3.Bölüm

2.1K 197 67
                                    

  Küçüklüğümden beri tüm nesnelerle ve canlılarla konuşabilindiğime inanırdım.

En çok duvarlarla konuşurdum. Tek sırdaşım duvarlar gibi, tüm dertlerimi onlara anlatırdım.

Hani demişler ya 'insana dert mi anlatılır' diye ben de aynen öyle düşünüyorum.

İnsanlara anlatacağım şeyleri duvarlara ya da başka şeylere anlatıyorum. Her konuda da arkamda durup beni destekliyorlar.

  "Lan adamı deli etmesene! Cevap ver ne işi bu!"

O gece de aynen öyle olmuştu.

Eniştemi dinlemek ve cevap vermek yerine duvarlara, halıya, avizeye, dolaplara, televizyona yardım istercesine bakıyor ve onlarla içimden konuşuyordum.

Ta ki o ana kadar.

Yanağımda hissettiğim acıyla dengemi sağlayamayıp yere düştüğüm an da anlamıştım Bana tokat attığını.

Şerefsiz, bana tokat atmıştı.

Ben ilk tokatımı yemiştim bu gün. Ne annemden ne de babamdan canımı acıtacak şiddet görmemiştim. Ama bu pislik insafsızca bana tokat atmıştı.

Hızla odama gittim.

Neden bilmiyorum, iki yıldır akmaması için büyük uğraş verdiğim göz yaşlarım deli gibi akıyordu şu an da. Anneme ihtiyacım vardı. Bana sarılmasına geçecek demesine..

   Annem için yazdığım not defterimi aldım elime.

Ne zaman canım acısa yazardım. Sanki annem okuyacakmış gibi.. Yine yazmaya başladım;

  "Dayanamıyorum anne. İçim çok acıyor. Büyüdükce daha çok ihtiyaç duyuyorum sana. Ne olur yardım et. Hayatımı baştan aşağı değiştirebileceğim birini yolla bana. Bana yol gösterecek birine ihtiyacım var. Ne olur öyle birini gönder de karanlık yollarımı aydınlığa çevirsin. Yolumu bulamıyorum. Çok yoruluyorum anne. Çok özledim sizi. Benim yüzumden şu an da hayatta değilsiniz. Hangi yüzle size özledim diyebiliyorum değil mi? Ama anne inan isteyerek yapmadım. Yalvarırım affet beni. Ne olur anne, affedin beni. İkiniz de bana hediyenizi vermemiştiniz değil mi? Bakın 19 yaşıma sizden bir hediye almadan girdim. Anne, eğer beni affediyorsanız bana yol gösterecek birini gönderin. Beni burdan kurtaracak birini. Ama affetmiyorsanız, böyle biri girmesin hayatıma ve bende sizin yanınıza geleyim. Aksi takdirde dünya çok sıkıcı ve acımasız!"

     Gözlerimi delmek istercesine doğan güneşe baktım.

Her zamanki gibi kusursuzca parlıyordu.

Eğer bir güneş olsaydım, mavi renkte ışık saçmak isterdim. Sarı değil. Tıpkı gece olduğunda gökyüzünde oluşan mavi gibi...

Kafamı çevirip saatime baktım. 11.30 du. Ve iki saat sonra işim başlayacaktı.

Önce kumbarama baktım.

Teker teker paralarımı saymaya başladım. 28.000 tl param vardı. Az kaldı. İstediğim evi almak için 8 milyar daha kazanmam gerekiyor o kadar.

Sevinçle paralarımı yerine koydum. Üzerimi giyinmek için dolabıma yöneldim.

Dizimin bir karış üstünde yazın geldiğini belli eden çiçekli bir etek, üzerine de beyaz askılı t-short giydim. Ayakkabı olarak da sandeletlerimi elime alıp odamdan çıktım.

Her zamanki gibi kahvaltı masasında oturuyorlardı. Teyzem mahcup bir şekilde yüzüme baktı, baktı ve sadece baktı.

Bu sefer çağırmadı.

Siyah Kelebek |TAMAMLANDIDonde viven las historias. Descúbrelo ahora