Bölüm 18/Ameliyat-I

271 66 2
                                    

Rahatsızlığımdan dolayı bölümleri biraz geciktirdim. Kusuruma bakmayın canlar :) 

Evet, iki gün boyunca ameliyat olacağım bu hastaneye gelgitler yaparak zaman geçirdikten sonra, artık son kontroller de yapılmış, bana ayrılan hastane odasında beni çağırmalarını beklemekteydim. Heyecanımı yansıtmadan öylece yatağın ucuna oturmuş kıpırdamadan bekliyordum. Sağ elimin işaret parmağı, yatağın metal demirlerine kontrolsüzce aynı aralıklarla vurup rahatsız edici bir 'tık' sesi çıkardığını çok sonra fark ettim. Tık,tık,tık...

Biraz sonra tahmini üç saat sürecek bir ameliyata alacaklar beni. Doktorlar umutlu konuşuyorlar ama hiçbir zaman yüzde yüzlük bir tedavi sonucundan bahsetmiyorlar. Çünkü bu araştırma safhasındaki tedavi, benimle ilerleme kaydedecekti. Kendimi minik cam bir kutudaki fare gibi hissediyordum. Birazdan üzerimde bir sürü bıçaklar, iğneler dans edecekti. Çoğunu hatırlamayacaktım baygın olacağım için. Denek olma fikri tüm tüylerimin diken diken olmasına yetip de artıyordu bile.

Ah dağılın sizi karamsar düşünceler! Zaten gerginim, daha fazla kendimi strese sokmaya hiç de gerek yok. Düşüncelerimin beni fazlasıyla boğduğunu hissettim...Temiz bir hava alma ihtiyacı duydum.. Derin bir nefes çektim. Yine o ciğerlerime dolan havayı hissettim ama istediğim o sakinliği bulamadım.

Annem odanın içerisinde volta atıyordu. Her yanımdan geçişinde, keskin bir U dönüşüyle oluşturduğu rüzgâr tenimi okşayıp geçiyordu. Ah annecim azıcık sakinleşsen! Onun için endişelenmekten kendime zaman ayıramıyordum.

Annem devamlı yanımda. Bir an olsun gözünü üzerimden ayırmıyor. Ara sıra yanıma gelip "kızım bir isteğin var mı? Bir şey getireyim mi? Su ister misin? Bak istediğin varsa söyle. İyi misin?..." gibi bitmek bilmeyen sorularıyla her 30 saniyede bir yokluyordu beni. Babam da şuan yolda. Uçakta yer bulamadığı için gecikti biraz. Ameliyata girmeden önce göremeyeceğim. Görmek dediysem de mecaz anlamda. İç sesim kendime bir kahkaha attı yine. Ah ameliyat öncesi birkaç latifemi de yapmıştım. Sinem keşke burada olsaydı. Az önce annemin telefonundan arayıp bana şans dilemişti canım arkadaşım. Gözlerimin açılacağına o kadar emindi ki. Onun bu iyimserliği itiraf etmeliyim beni çok rahatlatıyordu. Doktorlardan ziyade ona inanasım geliyordu. "Keşke ilk göreceğin kişi ben olabilseydim canım" deyip heyecanını saklayamamıştı. Sahiden İlk göreceğim kişi kim olacaktı? Hemen cevap hakkımı kullanıyorum tabii ki göz bandajlarımı çıkaracak olan doktoru, ardından koşup boynuma sarılacak annemi ve annem sonunda rahat bırakınca fırsat bulabilirse de babacığımı görecektim. Aa, tabii doktorumun yanındaki hemşireyi de unutmamak lazım.

Sinemin hemen ardından Emre aramıştı "Ablacım, görüşmek üzere" diye kapatırken telefonu "bak görüşmek dedim, ona göre" diyerek kendi mizah anlayışıyla harmanlayarak bana iyi şanslar dilemeye çalıştığını anlamıştım. 'Canım minik kardeşim' diye geçirdim içimden. Tabii duysa kesin kızardı , "minik ablacım" diyerek altını fosforlu bir kalemle çizerdi. 

