarlarındaki kana karıştı. Bir kez kulaklarında yankılanan ismi haykırdı kalbinde, bin nefes aldı. Gözleri kervan geçmez kuyuların siyahında saklı Tekin... Saçları yıldızlarından soyunmuş çöl gecelerinde meltemlerle oynaşan Tekin... Dudağının kenarından sarkan tebessümüyle bir genç kızın incecik gerdanına dolanan Tekin... Karmen'in bin defa dile dökse, bin yıl susacağı Tekin... Kızın alnına dökülmüş kadere yazılmış, gönlüne düşmüş ancak hiç yaşanamayacak sevdası, Tekin...

Katre-i Matem - Sonsuz Aşklar Serisi 1Where stories live. Discover now