Bölüm 4

337 232 28
                                    

     Zümrüt, annesinin ve babasının öldüğünü öğrendiğinden bu yana yaşamını yaşayan bir ölü olarak sürdürüyordu.Tüm yaşanılanların yegane sorumlusu olarak kendini görüyor ve vicdan azabıyla kavruluyordu.Cevher ise Zümrüt'ü ıssız bir adaya dönüşen dünyasında bir an olsun yalnız bırakmamıştı.Psikolog olmanın da verdiği avantajla, Zümrüt'ün yaşadığı travmayı en erken şekilde atlatabilmesi için elinden geleni yapıyordu.

     Cevher,düzenli olarak yaptığı ziyaretlerine bir yenisini daha eklemek için Zümrüt'ün odasına geldi.Cevap gelmeyeceğini bildiği halde kapısını tıklattı.Beklediği karşılığı yine alamadı.Kapıyı usulca açtı.Buraya kadar yaptıkları günlük rutinlerdi.Ancak kapıyı açtığında gördüğü manzara onun günlük rutinlerin dışına çıkmasına sebep olacaktı.Zümrüt, odasında yoktu.Odada olmadığından emin olduğunda büyük bir telaşla odanın dışına çıktı.Durumu yetkililere bildirdi.Hastanenin tuvaletleri dahil her yere baktılar ama Zümrüt'ü hiçbir yerde bulamadılar.Bir sonraki aşamada Zümrüt'ün nereye gitmiş olabileceğini  düşündüler.Hepsinin en büyük korkusu Zümrüt'ün canına kıymaya kalkışabileceğiydi.En iyi ihtimallerden birisi evine gitmiş olabileceğiydi.Cevher'in Zümrüt'ün evinin adresini bulması uzun sürmedi ve hemen yola koyuldu.

     Uzun süren yolculuğun ardından eve vardığında Zümrüt'ü evlerinin bahçesinde otururken gördü.Büyük bir rahatlamayla kapıyı açtı ve bahçeye girdi.Zümrüt, yalnız değildi.Zümrüt'e seslendi:

     "Zümrüt, ne yapıyorsun burada?"

     "Kuşumu seviyorum."

     "Ben böyle bir kuş görmedim daha önce.Türü ne bu kuşun?"

     Zümrüt'ten ses çıkmadı.Cevher, cümlesini değiştirdi:

     "Senin hastaneden çıkmaman gerekiyordu.Neden kaçtın hastaneden?"

     Zümrüt, yine yanıt vermedi.

     "Zümrüt, sana diyorum.Bana cevap vermek ister misin?"

     Zümrüt, öfkelendi; beklenmedik bir tepki gösterdi:

     "Seni ne ilgilendirir?Git başımdan."

     Cevher, bu tepki karşısında bir an duraksadı.Zümrüt ise oturduğu sandalyeden kalkarak bahçe kapısına doğru ilerlemeye başladı.Kuşunu da elinden bir an olsun bırakmadı.Cevher, arkasından takip etti.

     "Nereye gidiyorsun?"

     Zümrüt, yine cevap vermedi.

     "Bir şey soracağım sana Zümrüt.Sen yokken kuşuna kim baktı?"

     Zümrüt, bir anda arkasını döndü.Cevher'e baktı ve umulmayan bir içtenlikle karşılık verdi:

     "Biz yolculuğa çıkmadan önce arkadaşıma emanet etmiştim."

     "Anlaşılan kuşunun dışında hiçbir soruya cevap vermeyeceksin.Öyle mi?"

     Zümrüt, tekrar önüne döndü ve hiçbir şey söylemeden ilerlemeye devam etti.

     "En azından nereye gidiyorsun, onu söyle."

     "Kaleye"

     "Ne?"

     "Kuşumu oraya götüreceğim.Belki annesi gelmiştir.Onu bekliyordur."

     Cevher, Zümrüt'ün kurduğu cümlelere bir anlam veremedi.Onu bir başına bırakamazdı.

     "Tamam, ben de geleceğim."

     Zümrüt, uzun uzun Cevher'e baktı.Ardından ekledi:

     "Sen bilirsin."

     Sıcak havada kaleye doğru yol aldılar.Kaleye ulaşıncaya dek aralarında herhangi bir konuşma geçmedi.Her geçen dakika Zümrüt, yavaşlayacağı yerde daha da hızlandı.Cevher, bu tempoya ayak uydurmaya çalıştı.Yıllara meydan okuyan basamakları hızlı hızlı, nefes nefese, koşarcasına geçerken Zümrüt'ün yeni iyileşmiş ayağı takıldı.Zümrüt, yere kapaklandı.Elindeki kuşcağız telaş içinde kanatlarını çırparak elinden kurtuldu.Dengesiz hareketler yaparak oradan oraya savruldu.Cevher, Zümrüt'ü ayağa kaldırmak için yere eğildiğinde; Zümrüt, ani bir hareketle yerden kalktı.Çenesini ıslatmış kanların farkında bile değildi.Kuşu yakalamaya çalıştı ama bir türlü beceremedi.Cevher, Zümrüt'ü durdurmaya çalıştı.Ancak Zümrüt'ü zapt etmek oldukça zordu.En sonunda zavallı kuş kayalıklara çarpa çarpa yere çakılmaya başladı.Zümrüt, onun peşinden atlayacak kadar gözünü karartmıştı.Cevher, büyük bir panikle bağırdı:

     "Zümrüt dur! Ne yapıyorsun Zümrüt? Zümrüt!...Zümrüt!..."

     

Bahtım BahtımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin