Bölüm 26

58 34 8
                                    

     "Kapıyı aç! "

     Ekrem, arabanın camını tıklattı. İkisi de uyuyordu. Kolay kolay uyanacağa da benzemiyorlardı. Ekrem, bu kez daha sert tıklattı.

     "Açsanıza kapıyı! "

     Adamlar uyandı; ikisi de gerindi. Vücutlarındaki rehaveti atmaya çalıştılar. Mirza, kapıyı açtı; dışarı çıktı.

     "Ne var? "

     "Bankaya gideceğim. Paranın bir kısmı orada. "

     Diğer adam da burnunu çeke çeke arabanın kapısını açıp dışarı çıktı. Mirza, Ekrem ile diyaloğunu sürdürdü.

     "Tamam, ben seninle geleceğim. Senin arabanla gideceğiz. "

     "Tamam. "

     "Cevher yok mu? "

    "O uyuyor. "

     Mirza, adamına baktı. İki eliyle gözlerini gösterdi.

     "Sakın buradan ayrılma. Gözlerin üzerlerinde olsun. "

     Adam kafasını yukarı-aşağı salladı. Mirza da Ekrem ile birlikte onun arabasına doğru ilerledi. Olanları gözetleyen Hülya ve Cevher'in de bir an evvel harekete geçmesi gerekiyordu. Bankaya doğru harekete geçen arabayı gördükten yaklaşık beş dakika sonra Hülya dışarı çıktı ve geride kalan adamın yanına doğru yürüdü. Adam arabaya kolunu yaslamış dikeliyordu. Hülya'nın üzerine doğru geldiğini gördü. Hülya, yanına ulaştığında bir süre sessizlik hakim oldu; birkaç saniye süren bakışma... Sessizliği adam bozdu.

     "Hayırdır? "

     "Seni yemeğe davet etmeye geldim. "

     Adam şaşırmıştı.

     "Yemek mi? "

     "Evet yemek. Biraz fazla yapmışım da dökmek de istemedim. "

     Adam aç olduğu için daha fazla sorgulamadı.

     "İyi tamam "

     Cevher de ikiliyi gizlice takip etmekteydi.

     Eve çıktılar. Hülya kapıyı açtı ve adamla birlikte içeri girdiler. Hülya masayı gösterdi.

     "Sen geç otur. Ben yemeği getiriyorum. "

     İlgi adamın hoşuna gitmişe benziyordu. Yüzünde hafif bir gülümseme belirdi.

     "Tamam oturacağım ama ilk önce tuvaleti kullanmam gerek. "

     Bu Cevher'in evden kaçması için mükemmel bir fırsattı.

     "Tabii kullanabilirsin. "

     Adam tuvalete gitti. Cevher de bundan faydalanarak sessizce evden uzaklaştı. Adamın tuvalette işi oldukça uzun sürdü. Çıktığında Hülya'yı masada otururken buldu. Onun karşısındaki sandalyeye geçti.

     "Ne yemeği bu? "

     "Kapuska "

    "Kapuska mı? Ben onu hiç sevmem. "

     Hülya, bu cevap karşısında şaşırdı. Çünkü; karşısındaki adamın ne verilse yiyeceğini düşünmüştü.

     "O zaman yeme. Yeme o zaman. "

     Adam tabağı kabaca uzattı.

     "Al "

     Hülya, tabağı aldı. Tabağı mutfağa götürmek için hazırlanırken adam şaşırtıcı bir istekte bulundu.

     "Bana sucuklu yumurta yap! "

     Hülya, ne cevap vereceğini bilemedi; bir süre düşündü.

     "Tamam, peki olur. "

     Hülya, mutfağa girdi. Adamın isteğini yerine getirdikten sonra tekrar geri geldi. Geldiğinde adamı eşyaları karıştırırken buldu.

     "Ne yapıyorsun? "

     "Bakıyorum. "

     "Tamam, geç otur. Bak istediğin şeyi yaptım. "

     Adamın yüzü tekrar güldü. Tıpkı bir çocuk gibi davranıyordu. Masaya geçti ve sucuklu yumurtasını afiyetle koca midesine indirdi...

     "Ben doymadım. "

     Adam, Hülya'yı şaşırtmaya devam ediyordu.

     "Ne? "

     "Doymadım, bir daha yap. "

     Hülya, adamı oyalamak için her şeyi yapmaya hazırdı.

     "Tamam yapacağım. Ama bir şeyleri kurcalama olur mu? Otur burada. "

     Adamdan karşılık gelmedi. Hülya tekrar mutfağa gidecekti ki arkasından seslendi.

     "Cevher nerede? "

     Hülya, bir an için telaşlandı; kalbi daha hızlı atmaya başladı. Adam geldiğinden beri ilk kez Cevher'i sormuştu.

     "O uyuyor. "

     "Daha uyanmadı mı? "

     "Hayır "

     "Uyandır! "

     Hülya'nın telaşı katlandı.

     "Neden? Uyuyor işte ne güzel. "

     Adamın şüphelendiği belliydi. Ayağa kalktı ve en yakın odaya doğru yürüdü. Hülya da onu takip etti. Oda kapalıydı; kapıyı açmak için elini uzattı. Hülya, panikle sesini yükseltti.

     "Dur! Ne yapıyorsun? "

     "Neden panikledin? "

     Hülya, acilen bir şeyler uydurması gerektiğinin farkındaydı.

     "Çünkü o çıplak uyuyor. Onu öyle görmek istemezsin. "

     "Çıplak mı? "

     "Evet hem de çırılçıplak. "

     Adam, elini kapıdan çekti. Buna pek inanmışa benzemiyordu. Hülya'nın gözlerine vahşi gözlerini dikti.

     "Yalan söylüyorsun. "

     Hülya, köşeye sıkışmıştı. Yüzünü terler bastı.

     "Yalan mı? Neden yalan söyleyeyim ki? Nereden çıkardın bunu? "

     "Terlemeye başladın. Kekelemeye başladın. "

     Adam, tekrar elini kapıya doğru götürdü. Hülya'nın acil bir karar alması gerekiyordu. Adamın elinden tuttu. Adam bir an için duraksadı. Sonrasında Hülya'nın elini iktirdi. Hülya, son bir hamle yaptı.

     "Dur! "

     Ellerini adamın göğüsüne koydu. Ellerini göğüsünde gezdirdi. Sonrasında adamın dudaklarına bir öpücük kondurdu ve kendini geri çekti. Adam kapıdan elini çekti. Sert bir hareketle Hülya'yı belinden kavrayıp kendine doğru çekti... Dudaklarına yapıştı. Hülya'yı zorlamadan kaldırıp kucağına aldı. Onu yemek yedikleri salona doğru götürdü.  




Bahtım BahtımWhere stories live. Discover now