name

18 3 5
                                    


3 Şubat 1994

Walter.

Bu isim kafamda sürekli yankılanıyor, kulaklarımda gözlerimi yaşartan çınlama oluşturuyor ve göğüs kafesimin içindeki yumruyu sıkıştırıyordu. Peter'ın ondan tam anlamıyla vazgeçmiş olması midemi bulandıran bir düşünceydi. Kademeli bir şekilde ona karşı nefretini geliştirmesini duygusal zekamın birden kaldırabilmesi mümkün değildi. Öncelikle babamızın şerefsizin teki olduğunu kabullenerek bana da bu fikri yavaş aşılamaya çalışmış, devamında Nina'nın bize getirdiği bir kutu ev hatırasını elinin tersiyle itmiş ve babamızın hırkasını üzerinden çıkararak bir daha giymeyi reddetmiş, son olarak da bunu yapmıştı: "Hey Maths, bence artık Walter'ın hırkasını giyip durmayı bırakmalısın."

O anı zihnimin içerisinde bir döngüye sarmışım gibi tekrar tekrar izliyordum. Gözlerimin önünde Peter'ın umursamaz tavırları parlayıp soluyordu.

"N-niye öyle dedin ki?"

"Sana çok büyük geliyor, komik görünüyorsun."

"Hırkadan bahsetmiyorum. Neden 'Walter' dedin?"

"Çünkü onun adı bu."

Omzumda bir el hissettiğimde irkilip yüzüme düşen saçların arasından kimin bana dokunduğunu görmek için bakışlarımı kaldırdım. Matematik öğretmeni Bay Kidman dikkatimi derse çekmeye çalışmaktan başka hiçbir şey yapmıyordu ve okulda gördüğü yerde zorbalara fırça atan tek öğretmen oydu ancak benim hiç kimseye güvenim olmadığı için kendimi kenarı çekilmek zorunda hissettim. Babamın hırkasının içerisinde ürkekçe kaybolmuştum. "Mathilda, derse dikkatini vermeni istiyorum." dedi kısık sesle, ardından da gözlerinin içine doğru akan keyifli bir gülümsemeyle beni cesaretlendirmeye çalıştı. Bende bir sorun olduğunun farkında gibi davrandığı için kendimi korkmaktan alıkoyamıyordum. Peter'a hiçbir şey söylemeyeceği konusunda ona güvenemezdim. Başımı korku içerisinde onaylar manada salladım ve gözlerimi kara tahtada yazan formüllere çevirdim. "Tahtadaki problemi kim çözmek ister?"

Problemde bakışlarımı gezdirerek anlamak için kısa bir süre kendime izin verdim. Belki de gerçekten derse katılmaya çabalarsam Bay Kidman'ın da yardımlarıyla altında ezildiğim zorbalık enkazından Peter'da bir kalıp olarak şekillenmiş baba nefretini umursamaksızın çıkabilirdim. Tereddüt etmeden sol elimin işaret parmağını kaldırdım. Bunu yapabilirdim. 

Bay Kidman nazikçe elindeki tebeşiri bana uzattığında ayağa kalkıp beyaz çubuğu aldım ve tahtaya yürüyerek hırkama sarıldım. Gerçekten de bana çok büyük geliyordu, on dört yaşında ve akranlarından daha zayıf olan bir kızın kırklı yaşlardaki bir adamın kıyafetlerini giyiyor olmasının absürt göründüğünü ben de biliyordum. Ama nedense ondan vazgeçemiyordum, Peter bunu kolayca yapabiliyorken hem de. Oğlunun hastalığına tedavi bulamamış, bir çocuğu kaçırmış ve zavallı bir kadını üzerine yıkılan yükün altında ezilmeye mahkum etmiş olabilirdi ancak o benim hâlâ babamdı ve ben de onun Math'iydim. Sonsuza kadar bu böyle kalacaktı. 

Çubuğun kara tahtada sürtünürken çıkardığı sese büyüleyici bir müzik dinliyormuşum gibi gülümseyerek ve problemin çözüm yöntemini anlatarak eşlik etmeye başladım. 

Çözüm bittiğinde zafer edasıyla gözlerimi işlemlerimde gezdirerek tebeşiri avuç içime hapsedip tahtada yazan dört bölüklü ve on basamaklı sayıya baktım. 2.311.220.518.

Bay Kidman'dan tuvalete gitmek için izin almamın bir anlamı vardı. Gözlerimden yaşlar süzülürken kızlar tuvaletindeki klozetlerden birine kusmamın bir nedeni vardı. O sayı basit bir sayı değildi.

Alfabedeki harfleri tek ve iki basamaklı sayılara dönüştürdüğünüzde ortaya rakamlardan oluşan bir sayı dizisi çıkar. İsterseniz A, B ve C üçlüsü ile küçücük bir Fibonacci dizisi bile başlatabilirsiniz ama konumuz bu değil. Alfabedeki her harfi bir sayıya dönüştürdüğünüzde bir kelimeyi veya bir cümleyi sayılarla kodlayabilirsiniz. Okul hayatım boyunca dolap şifrelerimi hep kısacık kelimelerle oluşturduğum için hangi sayının hangi harf olduğunu anlamam kolaylaşmıştı, üstüne üstlük bu işte o kadar iyiydim ki İngilizce yazılı bir metni matematik diline çevirebiliyordum. 

İki milyar üç yüz on bir milyon iki yüz yirmi bin beş yüz on sekiz.

Tahtaya kendi ellerimle yazdığım o milyarlı sayı işte bu yüzden basit bir sayı değildi. Yalnızca tek bir kelimeyi ifade ediyor, kapısını yalnızca tek bir kelimeye doğru açıyordu.

Walter.

believerWhere stories live. Discover now