Final

7.9K 497 273
                                    

Ay sonuna yaklaşırken Münih karlar altında kalmıştı. Kış mevsimini seviyordum. Soğuğun şehre verdiği sessizliğinde, havanın karanlığında, insanın içini titreten rüzgarlarda bile bir huzur vardı sanki. Dünyanın neresinde olursam olayım, kış benim için kutsaldı.

Burada geçirdiğim zamanda bu konudaki düşüncelerim daha da harlanmıştı, bu şehre kış fazlasıyla yakışıyordu. Annem ve eşinin büyük, sıcak evinde bana ayrılan odanın penceresinden karanlık sokağa baktığımda batan güneşin altında sokaklar huzur verici görünüyordu.

Geçirdiğim kısa zamanda buraya çabuk alışmıştım. Aklım hala uzaktaydı elbette, geride bıraktıklarımda. Kardeşimde, arkadaşlarımda ve sevdiğim adamda. Ama yine de burada kötü vakit geçirmiyordum. Annemin eşi sıcakkanlı ve nazik bir adamdı. Beni fazlasıyla içten karşılayıp artı puanlarını almıştı. Burada geçirdiğim zaman içinde annemle aramdaki buzların birçoğunu da eritmiştik. Sürekli birlikte bir şeyler yapıyor, kaçan zamanı telafi etmeye çalışıyorduk

Ancak bu şehirdeki açık ara favorim belliydi. İsmi bizimle uyumlu, on yaşındaki erkek kardeşim Da Bin. Gördüğüm en parlak, zeki çocuklardan biriydi. Zehir gibiydi, bir lafıyla karşısındaki insanı şaşkına çeviriyordu ve geride bıraktıklarımı özlediğim her anımda bir şekilde beni neşelendirmeyi başarmıştı.

Biri kapımdan yuvarlanarak girdiğinde o olduğunu biliyordum. Zeki olduğu kadar da haşarıydı. Annem kızmasına rağmen evin içinde kaykayla gezinip duruyordu. Odama dalışı da kaykayının girişe takılması ve düşmesiyle sonuçlanmıştı. Halının üzerine yumuşak bir iniş yaptığında kahkaha atmadan edememiştim.

"Ya abla gülme!" dedi bozularak. Gülüşümü zorlukla bastırdım.

"Tamam, tamam." Oflayarak halının üzerinden kalkıp girişte kalan kaykayını koltuğunun altına aldı.

"Çok sıkıldım. Dışarı çıkalım mı?" Karşımda büyükçe açmaya çalıştığı gözleriyle bana bakıyordu. Oyuna getirilmeye çalışıyordum.

"Hafta içi bugün," dedim tek kaşımı kaldırarak. "Ödevlerini yaptın mı?" Evin içinde ciddi kurallar vardı. Bunlar annemin alışık olmadığım ve tanımaya çalıştığım yanlarındandı. Suratını buruşturduğunda cevabını az çok tahmin edebiliyordum.

"Dönünce yaparım. Çok sıkıldım abla, lütfen." Ellerini birleştirmiş göğsünde tutuyordu. Bakışları büyük ve sevimliydi.

"Annem kızacaktır," dedim başımı iki yana sallayarak. Kabul edecektim aslında ama biraz çabalamasını istiyordum. İçten içe gülerken ona ciddi bir surat ifadesi gösterdim.

"Bilmediği şey onu kızdıramaz, değil mi?" Ümitle konuşmuştu ama ciddiyetimin dağılmadığını görünce olduğu yerde zıplamaya başladı.

"Lütfen! Lütfen!"

Şirinliğine daha fazla karşı koyamayıp gülmeye başladığımda kabul ettiğimi anlamıştı. Küçük zıplayışları daha yüksek bir tanesine dönüştü.

"Oley be!"

Yanından geçerken saçlarını karıştırdım. "Anneme yakalanmadan kaçmalıyız, ortak." Gözlerimi kısıp fısıldayarak konuştuğumda hemen moda girmişti. Kaykayını koyduğu yere daha iyi yerleştirdi ve kollarını sıvadı.

"Evin kör noktalarını biliyorum ahbap," dedi tavrına kahkaha atma isteğimi bastırmaya çalışırken. "Beni takip et."

Tutturduğumuz küçük oyunu sürdürüp parmak uçlarımızda merdivenleri inmeye başladığımızda annemin mutfaktan gelen seslerini duyabiliyordum. Telefonda biriyle konuşuyordu. Bizden tarafa bakacak gibi durmuyordu.

Lilac | JiminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin