"Bu Bangtan veletlerinin her kızı bu kadar etkileri altına almalarından nefret ediyorum." Kafam o kadar dağınıktı ki bir anda ne söylediğini anlayamamıştım. Kaşlarımı çatarak ona döndüm. Suratını yapmacık bir şekilde buruşturmuş, uzaklara bakıyordu. Sırıtmadan edemedim.

"Üzgünüm," dedim hala gülerken. Biri arkadan yaklaşıp omzuna vurduğunda bakışlarımı ona çevirdim. Çoktandır orada duruyor gibiydi. Yugyeom. Uzun boyuyla önüme geçip Jimin'i görmemi engellediğinde hem kızmış hem de rahatlamıştım. Ona bakmayı kessem iyi olacaktı.

"Ben de," dedi bir anda konuşmaya dahil olarak. "Benim de biraz önceki atağım Kook tarafından savuşturuldu. Ama sanırım o bana aşık olduğu için." Omuzlarını silkip kafasını yana yatırdığında onları izliyordum. Aralarındaki bu küçük şakalaşma hoşuma gitmişti. Kahkaha atmadan edemedim.

"Haklı olduğumuzu biliyorsun noona." İkisinin de memnuniyetsizlikle buruşturulmuş suratlarına kahkahalar atıp duruyordum. Aklımın hayatımdaki karmaşadan uzaklaşması iyi olmuştu. Müzik her geçen saniye yükselir ve hızlanırken hafifçe yerimde sallandım.

"Kusura bakmayın çocuklar. Ama siz Bangtan gibi olmayın, kızları durduk yere üzmeyin." Düşüncesizce ve boş konuşuyordum ama pek umurumda değildi. Jaebum ve Yugyeom sözlerime karşılık güldüğünde iyice rahatlamıştım ama Yoongi'ye yakalanmış olmam pek işime gelmemişti.

Arkamdan gelmiş ve saçlarımı karıştırarak beni azarlamaya başlamıştı. "Beyinsiz Jiminie'nin yediği haltların faturasını neden tüm Bangtan'a kesiyorsun? Min Suga var bu genellemenin içinde. Min Harikulade Suga'nın durup dururken birini üzdüğü nerede görülmüş?" Kafamı rahat bırakıp yanımızdakilere döndü. "Üzdüysem hak etmişlerdir." Birkaç onay mırıltısı yükseldi. Sanırım Min Mükemmel Suga tarafından azarlanmaktan korkuyorlardı. "Her neyse pasta kesilecek, bizim oraya gelin haydi." Ardından saatine baktı. "Hem gece yarısına da on dakika falan kaldı."

Açıkçası Jimin'e beş metreden daha yakın olabileceğim bir yerde durmak istemiyordum ama Taehyung'un doğum günündeydik. Zaten o aptal konuşmamızın ardından yeterince gerginlik çıkmıştı, daha fazlasına gerek yoktu. Ondan olabildiğince uzak durmayı sürdürecektim. Beni yeniden zor duruma sokacağına neredeyse emindim ama sürekli etrafında dolaşan Namjoon ve Jin ona engel olmayı başarabilecek gibiydi.

Bu yüzden pasta getirildiğinde Taehyung'un yanı başında duran Areum'un yanına gidemedim. Jimin'e fazla yakınlardı. Hala yakın ama nispeten daha uzak bir yerde duran Jungkook'la Da Eun'un yanına sıkışıverdim.

"Noona nasılsın?" dedi Jungkook beni görünce. Yüzünde sıcak bir gülümseme vardı. Neşeliydi ve Da Eun'la samimiyeti gözümden kaçmıyordu. Velet kardeşim de onun yanında sırıtıyordu.

"İyiyim Jungkook, sen nasılsın?" Ellerini cebine sokarken başını salladı.

"Ben de iyiyim. Son zamanlarda yurtta o kadar çok adın geçiyor ki seninle sürekli konuşmayan bir ben varmışım gibi hissediyorum." Jimin'den nefret ettiğimi söylemiş miydim? Aptallıkları yüzünden beni zor duruma düşürüp duruyordu. Tüm bu konuşmaların sonunda elime geçen tek şey daha fazla kafa karışıklığı oluyordu. Bu yüzden ona bir cevap vermedim. Yarım bir gülüşle onu geçiştirdim.

Jimin'in buraya baktığını hissedebiliyordum. Bakışlarının etkisiyle baş edebilmem mümkün değildi. Gözlerimi ona değdirmedim bile. Zaten çok geçmeden pasta gelmiş, alkışlar ve şarkılar eşliğinde Tae mumları üflemişti. Bir eli sürekli Areum'un üzerindeydi. Yarın onu iyice sorgulayacaktım. Artık aralarında bir şey olmasını istiyordum. Artık Areum'un mutlu olmasını istiyordum.

Taehyung pastanın etrafında şebeklikler yaparken hafif bir alkış tutturmuş ona gülüyordum. Kolumdan tutulup geriye çekildiğimde gülüşüm de alkışım da yarıda kesilmişti. Karşımda kaşları çatık bir Jimin bulmaya şaşırmamıştım. Sonuçta beni mahvetmekten zevk alıyordu.

Lilac | JiminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin