47. Bölüm

161 23 10
                                    

Hiçliğe inanıyorum.

Sonsuzluk gibi, büyük bir hiçlik. Öyle bir his ki bu, kendi boşluğunda kayboluyormuş gibi, sonu gelmez yollara sokuyor insanı.

Ben hiç'im. Geçmişim bir hiç. Beynimin içine bir unutma mekanizması yerleştirilmiş sanki. Doktorların gelip gittiklerini hatırlıyorum. Ama soruları hiçlikte kaybolmuş.

Kimsin sen baba?

Bana ne yaptın?

☆☆☆☆

Kasırga, Los Angeles'in başına gelen en hafif felaketti. Daha evvel, şehir büyük depremlerle sarsılmış fakat teknoloji ile sağlamlaştırılmış binalar yıkılmamıştı. Üçüncü Dünya Savaşı da bu şehre fazla zarar vermişti -savaşın nedeni Amerika'nın İran'daki nükleer santrallere dair uyguladıkları yanlış politikalardı- ama kendini çabuk toparlamıştı.

"Bu adam Kızıl Anka'ya çalıştığını bilmiyor muymuş yani?" diye hayretle sordu Yeşim. Mehmet başını salladı.

"Hayır. Sadece timin ticari şirketlerinden birinde kısa süreli teknisyen olarak çalışmış. Sonra da ihraç edilmiş."

Yükselen binaların ardında doğmaya çalışan bir güneş vardı. Haber merkezleri kasırganın adını Helen koymuşlardı ve Helen, birkaç gün sonra Los Angeles'i karıştırmaya gelecekti.

"Peki bu Jared denilen eleman nerede kaldı?" dedi Nergis. Jared Stone'un hala onları bulmamış olması tedirgin ediciydi. Rüzgar hızını arttırmaya başlamıştı. Poyraz kafasını kaldırıp kelebeklere baktı. Daireler çiziyorlardı. Şehrin epey yükseğindeydiler, bir araya gelseler güneşi bile kapatabilirlerdi. Ama dağınık bir halde, zarifçe dönüyorlardı.

"Bu hayvanların burada ne işi var acaba?" diye söylendi. Felaket tellallığını üstlenmiş olabilirlerdi, fakat insanlar onları hoş buluyordu. Ve bir şey daha, rüzgarda savruluyor gibi görünmüyorlardı, hareketleri rüzgara direniyordu adeta.

O sırada bir kız, gizli bir sığınaktan çıkmıştı. Evinin bahçesinde, yerin altındaydı sığınak.

"Buraya gelin! Rüzgar sizi götürmeden girin hadi."

Koşarak sığınağa girdiler. Mehmet uçacak gibi olan kızı güçlü kollarıyla tutarken Poyraz da Merve'ye destek oluyordu. Merve'nin midesi bulanıyordu, sapsarı kesilmişti. Kız, meşalesini ona doğru tuttu.

"İyi misin? Dur, sakin ol. Sana şimdi bir kova getireceğim."

Tünel gibi uzanan sığınakta bir müddet kayboldu. Geri geldiğinde elinde kova ve büyükçe bir bardak su vardı. Merve kovaya kustu. Suyun birazını içtikten sonra kalanıyla yüzünü yıkadılar. Kane de onların geldiğini öğrenmiş, sığınakta onlara katılmıştı. Merve iyice kendine gelene kadar ona Kane baktı. Kız da onları yalnız bırakarak diğer kasırga mağdurlarına yardıma gitti.

"Kane, Jared Stone'u bulabildin mi?" diye sordu Mehmet. Kane başını salladı.

"Hayır. Los Angeles'a geldiğimden beri onu arıyorum. O da, aradığımız adam gibi kendini çok iyi gizliyor."

Mehmet şüphe içindeydi. O sırada kız onların yanına tekrar geldi.

"Özür dilerim, siz Kızıl Anka tarafından gönderilen gençler misiniz?"

"Senin kim olduğuna bağlı." dedi Yeşim. Kız gülümsedi.

"Adım Emily. Emily Stone."

"Stone? Jared Stone'u tanıyor musun?" diye sordu Nergis. Emily başını salladı.

Zaman Yolcuları [ZAS -2] (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin