Bölüm 33

43 23 18
                                    

     Tetiği çekti. Uçuştu kuşlar...

     Kolunu tuttu Cevher; sol kolunu. Ama o yılmadı; adamın üzerine koşmaya devam etti. Vazgeçmişti bu dünyadan. Adam ikinci kez tetiği çekecekken Cevher'in suratı kanlar içinde kaldı. Fışkırmıştı yüzüne kanlar. Cevher, durdu. Adamın kafası kopmuş bedeninin, yıkılan bir heykel gibi usulca toprağa kavuşmasını seyretti. Seyit, elindeki kanlı tahrayı yere fırlattı ve ekledi:

     "Bir işe yaradı sonunda. "

     Cevher, bayılmamak için tuttu kendini; gözleri karardı. İlk şoku atlatır atlatmaz hemen Zümrüt'ün yanına koştu.

     "Zümrüüt! Zümrüüt! "

     Yanaklarında gezdirdi elini. Nabzını kontrol etti. Zayıftı nabzı; ancak hala hayattaydı. Seyit'e baktı.

     "Yardım et! "

     "Ne yapacağız? "

     "Arabaya götüreceğiz. Fazla uzakta değildir. "

     "Çok kan kaybediyorsun. "

     Cevher, göz ucuyla omuzunu gördükten sonra yüzünü ekşitti.

     "Hadi kaldır Zümrüt'ü. "

     Seyit, kucağına aldı Zümrüt'ü. Onu bir an önce hastaneye yetiştirmeleri gerekiyordu. Cevher'in durumu da pek iyi değildi. Ormanın içinde arabayı bulmak için geçtikleri yolları tek tek akıllarından geçirdiler. Tercih yaptılar ve en uygun yöne doğru harekete geçtiler.

     Birkaç metre yürümüşlerdi ki bir çocuk ağlamasıyla durmak zorunda kaldılar.

     "O da neydi? "

     Seyit, sesin geldiği yöne doğru baktı ve ağaçların arasında çömelmiş; yanaklarından yaşlar süzülen bir kız çocuğu gördü. Cevher ile bir süre bakıştılar. Ne yapacaklarına karar vermeye çalıştılar. Cevher, çocuğa doğru ilerledi. Cevher, ona doğru gittikçe çocuk ondan kaçıyordu. Tıpkı rüyasındaki gibi...

     "Dur kaçma! Biz kötü insanlar değiliz. Biliyorum, az önce çok kötü şeyler gördün. Bak burası tehlikeli, buradan uzaklaşmamız gerekiyor. "

    Seyit, Cevher'e seslendi:

     "Hadi gitmemiz lazım Cevher. "

     Cevher, çocuğu bırakmak istemiyordu.

      "Onu bırakamayız burada. "

     "Mecburuz buna Cevher. Kaybedecek vaktimiz yok. "

     Cevher yine arafta kalmıştı. Rüyasını hatırladı. Vazgeçmişti küçük kızı kovalamaktan. Yardım istemişti ondan Zümrüt; "Kurtar beni" diye çırpınmıştı, yalvarmıştı ona. Gönlü razı gelmese de kızı orada bırakmak zorundaydı. Seyit'e doğru koştu.

     "Hadi gidelim. "

     Acele etmeleri gerekiyordu. Öktem'in diğer adamları peşlerindeydi. Dikenlere bata bata, çamurlara basa basa olabildiğince güçleriyle arabaya doğru ilerlediler.

     "Dur biraz! "

     Cevher, acısını yüzünde belli ediyor; zaman zaman omuzunu, zaman zaman da kolunu tutuyordu. Seyit'e bakarak: 

     "Ne oldu? " diye sordu.

     "Zümrüt'ü sırtıma alacağım. Böyle zor oluyor. "

     "Tamam al. "

     Zümrüt'ü sırtına aldı Seyit. Cevher'e baktı. Hiç iyi görünmüyordu Cevher.

     "Çok mu acıyor? "

Bahtım BahtımWhere stories live. Discover now