❇1.Bölüm❇

2.8K 171 40
                                    

1.Bölüm ❇ Zehir

Ölüm...

Dört  harf, iki heceden oluşan bu sözcük kulağa ne kadar basit gelse bile her zaman senin birkaç adım arkandadır. Doğru zamanı kollar. Doğru zaman geldiği zaman ise sanki hiç var olmamışsın gibi arkanda bir kemik yığını bırakarak giderdin.

Ama eğer zehir senin kanına karışırsa... İşte o zaman yaşayan bir ölüye dönerdin. Ölümsüzlüğün berbat bir şey olduğunu anlardın. Sonsuzluğunu, artık berbat olan hayatının devam etmesi için gerekli olan kan arayışı içinde geçirirdin. Kan, tıpkı bir alkol gibi sana benliğini unuttururdu. Sana kim olduğunu unutturarak seni katil bir canavara dönüştürürdü. Sen de önceden normal bir insanken, şimdi o normal insanların kanıyla hayatta kalırsın. Ölümlüler senin için bir eşya gibi gelir. O kadar değersizdirler ki... Ama ölümlüler bunu umursamaz. Çünkü onlar uzun ama berbat bir yaşam yerine kısa ama dolu dolu bir yaşamı seçer. Çünkü hayatın farkındadırlar. Çünkü yaşamanın, aşık olmanın, mutlu olmanın hatta üzülmenin bile bir hayatı mükemmele çevirdiğini bilirler.

Vampirler de böyleydi işte. Onlar insanları umursamazdı. Onlar karnının doymasına bakardı. Bir de Dönüşümcüler vardı.

Her vampir insanı dönüştüremezdi. Her vampirde o zehir yoktu. Yalnızca Dönüşümcülerde vardı ve onlar bu zehri yalnızca bir vampir öldüğü zaman insanı dönüştürecekken salgılardı.

Dönüşümcüler peşimdeyken ay ışığının vurduğu, uzun ağaçların gölgesi altında dün yağan yağmur yüzünden çamurlu toprağa dökülmüş yapraklara basarak son bir umutla koşmaya devam ettim.

Yüzüme çarpan kış mevsiminin soğuk rüzgarı yüzünden titresem bile hayatta kalmak için bu soğuğu görmezden gelmem gerekiyordu. Bu soğukta nasıl hayatta kalabilecektim onu da bilmiyordum gerçi.

Önümde iki seçenek vardı: Ya bir canavara dönüşecektim, ya da bu soğuğu iliklerime kadar hissedecek belki de zatürreden ölecektim.

Üzerimdeki ince tişört ile şu ana kadar donmamış olmam mucizeydi.

Önüme çıkan diğerlerine göre biraz büyükçe bir ağacın arkasına geçtiğim zaman nefesimi tuttum. Ciğerlerimin havaya ihtiyacı vardı ama eğer derin bir nefes alıp ciğerlerimin bayram etmesini sağlarsam bir sonraki nefes alışımda bir canavar olacaktım.

"Seni bulamayacağımızı mı sanıyorsun küçük kız?" diyen bir ses duyduğum zaman kalp atışlarımda oluşan hızlanmaya engel olamadım.

Tabii öyle sanmıyordum. Onlar Dönüşümcüydü. Normal bir vampirden daha hızlı koşarlardı, daha iyi duyarlardı, daha iyi görürlerdi. Ama benim amacım şu anda zaman kazanmaktı.

Küçükken kuzenlerimle birlikte Dönüşümcülerin hikayeleriyle büyümüştük. Henüz 20'lerinde duran ama yaşını saymayı bırakmış Dönüşümcülerin hikayesiyle...

Bir Clark Ailesi'nin soyundan gelen biri olarak belki de bu benim kaderimdi. Canavar olmak.

"Kokunu almayacağımızı mı sandın?" diyen ses duyduğum zaman kendimi koşmak için hazırladım. Burada kalırsam beni bulacaklardı. Benim burada olduğumu biliyorlardı.

Diğer vampirlere göre daha uzun ve bir kılıç kadar keskin dişlerinin boynuma geçtiğini ya da yine o uzun köpek dişleri, kırmızı gözleri ve bir vampire göre fazla beyaz olan teniyle ansızın karşımda belirdiğini düşünmek kalbimin korkuyla çarpmasına neden oluyordu.

Bir anda koşmaya başladığım zaman Dönüşümcülerden kaçarken üstüne düştüğüm için yaralanmış ve hala kanayan bacağım acısa bile koşmaya devam ettim.

Avcı |Tamamlandı|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin