"Bu akşam konuşuruz ama önce senin ne kadar kalmak istediğine karar vermen lazım. Ha deyince bir ev ya da apart bulmamız kolay değil. Temmuz'a kadar dayan, sonraki iki ay için de bir yer bulalım. Böylelikle hem onları mutlu etmiş olursun hem de kendine bolca zaman kalmış olur."

Kafasını iki yana sallayıp, "Bana gaz vereceğine inanmıştım," dedi. "Senin de evde kalmak istemediğini düşünüyordum."

"Sarp, emin ol ben de memnun değilim ama başka çaremiz olduğunu düşünmüyorum. Götümüzün keyfi yüzünden onların kalplerini kırdığımıza değmez. Ayrıca ne bok yersek yiyelim birkaç saat söylenip en fazla bir, iki gün surat yapıyorlar. Konu ikimiz olduğunda nasıl çabuk yumuşadıklarını biliyorsun. Bu durumu az kullanmadık. Bir Firuzan'a bak bir bize. Ablam bize, benim çektiklerimin refahını sürüyorsunuz, diye söylenirken haksız değil."

İçeceğini bitirip uzandığı yerde doğruldu. Plaj çantamı karıştırıp sigara paketini çıkardı. "Benden uzakta kalmak heyecanını öldürmüş senin," dedi tavırla. Bana hak veriyordu. Aksi olup da söylenen ben olsaydım aynı cümleleri o benim için kurardı. Senelerimiz böyle geçmişti. Birbirimizin boşluklarını doldurarak...

"Hiç de bile! Bora'yla bir tanışayım da bak bakalım sabahlara kadar kim sahilden uzağa adım atmıyor!"

"Hala orada mısın sen?"

"Elbette."

"Sinem'in ağzını biraz daha aramayı deneyeyim. Bakalım hakkında neler öğreneceğiz."

"Fark etmez. Ne duyabilirim ki? Ya da duyduğum ne gibi bir durum beni istediğimden vazgeçirmeye yeter?"

"İnat etme. Belki berbat biri ki berbat görünüyordu. Ne buldun onda, anlamadım."

"Saçı başı dağılmış, süklüm püklüm giyiniyor diye berbat mı oluyor? Belli ki morali bozuk, hatta acı çekiyor. Hem sevgilim olsun, bana aşık olsun gibi bir derdim yok. Sadece tanışmak istiyorum."

Benim elimdeki meyve suyunu da alıp kafasına dikti. "Ne söylersem söyleyeyim burnunun dikine gideceksin, o yüzden şimdilik susuyorum."

"En fazla ne olur Sarp?"

"En fazla acı çekersin."

"Ve?" dedim daha önceki cümlelerini hatırlamasını isteyerek.

"Anladım. Haklısın. Üstesinden gelemeyeceğin bir şey yok ve ben her zaman yanındayım ama..."

"Bu kadar. Bunu bana sen öğrettin. O yüzden itiraz etme ve bana destek ol. Yarın akşam yine gidelim."

Pes etti. Yarın Geçit'e yeniden gidecektik ve ben Bora'yı görecektim. Şu anki hislerimin Sarp'ın korktuğu kadar sağlıksız olduğunu düşünmüyordum. Sadece yanına gidip de tek kelime etmemek birazcık anormal olabilirdi. Dar ve şık bir gece elbisesi gibi üzerime cuk oturan özgüvenim sarsılıyordu. Neden? Sanırım karşımdakinin kör gözlerle etrafına bakmasından dolayıydı. Ağzımdan çıkacak olan hangi kelime beni ona bir adım yaklaştırabilirdi? Korkutucuydu. Onu kaçırmak istemiyordum. Ya da çocukça bir hareketle güzel olabilecek bir şeyin içine sıçmak...

Onu izlediğim saatler biriktikçe kendimi ona daha yakın buluyordum. Ufak hareketlerinin çoğunu ezberlemiş, yüz hatlarını zihnime hapsetmiştim. Alkol konusunda seçici olmadığını, yalnızca içmiş olmak için içtiğini ve muhtemelen onu sarhoş etmeye yetmediğini fark etmiştim. Her seferinde altında aynı kotun olduğunu, üzerine giydiği tişörtleri hiç düşünmeden, seçmeden öylesine alıp üzerine geçirdiğini, hatta son gördüğüm gece sakallarından rahatsız olmaya başladığını bile görebilmiştim. Parmakları sürekli çenesinde ve yanaklarındaydı. Uzamış sakallarını çekiştirip durmuştu. Sıkıntıyla iç çekip içmeye devam etmişti ve ben de sapıkça onu izlemiştim.

Sen Aydınlatırsın Geceyi (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now