Ve Savaş Başlasın O zaman

Comenzar desde el principio
                                    

"Tamam o zaman" diyerek ayağa kalktı. "Hamlelerine göre biz de nasıl bir strateji izleyeceğimizi belirleriz. Zaten iki gün sonra ki toplantıda her şey açığa çıkar"

Emir sadece bir baş hareketi ile onayladı arkadaşını. Yeniden masasına oturup önünde ki kâğıtlara konsantre olmaya çalıştı ama sadece çalıştı. Bunun ötesine gitmeyi başaramadı...

***

Gökçe aynadaki aksine bir kez daha baktı aldığı derin nefesin ardından. Aynada ki aksi son derece ciddi ve bir o kadar da şık olduğunu söylese de bir türlü emin olamıyordu. Giydiği siyah kalem eteğin üzerine pudra tonlarında şifon gömlek tercih etmişti. Ayaklarında ise yüksek topuklu siyah sitilettolar vardı. Aslında birkaç yıl öncesinde bu tarz giysiler giymeye alışıktı ama görünen o ki insanlar başka alışkanlıklar edinmekte hiç zorlanmıyorlardı. Hele ki rahatlık söz konusuysa alışmak sadece birkaç an sürüyordu. Kot pantolon ve alelade tişörtlere o kadar alışmıştı ki karşısında ki kadına tamamen yabancı kalmıştı.

"Bu ben değilim ki?" dedi kendi kendine

Odaya giren Hakan Gökçe'nin sözleriyle kocaman bir kahkaha attı. Onun gergin olduğunu biliyordu ve az da olsa rahatlaması için her şeyi yapmaya hazırdı.

"Harika görünüyorsun" dedi tam olarak gerçeği söyleyerek.

Gökçe gözlerini devirerek yeniden aynaya baktı. "Annesinin kıyafetlerini giyen ilkokul çocukları gibi görünüyorum.

Aslında her ikisi de bunun gerçeği yansıtmadığını biliyordu.

"Öyle olmadığını biliyorsun Gökçe. Sen kendine güvenen bir kadınsın. Öyle olmasaydın yaşadığın onca güçlüğe göğüs geremezdin"

"Korkuyorum Hakan" diye fısıldadı Gökçe zor duyulur bir sesle. Hakan Gökçe'yi çekerek kollarının arasına aldı. Onun korktuğunu Hakan da biliyordu ve istediği tek şey onun korkularını tamamen yok etmekti.

"Biliyorum ama buna gerek yok. İstemediğin hiçbir şeyi yapmak zorunda değilsin. Kimseye ispat edeceğin bir şey yok senin. Sen bu işin içinde olmak istediğin için bunu kabul ettim. İstediğin an vazgeçebilirsin ne zaman olursa olsun."

Gökçe geri çekildiğinde gözlerinde ki kararlılık Hakan'ı son derece memnun etti. Onun kafasının karışık olduğunu ve gerçekten de korktuğunu biliyordu ama Gökçe her zaman korularının üzerine gitmişti. Bu onun yaradılışında vardı ve aksi pek de mümkün değildi.

"Asla" dedi kati bir sesle. "Ben bu yola çıktım ve bedeli ne olursa olsun geri dönmeyeceğim. Onlara kim olduğumu göstereceğim"

"Onlara kim olduğunu beraber göstereceğiz merak etme. Bu arada o şirketle yakın çalışacak olmamız bize birçok kapı açacak. Senin masum olduğunu..."

"Öyle bir şey olmayacak Hakan. Ben bir şey yapmadım ve bunu kimseye ispatlayacak değilim. Neye inanmak isterlerse ona inanabilirler. Ha mahkeme yoluna giderlerse o başka. O zaman sonuna kadar savaşırım ama onun dışında bir şey yapmayacağım ve sen de yapmayacaksın"

Hakan kafasını iki yana sallarken Gökçe'nin bu yaptığına inanamıyordu. Gerçi bunu neden yaptığını az çok biliyordu ama yine de bu şekilde davranmasını kabullenemiyordu.

"Bu yaptığın doğru değil Gökçe. Sen masumsun ve bunu ispat etmek senin hakkın. Emir'in..."

"Emir'in canı cehenneme" diye haykırdı Gökçe. O anları her hatırladığında ya da her konusu geçtiğinde kalbi sökülürcesine acıyordu. Emir'e kendisine inanması için yalvardığı anlar aklına gelince de kalbi buz tutuyor öfkesi delicesine harlanıyordu.

"Onun inandığı hiçbir şey umurumda değil. Beni nasıl gördüğü de umurumda değil. Kısacası o herif benim umurumda değil"

Her kelime ile giderek yükselen sesi son kelimede neredeyse bir haykırmaya dönmüştü. " O beni öylece bıraktı" neredeyse fısıldayarak konuşuyordu.

Hakan Gökçe'yi yeniden kollarının arasına aldı. Yumuşak hareketlerle sırtını okşarken bir yandan da "Özür dilerim" diye mırıldanıyordu. "Seni bu kadar zorladığım için çok özür dilerim"

Gökçe hiçbir şey demeden sessizce gözyaşlarını döktü. Hakan'ın güvenli sıcaklığına daha da gömüldü. Konuşmak istemiyordu. Aslında hiçbir şey yapmak istemiyordu ama pes etmek de istemiyordu. Az da olsa sakinleşince Hakan dan uzaklaştı.

"Ben kendime çeki düzen vereyim sonra çıkalım"

Hakan sessizce onayladı onu. Üzerine çok gittiğini biliyordu ve toplantı öncesi bunu yaptığı içinde çok pişmandı.

Gökçe yüzüne vurduğu soğuk suların ardından az da olsa kendine geldi. Son bir haftadır felaket şekilde gergindi ve eninde sonunda bir patlama yaşayacağını biliyordu. Ama bunun Emir ile yapacakları toplantının birkaç saat öncesinde olması son derce felaket bir durumdu.

"Sen güçlüsün" diye motive etti aynada ki aksini. "Onu defalarca alt ettin yine edeceksin"

Aynaya iki elinin parmakları ile okey işareti yaparken bir deli gibi göründüğünü düşünse de aldırmadı.

"Hadi kızım göreyim seni"

Son gazla beraber bütün kılıçlarını kuşanmıştı. Esas savaş şimdi başlıyordu ve Gökçe'nin bu savaşı kaybetmeye hiç niyeti yoktu.

***

Emir parmaklarını masada tıklatırken son derece gergindi. Sabahtan beri gevşetmekten kravatının şekli şemali kalmamıştı.

"Nerede kaldı bu herif?"

Sandalyesinden fırlayarak odayı adımlamaya başladı. Gerginliğinin bir kısmı da adama saldırmamak için kendini nasıl tutacağını bilememesinden kaynaklanıyordu. Son karşılaşmaları son derece tatsız bitmiş ve kaybeden kendisi olmuştu. Bundan sonra o adamla girişeceği hiçbir savaşı kaybetmeyecekti. İster legal isterse illegal olsun kaybetmeyecekti.

"Sakin ol biraz Emir. Bu şekilde davranarak ona güç verirsin"

Emir'in yüzünde ki sırıtma son derece tehlikeliydi ve Aykut bunun ne anlama geldiğini bilecek kadar iyi tanıyordu Emir'i. İkisin arasında ki savaş çetin geçecekti ve maalesef en çok yarayı Gökçe alacaktı. Bunun olmamasını umarak ayağa kalktı.

"Ben bir bakayım durumlar ne" derken kapı açıldı ve Emir'in sekreteri içeri girdi.

"Misafirleriniz geldi Emir bey" derken son derece şaşkın bir hali vardı.

"Tamam Ayşe. Cemal'in haberi yok mu toplantıdan"

"Var efendim"

"Öyleyse nerde bu herif?"

Ayşe sıçrasa da belli etmeyerek "Hemen haber veriyorum efendim" dedi

"Misafirlerimizi al içeriye" dedi "misafir" kelimesine belirin bir vurgu yaparak.

Kadın kafasını sallayarak odadan çıktığında Emir elinde ki kalemi atarak "Bu adam giderek daha çok sinirimi bozuyor. Herif hiçbir halta yaramıyor ama finans müdürümüz"

Aykut Cemali çok sevmese de Emir'in çok da haklı olduğunu düşünmüyordu. Adamın gözleri felfecir okusa da işinde iyiydi. Tuttuğunu koparıyordu ki Aykut'a göre asıl tehlike de buradaydı. Güniz ve Cemal tam anlamıyla tencere kapak gibiydiler.

Tam bir şey söyleyecekti ki kapı açıldı ve Hakan yüzünde arsız bir sırıtma ile içeriye girdi. Emir onun yüzünde ki sırıtmayı silmek isterken içeri giren Gökçe'yi görmesiyle aklında ne var ne yok hepsi uçtu gitti.

Sensiz Geçen YıllarDonde viven las historias. Descúbrelo ahora