"Bu ay dönem ödevim Yunan Mitolojisi oldu. Antik çağda ki tanların önemli özellikleri yazıyorum."

Helen ördüğü sarı saçlarında ki kurdeleyi saçından çıkarıp uzun parlak saçlarını serbest bıraktı. Kırk üç yaşına göre oldukça genç görünüyordu. Ayağa kalkıp Yiğit abinin kucağına oturdu. Hepimiz onların bu hallerine alışmıştık.

"Tanrılar ile ilgili aklına karıştıran bir şey olursa bana haber ver. Büyükannem Demeter bu konuda oldukça bilgilidir."

Limonatadan bir yumdum alıp gözlerimi Helen'e çevirdim. "Bu ödev benim için çok önemli. Eğer iyi bir puan alırsam profesör'ün yanında staj göreceğim. İleride mesleğim için büyük bir avantaj olacak."

"Bizimle iki gün sonra Yunanistan'a gelebilirsiniz. Büyükannem Demeter harika bir insandır."

Eylem, bana baktığı zaman ben emin değildim. Teyzemi ve yeğenim Hira'yı öylece bırakıp gitmek asla içime sinmiyordu.

Berfin heyecanla konuştu. "Aslında bizde bir haftalığına bodruma tatile gidecektik ancak Yunanistan kulağa daha hoş geliyor."

"Yunanistan da kaç gün kalmayı düşünüyorsunuz," dedim, sakin bir sesle.

"Tüm yazı orada geçirmeyi planlıyoruz," dedi, beni cevaplayarak Yiğit abi.

"Teyzemle konuşmam gerek. Onları bu şekilde bırakamam."

Konuyu kapattıkları zaman sohbete dalmıştık. Hava kararmıştı. Eylem saate baktığında geç olduğunu söyleyerek bizimde ayaklanmamıza neden oldu.

Helen sıkıca sarılıp yanağımı okşadı. "Sizden cevap bekliyorum. Emin ol orada çok eğleneceksiniz. Ödevin için ise harika sonuçlar çıkaracağından eminim."

"Teyzemle konuştuktan sonra sizi arar ve gelip gelmeyeceğimi söylerim."

Olympos'dan çıktığımızda Eylem, elini omzuma attı. "Aslında Yunanistan güzel fikir. Kaslı ve yakışıklı erkeklerin arasına gireceğiz. Bizimkiler Helen ve Yiğit abilerle gideceğimizi öğrendiklerinde tüm yaz orada kalmamıza izin verebilirler."

Kafam karışmıştı. "Bilemiyorum Eylem. Teyzemi ve Hira'yı yalnız bırakma düşüncesini sevmiyorum."

Onlara olan düşkünlüğümü bildiklerinden ikisi de sesini çıkarmadılar. Otobüse bindiğimizde kulaklıklarımızı takıp eve gidene kadar kimseden ses çıkmadı.

Mahallenin oraya geldiğimiz de hepimiz evlerimize dağıldık. Zaten çocukluğumuzdan beri aynı yerde oturuyorduk. Evlerimiz aynı sitede ve farklı bloklardaydı. Balkonlar sayesinde tanışmış, şimdiye kadar dostluğumuzu sürdürmüştük.

Kapıyı çaldığımda Teyzem kucağında Hira ile birlikte gülümseyerek kapıyı açtılar.

"Bak ablan gelmiş kuzum."

Hira beni görünce kollarını bana doğru kaldırmış onu almamı istiyordu. Ayakkabılarımı çıkarıp çantamı hemen kapının kenarına koydum ve onu kucağıma alıp öperek kokladım.

"Benim mis kokulum."

Hira, yarım yamalak abla deyişi beni mutlu ediyordu. Teyzem akşamı yemeği için döktürdüğü evi saran kokudan belli oluyordu.

"Yine döktürmüşsün güzellik."

Teyzem kumral saçları ve ela gözleri ile anneme benziyordu. Çene hatlarına kadar onu anımsatması beni mutlu ediyordu. Ona baktığımda anne özlemim biraz da olsa diniyordu.

YERALTI CEHENNEMİWhere stories live. Discover now