Bölüm 20/ Dışarıda Bir Tur

281 39 9
                                    

(Tedavi sonrasından devam ediyor hikayemiz. İyi okumalar lütfen fikirlerinizi belirtmekten çekinmeyin:) )


Doktor Andre gözlerimin eski reflekslerine, görme yetisine kavuşması için bazı egzersizler vermişti. Günün belli saatlerinde o egzersizleri uyguluyordum. Mümkün olduğunca gözlerimi yormamam ve parlak ışıklara bakmamam gerekiyordu. Birkaç gün de televizyon ve telefon ekranına bakmak da gözlerim için olumsuz olabileceğinden onlar da kesinlikle yasaktı. 2-3 gün daha burada kalmak zorundaydık. Dr Andre, her hangi bir sıkıntı olması durumunda hemen müdahale etmek istiyordu. Yarın ise Dr Önder Bey de gelecekti buraya. Onu göreceğim için de heyecanlanmıştım. Acaba onu kafamda canlandırdığım gibi biri mi çıkacaktı? Benim için sürpriz olması bir çeşit oyun gibi geliyordu bana.

Gördüğüm her şeyi hafızama kaydetmeye başlamıştım. Görme yetimi tekrar kaybederim korkusuyla tüm her şeyi görmek istiyordum ve her şeyin fotoğrafını beynime kazımaya çalışıyordum.

Sabah güneşinin camdan içeriye vurmasıyla gözlerimin acıdığını fark ettim. Kontrolsüzce gözlerimi kırpıştırarak açtım. Normalde bu kadar erken uyanmam. Ama gözlerim ışığa henüz alışamamıştı. Öyleyse uyanma vakti!

Enerji dolu bedenim de günü karşılamaya hazırdı. Annemi ve babamı kontrol ettim onların uyanmasına henüz birkaç saat vardı. Benim gibi erkenci değillerdi. Kahvaltı saati de değildi henüz. Dışarda bir tur atıp dönmek üzere otelden dışarı çıkmaya karar vermiştim.

Hızlı bir duş alıp çıktım banyodan. Hazırlanırken aynadaki yansımama takıldı gözüm. Kendime hayranlıkla baktım. Bu ben miydim? Dün aynada kendime bakmıştım ama görebilmenin heyecanı benim sahip olduğum güzelliğimi gölgelemişti. Siyah gür saçlarıma dokundum. Ne kadar güzel olduklarına inanamadım. Seneler önce gördüğüm vücudumdan daha farklıydı şu an ki vücudum. Daha kıvrımlı ve kadınsıydı. Artık liseli bir kız değildim... Gözlerimi bir hüzün kapladı. Kaybettiğim yıllar gölgelemişti mutluluğumu. Sonra gözlerim aynadaki yansıyan bir çift göze kaydı. Gözlerim bu kadar güzel miydi? Filizlenip yeşillendi adeta Orman yeşili gözlerim.

Kendimi sanki ilk kez görüyordum. Sonra burnum dikkatimi çekti. Hafif kemerli burun yapımdan eser yoktu. Ne kadar biçimliydi şuan. Sanırım ilk geçirdiğim estetik ameliyatlarda kaza sırasında dağılan yüzümü daha ölçülü toparlamışlardı. Bu yeni bana alışabilecek miydim? Hoş, eski beni çoktandır görmüyordum ve bir daha görmeyecektim de.

Kendimi yeni tanıyormuşum gibi baştan aşağı süzdüm. Biraz yabancıydım kendime henüz.

Daha sonra beyaz elbisemi dolaptan çıkarıp üzerime geçirdim. Tertemiz bembeyaz bir sayfayla başlayacaktım yeni güne.

Sağa sola bakınarak çantamı aradım odamda. Gözlerimi devreye soktuğumdan beri diğer duyularıma pek dikkat etmez oldum. Çantamın renginin mavi olduğunu biliyordum ama mavinin hangi tonu olduğunu şimdi görebiliyordum. Elime aldım kobalt mavisi deri çantamı. Gülümsedim. Bunca zamandır sahip olduğum şeyi ilk defa görüyordum gerçekten.

Bu heyecanla kendimi odadan dışarı attım.

Otelden çıkınca işine koşturan insanların da güne erken başladığını gördüm. Yolun karşısında, henüz açılmamış mağazaların vitrinlerine baka baka sokakta ilerlemeye başladım. Rengârenk elbiseler olan bir butik, cam süs eşyalarından oluşan minik bir mağaza. Hemen yanında büyük bir kozmetik mağaza vardı. Kafamı kaldırıp otelin olduğu yere çevirdim ve otelin yüksekliğine baktım. Odamız da bu sokağa doğru bakıyordu. Odamızın yerini tahmin etmeye çalıştım. Zorlanınca boş verdim ve yürümeye devam ettim.

Sıra sıra çeşitli mağazaları geçtim. Genelde taş ve ahşaptan oluşuyordu bu sokağın mimarisi. Çok eskilerin izleri vardı taşların ardındaki duvarlarda. Eski yapıyı bozmadan böyle modernleştirmelerine bayıldım. Ama gözlerim binaların arasından vuran güneş ışınlarına maruz kalınca acımaya başladı. Çantamı yokladım annemin güneş gözlüğü buralarda bir yerde olmalıydı. Hay aksi odada unuttum galiba! Kendi gözlüğümü ise nerede kaybettiğimi bir türlü bulamamıştım, ev de ve ya iş yerinde yoktu. Çok üzülmüştüm, hâlbuki yegâne ve en beğendiğim gözlüktü. Bir şeyi uzun bir süre kullanınca ister istemez bağlanıyor insan o objeye. Lisedeyken babamla birlikte gidip almıştık. Azıcık da fiyatı tuzluydu hani. Böyle olunca yeri daha bir başka oluyor insan gözü gibi bakıyor.

Birkaç insan yanımdan geçerken göz ucuyla bakıp geçmişlerdi. Alman olmadığım bariz anlaşılıyordu. Köşede bir mağazanın önünde kıvrılıp uyuyan biri dikkatimi çekmişti. Biraz çekinerek ve acıyarak geçtim yanından. İnsanların evsiz olmalarına üzülüyordum. Genelde kar yağdığında büyük bir neşe kaplarken içimi tam sevincimi yaşayamadan dışarıdaki evsiz insanlar gelir aklıma ve hemen içimi derin bir hüzün kaplar. Vicdanım mutlu olmama engel olurdu. Kendi dertlerimizle, mutluluklarımızla o kadar meşgulüz ki çevremizde ihtiyaç içinde olanları görmezden geliyoruz. Bir tarafta tabakta bırakılan fazla yemekler, yenmeyip çöpe atılan ekmekler ... Diğer tarafta ise çöpü karıştırıp yiyecek bir şeyler arayan insanlar... Böyle bir dengesizliğin içinde akıp gidiyor hayatlar. Neyse yine duygusallaşmaya başlıyorum.Kafamı sallayıp düşüncelerden uzaklaştırdım kendimi. Diğer sokağa döndüğümde birden ne olduğunu anlamadan omzuma bir şey çarptı.


***

İLK GÖRÜŞTE... (Duzenleme Asamasinda)Where stories live. Discover now