2. DEVRE

36 1 0
                                    


     Merhaba arkadaşlar :) Bu bölüm benim için en uzun ve heyecanlı bir bölüm oldu. Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar :) 

Medya: Derin 


 Akşam kızlarla biraz daha sohbet ettikten sonra hep birlikte evlere dağıldık. Eve geldiğimde bizimkilere eve geldiğime dair görünüp Rüzgâr'ın odasına gitmek için merdivenlerden çıkmaya başladım. Akşam canı sıkkın gibiydi. Bu gözümden kaçmamıştı. Yoksa Rüzgâr benim eve tek gelmeme izin vermezdi. Tamam, tek değildim ama yine de izin vermezdi yani. Odasının önüne geldiğimde uyuyup uyumadığını kontrol etmek için kapıya vurdum. İlk vuruşumda ses gelmeyince bende tekrar vurdum. Ve evet yine ses gelmedi. Bende içeri girmeye karar verdim. Yatağa uzanmış kulaklık kulağında gözleri ise kapalıydı. Yanına doğru ilerlediğimde yavaşça yatağına oturdum. Oturduğumda bacaklarıma bir şeyin dokunmasıyla kafamı şaşkınlık ve korku ile ona çevirdim. Seni yaramaz Watson! "Korkuttun beni yaramaz. Demek buradaydın, seni ne kadar aradım ben biliyor musun?" dedim yarı hüzün yarı mutluluk akan sesimle. Bugün onu hiç görmemiştim aslında hastane olayından beridir görüşemiyorduk. Onu çok özlemiştim. Ne zaman bana küsse benden saklanırdı. Ve bu zamanlar genellikle hasta olduğum zamanlar oluyordu. Bu durumu araştırdığımda ise kaybetmekten korku duyarlarsa oluyormuş. Bazen de onunla ilgilenemediğim zamanlarda oluyordu. Onu hemen kucağıma alıp sevmeye başladım. Sıkıca sarıldım. O da yüzümü yalamaya başladığında barıştığımızı anlamıştım. Watson'ı yanıma koyup Rüzgâr'ın kulaklığını yavaşça çıkarmaya başladım. Bunca şeye bir tepki bile vermediyse uyuyordu ve kulaklıkla uyumak pek de hoş sayılmazdı. Kulaklığı çıkarıp yan döndüğünde onu rahatsız etmek yerine yarın konuşmaya karar verdim. Aslında akşam onunla gidip konuşabilirdim. Ama Rüzgâr'ın yalnız kalıp düşünmeye ihtiyacı olduğunu biliyordum. Bu yüzden onunla gitmemiştim. Ona son bir bakış atıp üstüne örtüyü örttükten sonra Watson'la beraber odadan çıktım. Kendi odama geçip üstümü değiştirdikten sonra Watson'la oynadık biraz. Watson yorulup uykuya dalınca bende uyumaya karar verdim. Yarın umarım güzel bir gün olurdu hepimiz için.

    Sabah güneş ışınlarının gözlerime hücum etmesiyle gözlerimi açtım. Kollarımın arasında bir adet uyuyan Watson görmeyi planlamıyordum. Çünkü dün gece yerinde uyuyordu. Onu sevmeye başladığımda kapım aniden açıldı ve Rüzgâr odama daldı. Ani bir sıçrayışla uyanan Watson ile Rüzgâr'a bakıyorduk. "Ya ama ben sizi uyandıracaktım, sen uyanıksın Duru. Olmadı bu." Dedi dudakların büzerek. Hem sinirli hem de mutlu bir ifadeyle Rüzgâr'a bakıyordum. O nasıl oluyorsa artık. Sinirliydim çünkü ani korkutulmaya fobim vardı. Saçmalama olur mu öyle şey demeyin. Evet, oluyordu. Hani böyle biri sessiz sessiz yaklaşıp birden çığlık atar, dokunur ya da karşınıza çıkar, heh işte o. Korktuğum zaman kalbim sıkışıyor, nefes alamamaya başlıyordum. Bunu bile bile yapması sinirlendirmişti. Mutluydum çünkü yapamamıştı. Watson ise aldırmayıp uykusuna devam etmişti. Şu canımın rahatlığından istiyorum. Rüzgâr ise bana masum masum sırıtıp yatağıma oturdu. "Kızdın mı kız? Ama bak korkutmadım ki bak. Tamam, öyle bir planım vardı ama başarısızlıkla sonuçlandı. Bence Haticeler değil neticeler önemli. Öyle değil mi?" dedi bana hâlâ masumca sırıtırken. "Sus Rüzgâr, konuşma Rüzgâr. Konuştukça batıyorsun Rüzgâr." Diye sinirli görünmeye çalışarak sıraladım. Sonra aklıma bir şey geldi. "Ya da susma Rüzgâr, konuş Rüzgâr, anlat Rüzgâr. Dün neyin vardı bakalım?" dedim yine ve yine cümlelerimi sıralayarak. Onun ise başlarda bana şaşkınca baksa da sonlara doğru biraz suratı düşer gibi oldu ardından hemen kendini toparlayıp boş ver dermişçesine elini salladı. Hayır, efendim boş veremem. Sen benim canımsın ve ben canımın canını sıkan şeyi öğrenmek istiyordum. "Boş veremem Rüzgâr. Sen benim canımsın ve senin canının sıkılmasına kayıtsız kalamam." Dedim gözlerinin içine bakarak. 

HAYATIMIN SÜRPRİZİWhere stories live. Discover now