Yardım Güneşi

2.3K 133 55
                                    

İşten çıkıp yandaki kafeye girdim. Gelen garsona kahve söylemenin ardından arkama yaslandım. Yorulmuştum... Hemde her yönden. Dışarıya bakmaya başladığım vakit aklıma yine olanlar üşüştü. Düşünmemeyi seçerek boş gözlerle etrafı izledim. Aradan geçen bir kaç dakika boyunca gözüm dışarda, aklım başka bir boyutta kaldı. Garson gürültüyle kahve fincanını masaya bırakınca ruhum gürültünün etkisiyle bedenime geri döndü. Garsona teşekkür edince o da ufak bir tebessümle işine geri döndü. Sıcak kahveden bir yudum aldım. Kaskatı kesilmiş bedenimi açmak için boğazımdan kayması bile yetmişti. Çağan'dan mesaj geldiğinde telaşsızca mesaj kutusunu açtım.

'Bir doktor ayarladım. Seninle görüşmek istiyor. Durumuna bakmak için görmesi şartmış. Neredesin alayım seni?'

Mesajı konum atarak cevapladım ve başka bir şey yazmaya gerek duymadan telefonu masaya bıraktım. Fincanı alıp ufak yudumlarla içmeye devam ederken gözüm etraftaki nesnelere kaydı. Duvarlar pudra rengi içindeydi. Farklı yerlerde bir kaç tablo asılı duruyordu.

Tavandan sarkan çiçekler pembe olduğundan göze hitap ediyordu. Ardından insanlara takıldım, uzaktan gözlemledim. İçeri bir kaç kişi girdiğinde dolu olmayan kafede boş buldukları masaya oturdular.

Yerleşme işleri biter bitmezde gülüşerek sohbet ettiler. Gelen garsona içlerinden bir kaç kişi cevap verdi. Garson gitmeden tekrar sohbete kaldırkları yerden devam ettiler. O sıra da başka yöne döndüm.  Yanımda bir çift vardı. Yüzlerinde bulunan düz dudaklarla sessizce tartışıyorlardı. Kızın gözleri dolu dolu çocuğa bakıyordu. Hemen diğer tarafta ki bir masada yaşlı biri vardı. Uzaklara dalmış öylece gözlerini açıp kapıyordu. Masada dumanı üzerinde gezen çayı içilmemiş öylece soğumayı bekliyor fakat yalnızlığı bir çanta gibi taşıyan insan bu yalnızlığı bir nebze azaltmak umuduyla kalabalıkta oturuyordu.

Dil bağı olmuş çözülse onlarca şey söyelcek ama  izin vermiyor, aksine sıkı sıkı düğüm atıyordu çözülmesin diye. Düşünceliydi. Aklından kim bilir saniyede kaç hece geçiyordu. Diğer bir tarafta da genç yaşlarda olan kız oturuyordu. Telefonuna sürekli bakıp ofluyor, sinirle yüzü kasılıyordu. Hareketlerinden dışa vurduğu kadarıyla beklediği vardı. Yüzündeki sinirle kasılan kaslarda  saatlerdir burda olduğunun kanıtıydı. Kafamı önüme çevirip biten kahvenin son yudumunu içtim. Garsona el işareti verdiğimde geldi.

"Hesabı alabilir miyim?"

Başını olumlu anlamda sallayıp hesabı verdiğinde parayı çantadan çıkarıp menünün arasına koydum. Sandalye geriye gürültüye sürüklendi. Her şey bir kaç dakikalığına durdu. Arasından geçtiğimde aynı ritminde devam etti. Kafeden çıkınca ilerideki köşede durup Çağan'ı beklemeye başladım. Önümden geçen insanların arasından geçip karşımda duran beyaz arabanın tanıdıklığıyla ileri bir adım attım. Arabaya ulaştığımda kapıyı açıp sakince koltuğa yerleştim. Yavaş bir manevrayla yola çıktı.

"Çağan."

Bana baktığında parmaklarımla oynadım.

"Özel bir doktor değil mi?"

Dikiz aynasından baktı.

"Evet öyle ve iyi bir doktor. Diğerlerinin seni iyileştirme olasılığı yüzde kırk veya kırk beşken onun bunu yapması yüzde seksen beş civarları."

Gözlerimi kaçırıp yola baktım.

"O kadar fazla param yok benim. Aile mevzusu ortada zaten. Yüklenemeyeceğim borçlara girmek istemiyorum. Tamam hafızamı istiyorum ama dediğim gibi..."

Karanlığın TutsağıWhere stories live. Discover now