Gülümsediğimi annem görmüş olacak ki "Kızım bir şey mi dedin duymadım, bir şey ister misin?" dedi telaşla. Allah'ım olamaz yine kısır döngüye girecek soruları. Hemen durdurmam lazım. "Bir şey istemedim anne, ama boğazım kurudu su fena olmaz" dedim gülümseyerek. Annemi bir süre oyalardı bu. Camın önünde olduğunu düşündüğüm masaya doğru giderek cam sürahiden su doldurup yanıma geldi. Elime tutuşturup içmem için geri çekildi. Bir yudum alıp boğazımı ıslattıktan sonra, daha fazla içmek istemeyerek elimdeki cam bardağı tekrar uzattım. "Kızım, bu muydu içeceğin?" diye söylenerek alıp bardağı tekrar aynı masaya giderek bıraktı. O an telefonu çalmıştı. Ersin Amcayla konuşuyordu. Telefonda bana iyi dileklerini sunmak istediğinde, kısa süreliğine annem telefonu bana vermişti. Teşekkürlerimi ilettikten sonra telefonu anneme tekrar uzatıp derin bir nefes çektim. Annem de birkaç farklı cümle ile-ama aynı kapıya çıkan- teşekkürlerini iletiyordu. İçimden Ersin Amcaya acımadan edemedim. Annem konuşmayı biraz fazla severdi. "Ersin Bey, Çok Sağ olun... Siz olmasanız tanıyamayacaktık Doktor Önder Beyi... Tabii Ersin Bey, Evet... Yolda geliyor kendisi ameliyattan sonra burada olabilecek, malum iş güç.. Ne zaman? Hiç gerek yok, zahmet etmeyin... Biz idare ediyoruz... Evet, otel de çok rahat, ilgileniyorlar bizimle... Olursa söylerim tabii..."

Sohbetleri devam erken hemşirenin odaya girmesiyle annem son bir kez daha teşekkür ederek telefonu kapattı. Ne konuştular böyle ayrıntılarını anlatmaya fırsat bulamadan diğer hemşire de odaya gelerek hazırlanmamızı belirti. Lise de öğrendiğim Almancanın işime bu kadar yarayacağını tahmin edemezdim. Nerde lazım olacak ki diye hocaya direnmeyişimin karşılığını alıyordum. Söylenenleri çok net anlıyordum, böylece yanımızda bir çevirmene ihtiyaç duymamıştık.

Ameliyat olacağım odaya doğru yola çıkma vaktiydi.

İçimden bildiğim duaları geçirirken annem tüm akraba, tanıdık, konu komşu kim varsa arayıp dua sözlerini almıştı az önce. Ameliyat sonrasında, Almanya'da bulunan arkadaşlarına uğrama sözü bile araya sıkıştırılmıştı o kısacık zamanda.

Hemşireler, beni ameliyat odasına alıp, narkozu vermişlerdi. Gerginliğim, endişelerim, kaygılarım, umutlarım, bir mevsim salatası gibi birbirlerine karışmıştı. Hemşire nasıl hissettiğimi sorup, ardından

Almanya ya daha önce gelip gelmediğimi sordu. "Hayır gelmedim. Hiç fırsat olmadı" dedim sonrası büyük bir boşluk... Ne zaman nasıl damarlarıma karışmıştı bu narkoz? Nasıl birden tüm anımı durdurmuştu? Zaman havada asılı kalmış gibi... Demir attım bu uçsuz bucaksız boşluğa... Liman sessiz, insanlar kayıp...

Sıra sende hayat, bir mucize gerçekleştir. Ben, hiç olmadığım kadar, hiç ummadığın kadar hazırım hayata... Her şeye inat... Hazırım.

***

Yeni bölümleri yazarken yorumlarını heyecanla beklediğim,hem yazar hem okur arkadaşlarım Teşekkürler desteğiniz için :) Wattpad de sahip olduğum iki güzel değerli insan. İyi ki varsınız. 

maisinemmm :)

kisacaa_fd :)


İLK GÖRÜŞTE... (Duzenleme Asamasinda)Where stories live. Discover now