1.0

1K 76 13
                                    

Zayn'in evine girerken ayakkabılarımı çıkardım. O önden ilerleyip kendini koltuğa attığında arkasından kapıyı kapattım ve yanına yürüdüm.

"Neden geldin ki?" diye sordu.

"İyi olup olmadığını merak ettim."

"Böyle komik görünüyorsun." dedi.

Gülmeye başladığında üzerime baktım. Siyah taytım, bacaklarımın biraz üstünde gri bir kazak ve saçma bir hırka, ve boynumdaki gri şalla oldukça saçma görünüyordum.

Peki pembe tozluklarıma ne demeliydi?

"Ben senin için bu hâlimle evden çıkıyorum ve sen sadece görüntümü mü sorguluyorsun?"

Gülme krizinin eşiğine geldiğinde konuştu. "Ama, ama bu..."

Tozluklarla aynı renk çoraplarımı işaret ettiğinde eline vurdum. Hava soğuktu ve kıyafetlerimi bu kadar acımasızca eleştirmemeliydi, sarhoş olsa bile.

Ona sırtımı döndüğümde kendini koltuğa bırakıp kahkaha atmaya başladı. "Hadi ama, yapma." dedi sonunda. Ona döndüm, artık daha sakin gülüyordu. Gözünden akan gözyaşını sildi.

"Artık gülme." dedim. "Gerçekten, eve gideceğim yoksa."

"Hayır, hayır," dedi. "tamam, sadece çok şirin olmuşsun."

"Zayn, seni ciddiye almak isterdim, eğer sarhoş olmasaydın."

"Eğer sarhoş olmasaydım."

Kahkaha atmaya başladığında şaşkın bir ifadeyle yüzüne baktım. Neden içmişti? Neden sarhoş olacağını bile bile bu kadar fazla içmişti?

Telefonum çalmaya başlayınca aceleyle cebimden çıkarıp annemin aramasını yanıtladım. "Anne, çok üzgünüm, sana söylemeyi unuttum..."

Zayn'in kahkahası gittikçe şiddetli ve derin bir hâl alırken annem konuştu. "Zayn'le misin?"

"Evet," dedim. "Kendini iyi hissetmiyormuş. Sanırım sinir krizi geçiriyor, biraz önce ağlıyordu, şimdi de gülüyor."

"Sorun değil," dedi. "Sadece yarın sabah döneceğimi hatırlatmak istedim."

"Unutmadım ki," diye bir yalan söyledim. Halbuki sabah Miami'ye dönmesi ve Pazartesi günü işe gitmesi gerektiğini tamamen unutmuştum. "Dönmem uzun sürmeyecek, söz."

"Pekâlâ." dedi. "Geç kalma."

Elimi Zayn'in ağzına kapatıp, "Tamam." dedim. "Hoşçakal, seni seviyorum."

Telefonu kapattım, ve Zayn'in ağzının üzerindeki elimi çektim. "Uyumalısın." dedim, onu koltuğa yatırmak için bacaklarını çekiştirirken. O uyumalıydı ve ben de eve dönmeliydim.

"Sana bir şey anlatacağım." dedi. "Uyumadan önce."

Uzanmasını sağladıktan sonra, koltuğun yanına, yere oturdum. "Evet?" dedim.

"Ben çocukken, annem ve babamla burada yaşarken her şey normaldi. Sonra Harry ve ailesi oraya taşındılar." dedi karşı tarafı göstererek. Harry, buralara ilk geldiğinde Zayn'in evinin karşısındaki gri apartmanda yaşıyordu.

"Ee?" dedim.

"Biz çok huzurluyduk ama onlar sürekli kavga ediyorlardı. Bu yüzden o benim en yakın arkadaşımdı ve ne zaman her şeyden kaçmak istese yanında olurdum."

Koltukta açık duran avcuna başımı yaslayıp devam etmesini söyler gibi mırıldandım. "Sonra, neredeyse 14 yaşındayken, bir keresinde onu ve Naomi'yi gördüm. Naomi'yi biliyorsun, değil mi?"

"Hı-hı." dedim.

"O benim çocukluk aşkımdı ve Harry bunu biliyordu, ama onunla öpüşüyor hatta ona dokunuyordu. Ben esmer ve niteliksizdim ama o beyaz tenli, yeşil gözlü, kıvırcık ve yakışıklıydı."

Sessizce durdum ve dinlemeyi sürdürdüm. "Onları gördüğümü asla öğrenmedi. Ama sonra liseli olduk ve Naomi artık geçmişe dair bir detay hâline geldi, ben de seni beğeniyordum."

Şaşkınlıktan istemsizce gözlerimi kocaman açtım. "Ve Harry bir gün bana gelip seni istediğini, yardım etmemi söyledi. Her zaman da istediklerini elde ederdi. Ben de her şeyi bıraktım."

"Sonra ne oldu?"

"Sen ve Harry oldu." dedi. "Ama o benim dostumdu ve sana yaklaşamazdım. Senin yanındayken ona da yaklaşamazdım, bu yüzden herkesten uzaklaştım. Harry'le aynı ortama bile girmekten kaçtım."

"Özür dilerim,"

Kahkaha attı. "Sadece, o asla benim dostum olmadı. Harry tam bir orospu çocuğu, Selly. Ve ben ondan nefret ediyorum."

Dusk Till Dawn •  ZaylenaWhere stories live. Discover now