FİNAL

15.7K 570 331
                                    

Hepinize merhaba.
Şu an şu yazıyı yazarken bile kendimi çok garip hissediyorum.

Bunu size nasıl tarif edebilirim bilmiyorum ama bu sanırım çocukluğunuzdan kalma o eski oyuncağınıza veda etmek gibi.

İki günden beri içim gerçekten çok dolu ve bu finali birçok kez değiştirdim. Farklı sonuçlar, farklı kapılar....yine de dönüp dolaşıp aynı noktada buldum kendimi.

Finali okuduktan sonra ne hissedersiniz bilmiyorum. Ama size tost pembe hayaller yazmadım hiçbir zaman. Her zaman olaylardan çok üzerinde durduğum şey duygular oldu.

Bazen ağlaya ağlaya yazdığım oldu. Sanki o düğümler gerçekten benim boğazıma takılıyormuş gibi hissettim. Sonra baktım, sizde aynı şeyi hissetmişsiniz.

Yazım tarzım çok fazla değişti bunu siz de bende fark ediyoruz. Yine de duyguları hep vermişim çok şükür. Poyraz'ın yenilişinde, Eylül'ün gözyaşlarında, Bora'nın itirafında, Murat'ın öfkesinde....

Finalden sonra bana çok fazla soru geleceğini biliyorum. İkinci kitap olacak mı, özel bölüm gelecek mi, ve daha fazlası. Bu yüzden sizden ricam bana sorularınızı sormanız. Aklınızda ne varsa artık.

Ama bu bölümde okusun herkes yazsın. Ne hissettiğini yazsın. Üzgünse üzüntüsünü anlatsın, mutluysa mutluluğunu, kızgınsa öfkesini, boş hissediyorsa neden öyle hissettiğinizi de yazabilirsiniz. Ama yazın. Çünkü bu sefer okuyan ben olacağım.

Mavi Bela'yı yazarken hiç bir müzik koydum mu bilmiyorum ama şimdi bir müzik bırakıyorum sizlere. Tamamen bu bölümü yansıttığını düşünüyorum. Seversiniz sevmezsiniz o sizin tarzınız ama okurken dinlemenizi rica ediyorum. Kitabı bitirdikten sonra da sözlerine bakarsanız -ki paylaştığım videoda sözleri de var- ne demek istediğimi anlayacaksınız.

Sizi seviyorum.
Başka satırlarda görüşmek üzere...

Bölüm müziği: ShamRain - Funeral

Harelerimde biriken yılların gözyaşı, bacaklarımın arasından sızan kırmızı sıvıya karıştığında; 'tamam' dedim kendime. Ödedim ben bu dünyanın kefaretini.

Şimdi hissettiğim tek şey; nemli saçlarımın arasında pusu kuran rüzgarın minik esintileriydi. Canı çoktan giden bedenimin üstünde ki beyaz elbisenin hiçbir anlamı yoktu. Duyguları dahi geride bıraktığım şu dakikalarda aklımda ki tek şey önümde duran uçurumun dibinden yankılanan dalga seslerinden ibaretti esasında.

Gözlerimi güneşin yavaşça doğduğu ufuktan çekmeden ayağımdaki babetleri çıkardım. Teki uçurumdan aşağı yuvarlanırken gözlerimi yavaştan kapattım. Rüzgar bu defa elbisemin eteğinden içeri aktı. Gözlerimi tekrar araladığımda maviliğin üstünsen yükselen Güneş'in kızıllığı gözlerimi kamaştırmıştı.

Her şeyin fazlalık geldiği bir lahzada ellerim elbisemin eteğine uzandı ve beyaz kumaşın saçlarıma yaptığı minik bir dokunuşun ardından minik bir tüy gibi havada süzülerek yavaşça mavi dalgaların arasında karıştı.

Başımı hafifçe geriye çevirdim. Arkamda bıraktığım tek şey; teki olmayan bir babetten ibaretti. Başımı yeniden Güneş'e çevirdiğimde bir silüet ilişti gözüme. Çekik gözlerin içi parlarken dudakları gülümsüyordu sevgilimin.

Göğsümün arasından ılık ılık akan bir şeyin varlığıyla kalbim son defa heyecan içinde kıpırdadı. Dudaklarımı araladım hevesle, ve denize doğru adım adım yürürken mırıldandım sessizce; "Poyraz."

Mavi BelaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin