9. Bölüm

461 39 46
                                    

Merlin telepati yoluyla onlara ulaşmayı başarmıştı. 

"Merlin, bizi duyuyor musun? " diye haykırdı Yeşim.

"Bağırmanıza gerek yok, sizi net olarak duyuyorum. Nerede olduğumuzu bilmiyorum. Etraf çok karanlık. Arthur yaralı. Acele edin."

"Aman Allahım" dedi Merve dehşetle. 

"Ne yapacağız?" dedi Mehmet. Arkadaşlarının paniğe kapıldığını fark eden Yeşim, ipleri eline aldı.

"Merve ve Mehmet, siz burada kalın. Nergis, sen Gaius' un endişeye kapılmamasını sağla ve onun yanında Arthur ve Merlin'den sakın söz etme." Sözün burasında Yeşim ısrarla Nergis' e baktı.

"Anladım" dedi Nergis gözlerini devirerek. Yeşim devam etti.

"Poyraz, sen ve ben Arthur ile Merlin'i kurtarmaya gidiyoruz." 

Poyraz tartışmaya girmedi. Hızlı karar almalıydılar ve Yeşim'e güveniyordu. Yeşim ise Anka'yı çağırıp ondan bir iyilik istedi. Kuşların Efendisi dikkatle dinledi ve onları Morgause'un kalesine götürmeyi kabul etti. 

Tek kelimeyle muhteşem bir yolculuktu. Anka'nın uçuşu yumuşacıktı. Sanki havada yüzüyorlardı. Hatta Yeşim, Poyraz'a sanki bulutlara uzansa dokunabileceğini hissettiğini söyledi. Poyraz gülümsemekle yetindi. Bu kız onu mutlu ediyordu. 

Morgause'un şatosu bulutların gölgesinde kalan ürkütücü bir yapıydı. Yüksek burçları vardı ve etrafı bir hendekle çevriliydi. Yetmezmiş gibi bir sürü karanlık asker tarafından korunuyordu. Surların dibinde yarı çıplak, cansız yatan Arthur'u gördüler. Zincirle bağlıydı ve iki köpekle korunuyordu. "Morgause'un aşağılama şekli bu olsa gerek" diye düşündü Yeşim. Prensin güzel yüzünde oluşan çürükler onu rahatsız etmişti. Anka iki kudurmuş köpeği pençeleri ile parçaladı. Sonra Poyraz ile Yeşim prensi Anka'ya emanet edip Merlin'i aramaya başladılar. Kalenin kapısından gecenin karanlığından faydalanarak kolayca geçtiler ve ağır bir kapının hafiften aralık olduğunu görüp kalenin içine daldılar. İlerlediler. Ama Merlin'i bulamadılar. 

Ayak seslerini işiten Poyraz birden durdu ve Yeşim'e de sessiz olmasını işaret etti. Sonra usulca mırıldandı.

"Keşke şövalyeler burada olsaydı."

"Tabi. Anka'yı da sen açıklarsın onlara."

Poyraz Yeşim'e dik dik baktı. Yeşim kafasını iki yana salladı.

"Özür dilerim. Ben.. Sadece çok gerginim."

"Özrün kabul edildi. Buradan ayrılma."

Poyraz usulca dışarı çıkıp önüne gelen ilk adamla kılıç tokuşturmaya başladı. Bir ara Yeşim'e gözü kaydı. Bir kılıçla önüne geleni biçiyordu Yeşim. Sonunda adamları yere serdiklerinde Poyraz sordu. 

"Kılıcı nereden buldun?"

Yeşim muzipçe sırıttı. 

"Arthur'un kılıçlarından birini ödünç aldım. Lütfen ona söyleme. Geri döndüğümüzde yerine koyacağım."

Poyraz gözlerini devirdi. 

"Ah Yeşim ah! Seninle ne yapacağım ben?"

Yeşim kaşlarını kaldırdı. Sonra çok takılmadı onun söylediklerine. Kılıcıyla dürttü Poyraz'ı.
Sonra Merlin'i aramaya devam ettiler.

☆☆☆☆

Mehmet ve Merve arkadaşlarını merak ediyor ve başlarını belaya sokmamaları için dua ediyorlardı. Bununla beraber bir karşılamaya hazırlandılar.

Zaman Yolcuları [ZAS -2] (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin