-6-

304 26 3
                                    

Ameliyat sonrası ekrana kısa kısa aralarla bakabilsem de yıllar sonra Bölüm yazabilmemin haklı gururunu yaşıyorum... Biliyorum çooook beklettim ama, buraya dönemeden hemen işe başlamam gerekiyordu, vakitsizlik ve ben işte...

İyi okumalar

Sanırım denedikçe Arjin'den uzak durma rekorumu sürekli yeniliyordum. Hem bu süre uzadıkça sanki yüreğim daha da parçalanıyor hem de sanki alışıyordum yokluğuna... Alışmasam dahi kendimi daha rahat kandırıyordum belki de. Ama onu tekrar gördüğüm her an yine lisedeki gibi başımda kavak yelleri esiyor ve kendimi yine o karşılıksız ve çaresiz aşık olarak buluyordum. Dermansız kalbim gözünün önündeki tüm gerçekleri yok sayarak yine saatlerce onu izleyip olmayacak hayaller kurmaya dünden razıydı. Öbür yandan ise hep kuralcı ve planlı aklım bunu yapmamam gerektiğini bağırıyordu adeta. İşte ruhum da tam bu ikilemin ortasında ezilip kalmıştı. Geç kalmışlığımın ve pişmanlığımın artık bir çaresi yoktu ne yazık ki...

Ve Arjin bir buçuk haftanın sonunda bana ne zamandır ulaşamadığını bahane ederek eve gitmemi engellemiş ardından  beni okuldan zorla kaçırarak buraya getirmişti.  Şimdi de böyle konuşmadan oturuyorduk. Paylaşacak bir şeyimiz yoksa bu ısrarı ne içindi anlayamıyordum ama şu an bunu sormak da istemiyordum. Derken sessizliği bölen çalan telefonum olmuştu. Can arıyordu. Bu sıralar tekrar onunla sık görüşür olmuştuk ve bana iyi geliyor, kafamı dağıtmamı sağlıyordu. 

Telefonda görünen isim yüzünden Arjin de yaptığım konuşmaya odaklanmıştı. Can yakın zamanda tekrar şehir dışına hatta yurt dışına çıkmayı düşündüğü için gitmeden görüşmek istediğini söylüyordu hattın diğer ucunda. Bende geldiğimizden beri aramızda olan sessiz bekleyişten sıkıldığım için Can'a oturduğumuz yerin adını verip gelmesini söylemiştim teklifsizce. En azından bir konuşma ortamı olur ve burada oturmam  bir işe yaramış olurdu. 

Arjin ise telefonu kapatana kadar bana meraklı gözlerle bakmayı sürdürmüş ve kapatır kapatmaz da ne konuştuğumuzu sormuştu. 

"Tekrar gitmeden görüşmek istiyormuş, bende adresi verdim işte gelsin diye." demiştim. 

"Nereye gidiyormuş yine?" demiş, " Daha geçen hafta görüştük hem o da abartıyor." diye eklemişti. 

"Bilmem, işe başlayacaktır belki?" diye bir tahminde bulundum bende ne için gideceğini bilmiyordum. Sonradan yaptığı imayı ise duymazdan gelmeyi tercih etmiştim çünkü onunla da daha geçen hafta görüşmüştük ama kendisi bana ulaşamadığını iddia edebiliyordu. 

Bazen hiçbir arkadaşının ona benim kadar katlanmadığını bildiği için sık sık benimle görüştüğünü sanıyordum. Yakın olduğu birçok başka arkadaşı muhakkak vardı ama hiçbiri ile benimle geçirdiği kadar vakit geçirmiyordu muhtemelen. 

Benim suskunluğum yüzünden aramızdaki soğuk savaş devam ediyordu, kalkmıyorduk ama konuşmuyorduk da... Bu esnada sipariş ettiğimiz soğuk kahveler gelmişken Burcu da cam kapıdan içeriye girmişti. Köşede oturuyor olsak da içerisi tenha olduğundan bizi fark etmesi işten bile değildi ve tahmin ettiğim gibi de olmuştu, gözleri ile içeriyi tarayıp uygun bir masa ararken bizi fark etmişti. 

El sallayarak bize doğru gelirken Arjin de merakla arkasına dönmüştü. Selamlaşma faslının ardından nezaketen masaya davet etmiş olsak da Burcu hiç tevazu göstermeyip oturmuştu yanımıza. Ardından olacakları çok iyi biliyordum, Burcu'nun telefonun üzerinde gezinen parmakları da düşüncelerimi doğruluyordu. Güliz de birazdan burada olurdu...

Arjin'den uzak durmayı her zaman başaramasam da Güliz ile bayağıdır karşılaşmamayı başarmıştım ama şimdi kaçarım yoktu buraya gelecekti. Bende birden kalkıp gidemezdim şimdi. Onları izleyip acı çekmeye mahkum olacaktım...

İlk zamanlar diğer kızlar gibi Güliz de gözüme batmıyordu, sonraları ise Güliz'in sevgili oluşlarını olur olmadık ilan ettiğini ve Arjin'in buna sesini çıkarmadığını fark etmiştim. Eskiden olsa diğer kızlara gösteriş yapar gibi bundan bahsetmemelerini ya da rahatsız olduğunu falan söylerdi. Güliz'e söylemiyordu, o farklıydı. Ve herkesten ayırdığım adamın başkasını farklı hissettirmesi ölesiye canımı yakmıştı... Güliz de hissediyormuşcasına yanımda da Arjin'e çok yakın davranıyor ve daha da canımı yakıyordu. O zamandan beri bende durabildiğimce uzak durmaya çalışıyordum ikisinden de... Arjin ile bu konuda başarılı olamasak da Güliz ile arama daha iyi bir mesafe koymayı başarmıştım. 

Zaten Güliz'i gördükçe kendimi suçlu ve mahçup bazen de aşağılanmış hissediyordum. Onun sevgilisine aşıktım, sevgilisi belki ondan çok benimle vakit geçiriyordu, benimle eğleniyor, geziyordu ve bunların hepsi yakın arkadaşı olduğum içindi. 

Kıskanıyordu, muhakkak kıskanıyordu. Haklıydı da ne diyebilirdim ki? Bu yüzden Güliz ile olabildiğince az vakit geçirerek vicdanımı susturmaya çalışıyordum. Oysa şimdi de cam kapıdan o giriyordu. Yine çok şık bir elbise giymiş gülücükler saçarak bize doğru ggeliyordu. Burcu'nun biraz abartıya kaçan el kol hareketleri sayesinde gelenin kim olduğunu anlayan Arjin bu sefer arkasını dönmemişti. Bense derin bir nefes alarak bu masada oluşacak sohbet ortamına kendimi hazırlamaya çalışıyordum Güliz gelene kadar. 

Geldiğinde ise benimle ve Burcu ile kısa selamlaşmasının ardından Arjin'in yanında boş yere oturmuş ona sardığı kollarını ısrarla çözmüyordu. Ben bakmaya dayanamayacak hale geldiğimde ise nihayet yeni siparişleri vermek için birbirlerinden ayrılmışlardı. 

Gözlerimi kaçırmak için döndüğüm sırada ise bir kez daha kurtarıcım olacağını hissettiğm adam nihayet kapıdan içeriye giriyordu.  



Liman Meyhanesi -askıda-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin