examine

25 3 7
                                    


"Life On Mars mı?"

"Tam on ikiden! Kim söylüyor?"

"Pft, David Bowie elbette."

"İşte benim kızım. Bir de sen bakmak ister misin?"

Mathilda yaptığı işin yetişkinlerin uzmanlık alanı kazandığı bir iş olduğunu bilmesine rağmen cesedin üzerine biçimsiz şekillerde uzanıp elindeki ekipmanlarla olayı incelemekten önlenemez bir zevk alıyordu, bu inkar edilemez bir gerçekti. Ancak burada kuralların başka birileri tarafından koyulduğu ve kendisini bir kere gösterdi mi önüne itilen yönergelere uyması gerektiğini bildiği için fazla hevesli görünmemeye çalışıyordu ve Walter'ın elinde malzemeler varken taburesinde oturmak için kendini zorluyordu. Ölü kızın babası durumun farkına varmış olmalıydı ki en sonunda sırayı ona devretmeye karar verdi, zaten bu vaka üzerinde düşünmek için biraz zamana ihtiyacı vardı.

Ufaklık başını onaylarcasına salladı ve bacaklarını bağdaş pozisyonundan ayırıp taburenin üzerinde ayağa kalktı ve babasının kanlı eldivenlerinin arasında tuttuğu neşteri ve pamuk çubuğunu aldı. Eğildi ve direkt olarak cansız bir halde sedyenin üzerinde yatan genç kadının burnuna yöneldi. Bu Walter'ın beklediği bir hamle değildi açıkçası, yaklaşık yedi dakikadır bedeni inceliyordu ancak burnuna bakmak aklına gelmemiş olması şaşırtıcıydı.

"Hiç kendini çok boş hissettiğin oldu mu?"diye sordu Mathilda. Walter, o sırada kenarıda duran meyan kökü şekerlerinden bir çubuğu çekip kemirmeye başlamıştı bile. Bu soru karşısında ne diyeceğini bilememiş olmalıydı ki susmayı seçti. "Hepimizin olmuştur." dedi sonsuza kadar uzayıp gidiyormuş gibi hissettiren bir sessizlik parçasını kenarı itip konuşmaya karar veren yaşlı adam. Genç kadının sağ burun deliğinin iç duvarlarındaki tahriş olmuş dokuya pamuklu çubuğu değdirdi ve zarar görmüş deriden ayrılmış, kanamış olan parçaları gördüğünde biraz daha incelemeye karar verdi. Kafasında ne olduğuyla ilgili bir fikir şimdiden şekillenmişti, başka bir ipucu yakalama umuduyla nazikçe incelemeye devam etti. "Demek istediğim, çok uzun bir süre boş hissettiğin oldu mu?" Walter tepki vermedi. Sohbetin nereye gideceği hakkında birkaç tane fikri olsa da sonunu kestiremediği açıktı.

Ufaklık nefes verdi ve pamuk çubuğunu kadının burnundan yavaşça çıkardı. "Ben yatılı okula yazıldığımız ilk günden sona kadar kendimi çok eksik hissetsem de gerçek boşluğu ne zaman deneyimlediğim biliyor musun? Şey, 27 şubatın gecesinde yatakhaneye gittiğim zaman sanırım. O akşam, benim yatağımı gören pencereden dışarıya baktığımda duygularımın hepsi sökülmüş gibi hissettim. Hepsi. Korkunç bir histi. Benim yatağımda öylece yatan ve boşluğa baksa da hiçbir şey göremeyen hantal bir varlığın olduğunu biliyordum ancak o şeyin adının Mathilda olduğunun farkında değildim galiba. Kendi kendime yabancıymışım gibiydi, sanki her şeye dışarıdan bakıyordum. Siyah uzun saçlı bir şey vardı -çok da bıkkın bakıyordu- ve koridorlarda dolaşıp matematik dersinde matematik dışında her şeyi düşünüyordu ama onun ben olduğuma inanasım gelmiyordu." Sonra durakladı ve ihtiyacı olmadığı halde derin bir nefes ses alıyormuş gibi garip bir ses çıkardı. 

"Astrid, sanırım bu hanımefendiye ne olduğunu anladım. Gözyaşı kanallarını kanatarak beyindeki tümörü etkisizleştiren ve solunarak alınan bir tür zehre maruz kalmış." dedikten hemen sonra elindeki neşteri ve pamuklu çubuğu babasının eline verip tabureden atlayarak genç kadının yanına koştu. Walter'ın yapabildiği tek şey, bir hayalet gibi süzülerek yürüyen ve gerçekten de bir hayalet olan küçük kızın arkasından bakabilmekti. 

"Peter'ı arayıp söyler misin lütfen?" diye rica etti Astrid'den, sabırsızca bilgisayar sandalyesine tırmanıp klavyenin hemen yanına oturarak. Yalnızca bakışlarını eşit hizaya getirmeye çalışıyordu. Genç kadın gülümsedi ve telefonunu kapıp kızın dediğini yapmaya koyuldu.

Walter'ın düşündüğü şeylerden hiçbiri bu Fringe vakasıyla ilgili değildi. O, adalet hakkında düşünüyordu. Adalet. Bu kelime zihninin her noktasında yankılanıp sinir bozucu bir çınlamayı arkasında bırakarak başka yönlere ilerliyordu. Belki önünde yatan cesede ne olduğunu anlamakta güçlük çekmişti ancak Mathilda'yı nasıl huzura kavuşturacağını biliyordu. Tamamlanması gereken yarım bırakılmış bir iş için on altı yıldır bir enerji yığını olarak geziyordu. Yalnızca bir amaç uğuruna buradaydı ve bunun kendisi bile farkında değildi. Mathilda'nın huzura kavuşmasının tek yolu adalete kavuşturulmasıydı. 

Yaşlı adam yutkundu. Kızı için yapabileceği son bir şey varsa o da adalete ulaşmasını sağlamaktı. 




You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jun 16, 2017 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

believerWhere stories live. Discover now