44

4K 183 31
                                    


Biraz geç geldi hastaydım. Kusura bakmayın o yüzden. İyi okumalar 😊😇

Pek güzel şey yapamadım şu hayatta. Yine de canımı yakmadıkları sürece, kimseye de zararım dokunmamıştır. Acı...Can acısı. Canım acıyordu. Her seferinde, biraz daha canım gidiyordu! Her gün biraz daha ölüyordum belki de! İçim kor gibi yanarken susmuşluğum vardır. İnanın bu acıların en beteridir. Bob Marley, açıklamış;

Bu hayat bana, insanların gülemediği için ağladığını, susamadığı için konuştuğunu, ölemediği için yaşadığını öğretti...

Acıya dayanabilecek kadar güçlü olmam, o acıyı hak ettiğim anlamına gelmez ki? Güçlü de değildim oysa? Güçlüymüş gibi yapıyordum. Tıpkı insanların, seviyormuş gibi yaptıkları zamanlarda olduğu gibi. Değer veriyormuş, gibi. İnsanlar niçin 'muş' gibi yaparlar? İnsanlar neden bu kadar acımasızlar? Nasıl...İnanın bunu düşünmeye aklı yetmezdi. Delirirdi. Ben delirdim... 

Önüme koyulan kahve kupası ile biraz irkilmiştim.

"Bunu yapmana gerek yok." Gülümsedi bir süre. Yanıma oturdu. 

"Elimden başka bir şey gelmiyor ki yapayım?" İç çektim.

"Sen iyi bir adamsın Uraz. Fazla temizsin." Kaşları çatılmıştı.

"Bu durumdan pek memnun değilsin sanki? Ayrıca o kadar da iyi biri değilim sanki?" Ellerime baktım. 

"Senin de kirli tarafın benimdir belki de..." 

"Neyden bahsediyorsun sen?" Sesli mi düşünmüştüm? Hay bin lanet! Neyse...

"Sence de öyle değil mi?" Kahvesinden büyük bir yudum aldıktan sonra bana döndü.

"Hayır." Önüme döndüm. Kahvemden içtim biraz. Dizlerine yattım ardından. Eğilip yüzüme baktı. Gözlerimi kapattım. Ağlayacaktım yoksa. Görmesini istemiyordum. 

"Ben her zaman yanındayım Korkmaz. Bunu biliyorsun değil mi?" Gözlerimi aralayıp ona döndüm.

"Hiç mi kızgın değilsin bana?"

"Ne için kızacakmışım ki sana?"

"Seni, unuttuğum için. Bizi unuttuğum için..." Gülümsedi ve yanağımı okşadı. 

"Bu senin elinde olan bir şey değildi ki güzelim? Hem öyle durumlarda beyin, sana acı veren şeyleri unuttururmuş. Bir süreliğine. Demek ki acı anılarımız, mutlu anılarımızdan daha çokmuş. Bu yüzden asıl kendime kızıyorum ben." Ağlamayacaktım. Hayır. Gözlerimi kırpıştırdım. 

"Sen, dünyada teksin. Biliyorsun değil mi?" Kafasını salladı sırıtırken.

"Elbette." Karnına vurdum. 

"Egonuz da teşrif etti bakıyorum?" Sesim titremişti gülmeme rağmen. Güldü. Söylemeli miydim? Söylemeliydim.

"Uraz?" Bana baktı yine. Lütfen hep, sadece bana böyle bak adam...

"Ben, her şeyi hatırlıyorum. O gün, Berk o şeyleri anlattıktan sonra yani. Her şeyi hatırladım." Sevinmesini bekliyordum ama biraz üzülmüş gibiydi.

"Ya...Öyle mi?"

"Ne oldu?" Sesini çıkarmadı bir süre. Tekrar sordum ne olduğunu. Garip bir ifade ile baktı bana.

"Fazla acı çektin. Çektik." Yutkundum. Sorun buydu. Hatırlamamak daha iyi olacaktı diye düşünüyordu. Yanağıma koyduğu elini tuttum. 

"Seninleyken acı çekmek bile güzel, adam." 

"Daha fazla canının yanmasını istemiyorum, kadın." Gülümsedim ve dil çıkardım. 

"Bana bir şey olmaz." Güldü.

"Bir daha çıkarsana şu dilini." Dilimi çıkardığımda piercinge baktı. 

"Garip duruyor ama yakışmış." Kafamı salladım. Ellerimi çırptım aklıma gelen şey ile.

"Sana da yaptıralım!" Ağzımı kapattı.

"Delirdin mi hatun? Top muyum ben?"

"Ne alaka ya?" Güldü ve iki parmağı ile yanaklarımı, dudaklarıma doğru sıkıştırdı. Öpücük atıyor gibi duruyordum. Sırıttı bir süre. Eliyle yüzümü kapattı gülüp gözlerini benden çekerken.

"İyice çirkinleştin." Koluna vurdum.

"Sensin çirkin! Gayet de müthiş bir yaratığım bence." Burnumu sıktı.

"Yahu senin bu burnumla alıp veremediğin ne?" Sesim boğuk çıkmıştı burnumu tuttuğu için. Omuz silkti. Biraz hayranlıkla bakıyordu sanki. 

"Seviyorum." Nasıl söyledi o kelimeyi yahu? Mest oldum resmen. 

"Burnumu mu?"

"Sana ait olan her şeyi." Gülümsedim.

"Eyvallah. Ben de kendimi seviyorum." 

"Ulan hatun..."

***

Onca şeyden sonra yaşıyordum. Bir şekilde. Bundan memnun muydum derseniz...Çok. Fazlasıyla memnundum hatta. Sevdiğim adam yanımdaydı, arkadaşlarım yanımdaydı...Daha ne isteyebilirdim ki Allah'tan? Belamı mı? Eğer bir bela olacaksa başımda, Uraz olsun o da...

*****

Uraz ile alışverişe çıkmıştık. Bir sürü de şey almıştık. Artık her şeyi hatırladığım için yabancı değildim bu şehre. Ev işini de konuşmuştuk. Beraber, ayrı bir yere çıkacaktık. Yani sadece biz değildik tabii. Biz, Mert'ler... Yani yine hep birlikte olacaktık. Bırakamıyorduk sanırım birbirimizi. Yıllar sonra yine... Yine ve yine. Umarım bu düzen hiçbir şekilde bozulmazdı tekrardan. Hepimiz fazla önemliydik. Yani hiç kimse, diğerinden daha değerli değildi. Biri bile ortadan kaybolsa, yokluğu her şekilde belli oluyordu. Mesela ben. 2 yıl yoktum ve onlar dağılmışlardı. Poyraz yoktu. Sebebini bilmiyordum. Sevdiği kız ile ne olmuştu acaba? Cidden vazmıgeçmişti? Hiç mi karşılık alamamıştı ki? Onun adına üzülmüştüm. Yanımda Mehmet abinin bana küçükken aldığı o kamera vardı. Ona hep hüzünlü anılarımı kaydetmiştim. Bu sefer öyle olsun istemiyordum. Uraz arabayı kullanırken kamerayı açtım ve ona tuttum. Bana döndü gülerek.

"Ne yapıyorsun hatun?" Güldüm istemeden.

"Bir devrime ayak basıyorum."

"Ne?" Anlamazca baktığında yaklaşıp kamerayı ikimize tuttum. Gülümsedim ve yanağından öptüm.

"Boş ver orasını. Bir devrim yaratıyorum işte. Her şey değişecek." Sırıtıp önüne döndü. Mutlu olmuştu. Demek istediklerimi anlamıştı işte. Bu bana yeterdi. Onu sevindirmeyi, seviyordum. Onun gülümsemesi her şeydi benim için.

"Şimdi nereye kahramanım?" Güldü.

"Sanırım buna hiçbir zaman alışamayacağım. Neyse. Sürpriz. Uzak bir yer. O yüzden uyuyabilirsin." Sırıttım. Yanağını okşayıp koluna yattım. Radyoda en sevdiğim şarkılardan biri vardı. Onu sessizce mırıldanırken Uraz arada kendi kendine gülümsüyordu. Ondan ayrılıp sırtımı kendi tarafımdaki kapıya yasladım ve ayaklarımı onun dizlerine uzattım. Göz kırpıp bana baktığında gülüp gözlerimi kapattım. Sanırım dediğini yapıp uyuyacaktım. Nereye gidiyorduk ki? Çok mu uzaktı? Neyse. Muhtemelen seveceğim bir yerdi. Bundan pek şüphe etmiyordum. Götüren kişi sevdiğim adamdı sonuç olarak. Gözlerimi açıp ona baktığımda o da bana bakıyordu. İster istemez utanmıştım. Beni utandırabilecek tek kişi oydu. Bundan memnundum da. Bu bakışma çok güzeldi yalnız. Hani siz ona bakarsınız ama o çoktan size bakıyordur? O kadar hoş bir an ki o... Bakmaya devam etsen mi yoksa utanıp başını çevirsen mi bilemezsin. Sorun şu ki, ben artık gözlerimi ondan kaçırmak istemiyordum. Çünkü içime bir kere yerleşmişti o korku. Kaybetme korkusu...

Yazım hatalarım varsa affola. 😇

KENDİNİZE İYİ BAKIN CANLARIM 😘😋

Veliahtın HatunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin