72. Bölüm

67 10 17
                                    

"Anlaşılamamak dünyanın en büyük laneti." dedi Kontes. Havada süzülürken onu öldüren Avcı'ya hayranlıkla bakıyordu. Avcı hala onu duyabiliyordu ama ölüyken birine zarar veremeyeceği için rahattı.

"Kızlar nerede?"

Kontes'in ruhu şuh bir kahkaha attı.

"Ölümsüz müsün Gece Avcısı? Öyleyse pek çok iyi ve kötü insanın ölümüne tanıklık etmişsindir. Bütün insanlar ölürken tek bir şey düşünür; gerçekten yok olacak mıyım? Yok olmak ölmekten daha ürkütücüdür. Ve ben yok olmayacağım."

Claude kendinden emin, sakince konuşmaya başladı.

"Ruhun yok olmayacaktır evet. Ancak sonsuz bir acının eşliğinde yaşayacak. Cehennemini seçme ayrıcalığı bana verildi."

Sadist ruhun ağzı sulandı. Claude bir insanın nasıl bu kadar vahşi olabileceğini merak ediyordu. Kontes yarı insanlığını unutmuş gibiydi.

"Sen seç. Bana en iyi yeri ayırtacağından eminim. Çünkü zevkli adamsın. Eş seçiminden belli."

Claude irkildiyse de belli etmedi. Parmağını havaya kaldırdı. Yayı hala elinde duruyor, geceye yakışan bir edayla parlıyordu. Alevden bir ok belirdi. Yay tekrar gerildi ve ok muhteşem bir ıslıkla havada süzülen ruhun içinden geçti. Ruh titredi ve tepeden tırnağa yanmaya başladı. Korkunç çığlıklar küçücük kasabayı inletiyordu. Aşağıya inen yeşil ışıklar göründü. Claude çok geçmeden bunların ölü kızlar olduğunu anladı. Tanrılar merhametli olmayacaktı bu gece. Yeşil ışıklar yanan ruhun çevresinde döndü ve ateşe aşık pervaneler gibi birer ikişer yanmaya başladılar. Claude gözlerinin dolduğunu hissetti. Zaman geçti, sesler sustu, ateş söndü.

Brave döne döne gökyüzünden indi. Pençelerine bağlı mektubu görünce irkildi.

"Anka zamanının geldiğini söyledi mi?"

Brave keskin bir ötüşle karşılık verdi. Claude düşüncelere daldı.

"Öyle diyorsan. O zaman gidip onları bulalım."

Bir saat sonra kasabanın dışındaki ovada onları bekleyen gençlere ulaştı. Hepsinin yüzünde mutluluk parıltıları vardı. Yaşadıkları dehşeti bu kadar çabuk atlatmaları Claude'u cesaretlendirdi. Gün doğarken onlar da uykusuzluklarına rağmen güneşle birlikte parlıyorlardı.

"Günaydın." dedi Yeşim. Aşkın ve tazeliğin güzelliğinden doğmuş gibiydi.

"Günaydın çocuklar." dedi Claude. "Zor bir gece oldu."

"Öyle gibi." dedi Mehmet. Avcı'nın pelerinine kan bulaştığını fark etti. "Claude, yaralandın mı?"

  Claude kontrol etti. "Galiba. Ama önemsiz bir yara olmalı ki hemen kapanmış. Cjeste'ye geri dönmeliyiz. Ama önce, Brave'in sana vereceği bir şey var Poyraz."

  Poyraz şaşırdı. Brave havalanarak Poyraz'ın önüne konunca istemsiz irkildi. Koca kuşun meraklı gözleri onu ürkütmüştü. Brave eğilip ayağındaki ipi çözdü ve gagasıyla mektubu Poyraz'a verdi. Sakince alınan mektup geride merak pırıltıları bırakıyordu. Mektubu açtı.

  Sevgili Kuzenim.

  Kendine geçmiş için eziyet etmeyi bırakana kadar sana yazmaya devam etmek isterdim ama malesef buna izin yok. Burada sizi büyük bir kıvançla izliyoruz ve başarılarınızla gurur duyuyoruz. Affet beni, bir önceki görevin içeriğini ben değiştirdim. Duygu ve düşüncelerinin düzene girmesini istiyordum sadece. Biraz sonra yazacaklarım için de beni affet. Sana söylenen onca yalanı da. Çünkü altından kalkılması zor bir yük bu.

Zaman Yolcuları [ZAS -2] (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin