Bölüm 21/ Lütfen Biri Duysun Beni!

234 22 4
                                    

(Almanya sokaklarında tur atayım derken bakın kızımızın başına neler geliyor. Talihsiz olaylar peşini bırakmıyor. Gözleri açıldı ama görmenin tadını çıkaramadı henüz. İyi okumalar destekleriniz için teşekkürler.) :)

Sarsılarak birkaç adım sağa sola sallanarak afalladığımda, az önce geçtiğim köşede yatan o evsiz adamın benim çantamla koşarak uzaklaştığını gördüm. "hey bekle" diye hiddetle bağırarak arkasından koşmaya başladım. Sonra Türkçe konuşmamı anlamayacağını düşünerek "warte!" diye yineledim Almanca'ya çevirerek. Etrafta kimsecikler yoktu "Hay şansıma!" diye söylendim kendime. Şaka mıydı bu şimdi? Hem sinirleniyor, hem söyleniyor, hem de soluk soluğa koşuyordum. Yani bu adamın tazı gibi koşması da ayrıca şaşırılacak olaydı. Hırsız anlamına gelen "Der Dieb" diye tekrar bağırdım birkaç kez. "Der Dieb!" bir kez daha nefes nefese.

Bir yandan da 'Allah kahretsin seni, uğraşacak beni mi buldun?' diye tıslıyordum sinirden. Niye her şey benim başıma gelmek zorundaydı?

İlk arasokağa girdi, birkaç adım koşmayla böyle soluk soluğa kalmam hep hareketsizliktendi. Şimdi bunun sonuçlarına katlanıyordum. İstanbul'a dönünce hemen spora başlamam gerektiğine karar verdim o karmaşa anında. Bazen tuhaf bir insan olabiliyordum. Yaşadığım olaya bak, düşündüğüm şeylere bak! Caddeden çok uzakta olmamamıza rağmen etrafta hiç insan yoktu. Birinin duyup gelmesi umuduyla adımlarımı yavaşlattım hırsızın girdiği sokağa dönerken. Az ilerde bir binanın arka merdivenlerine çökmüş elinde cüzdanımı kurcalıyordu. Ah bilse içinde böyle zahmete girecek bir para olmadığını.

Gözüme çantam takıldı sokağın ortasına atılmıştı. İçindekiler sağa sola dağılmıştı. Yaklaşıp eşyalarımı yerden toplamakla çekip gitmek arasında tereddüt etsem de tuhaf bir cesaretle kalmayı seçtim. Adam beni henüz fark etmemişti.

Cüzdanımın tüm ceplerine bakıyor, para bulamadıkça yüzü buruşuyor Almanca cümleler mırıldanıyordu. Küfrettiğine emindim. Cüzdanımdan 50 lirayı aldıktan sonra geri kalan şeyleri havaya savurmaya başladı. Yere gelişigüzel atılanlar arasında bir fotoğraf, bir kaç fiş ve bazı mağazalara ait indirim kartlarım vardı. Şimdi hepsi asfalt zeminde yerlerini almıştı.

Elimi öne doğru uzatarak vermesini istedim "Geben" dedim sesim içime kaçmıştı resmen. "geben" derken tekrar yerdeki eşyalarıma çevirdim gözlerimi.

Kafasını kaldırıp kaşlarını çatarak gözlerini önce bir süre üzerimde gezdirdi. Ardından dudaklarını aralayarak sarımsı dişlerinin arasından Almanca bir şeyler mırıldanmaya başlamıştı. Ama hiç birini anlamıyordum. Sarhoş olduğunu, bana doğru adım atarken sağa sola sallanmasıyla fark ettim. "off" derken ciğerlerimdeki tüm nefesi boşalttım. Ne yapacaktım ben şimdi? Ellerimi yumruk yaptım, tırnaklarımı avcuma geçirdiğimi, canım yanınca anlayıp sıktığım yumruğu serbest bıraktım. Ses tonumu ayarlayarak olabildiğince sakince:

"Bitte" diyerek lütfen dersem vereceğini umdum. Ah iyi niyetli ben!

"Tabi az önce çaldığım çantanız, lütfen geri alın, kusura bakmayın dağınıklık için" mi demesini bekliyordum sanki? Hiç mantıklı düşünemiyordum. Şurada dikildiğim birkaç saniye saatler gibi gelmişti bana. Adam cebinden çıkardığı bıçakla üstüme doğru gelince birkaç adım geriledim. Ne yapacaktım şimdi? Ağzımı bozmamak için tuttum kendimi. Geri geri giderken asfalttaki çıkıntıya takılıp geriye çok sert şekilde devrildim. Çarpmanın verdiği sarsıntıyla kafatasımın içindekiler nerdeyse yer değiştiriyordu. Şu an kendisine bir sürü sıfat sayabileceğim; sarhoş, hırsız, evsiz -aynı zamanda iğrenç alkol kokulu- adam başımda dikilmeye başladı. Kendince eğleniyordu bu halimden. Gözleri bacaklarıma kaydı. Bende onun gözlerinin baktığı yere bakınca düşünce elbisemin açıldığını ve ağzından salyalar akmaya yetecek kadar bacaklarımın açıkta kaldığını gördüm. 'Allah'ım kurtar beni! 'diye yalvardım çaresizce.

Mor halkalar oluşmuş gözleriyle resmen kendine ayaküstü bir göz ziyafeti vermişti. Kafamda ne yapacağıma dair stratejiler kurmaya zorlasam da hiçbir şey düşünemiyordum korkudan. Her şey bir anda buz kesmişti sanki. Eliyle sımsıkı tuttuğu cüzdanı üzerime atınca birden irkildim. Diğer elindeki paslanmış bıçağını bir kenara savurdu ihtiyaç duymayarak. Kararmış tırnaklarını saçlarının arasına götürüp bir süre kafasını kaşıyıp ellerini ovuşturdu.

Tek yapabileceğim şeyi yapıp yine Almanca imdat diye bağırmaya başladım. 'Lütfen biri duysun beni!' Adam sesimin duyulmaması için hızla üstüme abanıp pis ve nasırlı elleriyle ağzımı kapattı. Midemden yukarı doğru rahatsız edici bir yanma hissettim. Diğer boşta kalan eliyle açıkta kalan bacaklarıma dokunmaya başladı. Tüm vücudum ürpermeye başlamıştı. Çırpındıysam da ağır bedenini üzerimden atamadım. Gözümün ucuyla çöp konteynırının yanındaki tahta parçasına baktım. Elimle uzanıp bir iki çabalamadan sonra onu alıp hızla üstümdeki iğrenç adamın kafasına vurdum. Ağır bedenini üzerimden atarak, hızla duvar dibine geçip yerde yatan saldırgan adama baktım. Hareketsizce yatıyordu. Kesik kesik aldığım nefesi kontrol altına alıp, hafifçe kafamı ileri doğru uzatıp bakmamla yere yığılmam bir oldu. Kafasından kanlar sızıyordu. Ama nasıl olur?

Vurduktan sonra kenara düşen tahta parçasına baktım, tam ucunda eğilmiş bir çivi vardı. Beynim bunu algılamakta gecikmedi. "Öldürdüm" diye sayıklamaya başladım. Dünyam başıma yıkıldı, gözlerimin önü karardı. Köşeden ayak sesleri hızlı adımlarla bulunduğum sokağa doğru yaklaşmaya başladı. Şimdi mi gelinir? Birkaç saniye önce neredeydin?... diye çığlık atmak istesem de gözlerimi yerde kanlar içinde yatan adamdan ayıramıyordum. Her yerim uyuşmuş hareket edemiyorum. Gözlerimden yaşlar canımı yakarak çıkıyor. Kıpırdayamıyorum... Nefes alıp almadığımdan bile emin değildim, yıkılmak üzere gözüken evler, duvarlar, ağaçlar üstüme, üstüme geliyordu.

Almanca konuşarak yanıma yaklaşıyor adam, bir şeyler söylüyor, ne duyuyorum, ne cevap verebiliyorum. Bir çift el omuzlarımdan tutuyor, o an birilerinin benimle ilgilenmesiyle kendimi bırakıyorum. Sesimin az çıkacağını bildiğim halde, üst üste yutkunduktan sonra dudaklarımı zorlukla araladım.

"b..ben... öldürmek istemedim... o... çantam..." uğraşsam da kelimeleri yan yana getirmekte zorlanıyorum hıçkırıklara boğuluyorum. Kelimeler benden çok uzakta. Hiç birine ulaşamadan, bilincim kapanıyor.

***

Evettt canım okurlarım bölümlere uzun bir süre ara vermek zorunda kaldım malum iş güç :) Bu yüzden affınıza sığınıyorum. Kitabı beğendiyseniz okuma listenize eklemeniz beni daha çok motive edecektir :) Her geçen gün okur sayısının artması beni ne derece mutlu ediyor bunu sadece sanırım burada yazan arkadaşlar bilir. :) Fikirlerinizi belirtmeniz dileğiyle. Hatalar farkederseniz mesaj olarak belirtirseniz hemen düzeltirim. :) Teşekkürler ilginiz ve desteğiniz için.

İLK GÖRÜŞTE... (Duzenleme Asamasinda)Where stories live. Discover now