❇3.Bölüm❇

1.3K 143 50
                                    

3.Bölüm❇ Mektup

Gözlerimi açtığım zaman bana bakan kırmızı gözleri görmek bir an korkmama neden olmuştu. Kalbimin ritmi ufak(!) bir hızlanmaya uğrarken titrek ama derin bir nefes aldım.

"Neler ol-" derken her şeyi hatırlayınca sustum. Yangın, o yaşlı adam... Hatırlamıştım.

"Nesin sen Melody Clark?" dediği zaman kaşlarımı çattım. Gözleri gözlerime bu sefer çok garip bakıyordu. Çözememiştim.

"Ne?" dediğim zaman başını iki yana salladı. Sanki söylediği şey ondan habersiz ağzından çıkmış gibi umursamazca konuştu.

"Boşver."

*

"Tekrar söylüyorum, iyiyim." dedim gözlerimi sırasıyla hepsinin gözünde gezdirirken.

  "Ama dinlenirsem daha iyi olacağım." dediğim zaman Sean başını salladı ve güldü.

O kül yığınına dönmüş evde daha fazla kalamazdık. Her şey küle dönmüştü ve ev berbat haldeydi. Yaşanacak gibi değildi.

"Sana odanı göstereyim." dedi Sean. Başımı sallayıp ayağa kalktığım sırada Dean aniden ayağa kalktı. Tüm bakışların odağı olurken konuştu.

"Ben gösteririm Sean. Sen otur."

Sean sırıttı ve kabul ederek koltuğa geri oturdu ve yayıldı.

Kaşlarımı çattığım sırada Dean çoktan ilerlemeye başlamıştı.

Kendime geldiğimde arkasından  ilerlemeye başlarken konuştum.

"Neden beni Sean'ın götürmesine izin vermedin?" dediğim zaman hiçbir şey söylemedi ve ilerlemeye devam etti.
Niye cevap vermiyordu bu aptal!? Bir soru sormuştum ve cevabını istiyordum!

"Sana diyorum Dean!" dediğim zaman yine sustu. Odam olduğunu düşündüğüm bir kapıyı işaret etti ve yanımdan geçip gideceği sırada kolunu tuttum. Onun ilerlemesine engel olamasam bile bana bakmasını sağlayabilmiştim. Normal rengine yani maviye dönen gözleri benim gözlerime bakıyordu.

"Sana bir soru sordum." dediğim zaman sertçe kolunu çekti ve konuştu.

"Ben de cevap vermedim." dedi bastırarak.

"Neden böyle yapıyorsun!?" dedim öfkeyle. Bir an gözlerimin alev saçtığını bile düşünmüştüm. Öfkeliydim. Soru soruyordum ve cevap bile vermiyordu!

"Garipsin Melody! Her ne kadar farkında olmasan bile garipsin!"

Alayla güldüm ve konuştum. Ben mi gariptim? Vampir olan kendisiydi! Ne garipliğinden bahsediyordu?

"Vampirlerin yanında duran bir insan çok mu garip geldi Dean?"

Sinirle söylediğim şey üzerine başını iki yana salladı.

"Hayır Melody, anlamıyorsun!" dediği zaman kaşlarımı kaldırdım.

  "Anlatmadığın için." dediğim zaman sinirle konuştu.

  "Bir insan o yangından sonra uyanmazdı! Baygın kalırdı. Ama sen..." dedi sanki diyecek bir şey bulamıyormuş gibi.

"Anladım." diye mırıldandım hayal kırıklığıyla. "Benim erken uyanmam seni üzdü." dedim ve odanın kapısını açtım.

"Hayır Melody!" dediği sırada beyaz, buğulu cam ağırlıklı olan kapıyı kapattım ve kilitledim. Kilidi kırabilirdi belki. Ama bunun umrumda olduğu söylenemezdi.

Kendimi yatağa attım. Şu son günlerde olanlar aklımı işgal ettiği zaman dolan gözlerimi tutmanın anlamsız olacağı ile göz yaşlarımı saldım.

Olivia'yı vampire çevirmekle tehdit etmişlerdi beni, ardından iki kere o vampir dişinin boynuma geçmesi ve zehrinin kanıma karışmasının verdiği o dayanılmaz acıyı hissetmiştim, zehir kanıma geçtiğinde zehri kusmuştum, yaşlı bir büyücü beni öldürmeye kalkmıştı, bir adam gözümün önünde ölmüştü...

Bunlar basit değildi. Hem de bir insana göre hiç basit değildi.

Sessiz göz yaşlarımın arasına hıçkırıklarım da karışmıştı. Birkaç dakika sonra kendimi uykunun masum karanlığına bırakmıştım...

Gözlerimi işgal eden güneş ışıkları yüzünden açtım.

Güneş ışıklarının gözüme gerilebileceği bir yere yatağı yerleştirdikleri için Dönüşümcülere küfrederek kalktım.

"Küfür ağzına hiç yakışmıyor!" diyen Dylan'ı duyunca gözlerimi devirdim.

"Rahatça kendi kendime konuşamayacak mıyım?" diye mırıldandım ve odadaki banyodan duş alıp çıktım. Yangından sonra hiç duş almamıştım.

Merdivenlerden inerken kahvaltının hazırlanmış olması için dua etmeye başladım. Kahvaltıyı hazırlamak berbattı. Ama yemek için aynı şeyi söyleyemezdim.

"Kahvaltıyı hazırladınız mı?" diye bir umut sordum.

"Evet." dedi ve elindeki kan paketini gösterdi Dean. Gözlerimi devirdim ve sahte bir şekilde güldüm.

Mutfağa gittim ve kendime basit bir sandviç hazırladım. Buzdolabından çıkan malzemelerle ancak bunu yapabilirdim.

Ben sandviçi yerken Ian'ın sesi duyuldu.

"İsabel intihar etmiş." 

Yediğim sandviç boğazımda kalırken öksürmeye başladım. Ne demek intihar etmişti? Sandviçi sonunda yutunca salona geçtim.

"Nasıl intihar etmiş?" dedim şaşkınca.

"Bilmiyorum. İntihar mektubunun fotoğrafını atacak kardeşi." dedi. Birkaç saniye sonra ise konuştu.
"Geldi bile." Boğazını temizledi ve telefonuna bakarak fotoğraftan okumaya başladı.

"Sevgili Dönüşümcü Kardeşler;

Bu mektubun elinize geçeceğini biliyorum ve o yüzden bunları yazıyorum.

Gördüğüm şeyleri söylemem imkansız. Size bunları doğrudan söylemem Melody dışında hepinizin, öğrenen herkesin ölümüne, felaketlere neden olur.

Melody'yi keşfedin. O, ya her şeyin başlangıcı olacak ya da her şeyin sonu. Size şunu söyleyebilirim o basit bir insan değil.

Bunu öğrendiğim için ölmem gerekiyordu. Ve ben de gerekeni, görevimi yaptım.

-İsabel"

***

Merhaba! Bölüm kısa oldu. Ama diğer bölümü erken yayınlamayı düşünüyorum.

1) Bölüm nasıldı?

2) Kitabı seviyor musunuz?

3) İsabel'in mektubuyla ilgili neler düşünüyorsünüz?

4) Önce Rick öğrendi öldü, ardından İsabel. Sizce neden öldüler?

Seviliyorsunuz❤

👉İnstagram Hesabım:

gizli_yazar01

Avcı |Tamamlandı|Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang