Bölüm 5

646 164 12
                                    


"Kızım hazırlan doktora gidiyoruz" dedi bir çırpıda hemen kapıyı çekip odasına geçerek hazırlanmaya koyuldu. Ben de yine isteksizce kalktım yataktan. Üzerime kot pantolonumu ve elime ilk gelen tişörtü geçirdim. Saçlarımı aynanın önündeki geniş fırçalı tarağımla biraz fırçaladım.

" Neden sanki saçlarını taramak bu kadar önemli ki eminim kimse fark etmeyecektir" diye mırıldandım. Aşk hayatımın uzun süredir durgun olması ara sıra kendini hatırlatıyordu bana. Sandalyenin üstünde duran ufak çantamı omzuma takıp odamdan dışarıya çıktım.

Uzun bir yolumuz vardı hastaneye. İstanbul'un diğer yakasındaydı bahsedilen yer. Hastaneye giderken annem babamla konuşmasından özetle bahsetti. Sinemin amcasının tıbbi ilaçları teminini sağladığı hastanelerden biriydi bu gittiğimiz. Farklı araştırmalarından ve yeni tedavi yöntemlerinden bahsetmiş kısaca babama. Babam da doktorla görüşmemiz için bize ulaşmıştı. Dediğine göre çok heyecanlıymış babam. Annem bunlardan bahsederken dudaklarımı büzmüştüm hiç umursamazmış gibi. Gitmemle eve dönmemizin bir olacağını biliyordum. Daha önce kaç kez yaşamıştık aynı anları.

Gözlerim doldu kontrolsüzce. Yutkununca boğazımın ağrıdığını hissetmiştim. Şimdi annemin yanında ağlamak istemiyordum. Kendimi tutmaya çalıştıkça gözlerimin acıdığını hissediyordum. Kafamı cama yasladım. Araba tümseklerden geçtikçe başım hafifçe sallanıp cama tekrar yaslanıyordu. Yağmur başlamıştı biraz sonra. Yağmur damlaları camı dövüyordu adeta. Çıkardığı sesleri bastırmak için kulaklığımı kulaklarıma yerleştirip gürültülü müziklerimden açtım.

------

Gözlerimi açıyorum. Nerede olduğumu göremiyorum. Etraf karanlık ucu bucağı gözükmeyen bir karanlık ki bir boşlukta sallanıyor gibiyim. Kafamı nereye çevirsem çevireyim hiç bir ışık yok. Karanlık, terkedilmiş bir odada hissediyorum kendimi. Vücudumu taşımanın bile ağır geldiğini düşünüyorum. Elimi ileriye doğru uzatıyorum. Dokunma ihtiyacı duyuyorum bir şeylere. Yaşadığımdan var olduğumdan emin olmak için. Bu karanlık dünyanın umutlarımı hayallerimi elimden almasına üzülüyorum. Birden gürültüler artmaya başlıyor. Beynimde yankılanan bir sızı git gide büyüyor. Uyuşmuş bedenim ağır ağır hareket ediyor. Keskin ilaç kokusu geliyor burnuma. 'Neredeyim? ' tedirgin oluyorum. Sonra gözlerim tekrar kapanıyor.

Ne kadar geçiyor bilmiyorum. İlaçların etkisi azalmış olmalı ki bedenimdeki uyuşukluk geçmeye başlamış az da olsa. Kolumu kıpırdatmaya çalışıyorum. Avuçlarımda bir el kıpırdanıyor.

"Uyandı" sesi çok gürültülü geliyor. Kaşlarımı çatıyorum.

"Kızım iyi misin" anlıyorum ki annem başucumda.

Sonra güçlükle iki kelime dökülüyor ağzımdan " neredeyim ben"

"Hastanedesin kızım. "

Kapı gürültülü bir şekilde açılıyor. Ayak sesleri gittikçe bana doğru yaklaşıyor. Gözlerimi aralıyorum. Ama göremiyorum. Çok bitkinim.

Annem ellerimi öpüyor şefkatle.

"Hastanede mi? Neden?" sesim korkmuş ve tedirgindi hala.

Sonra her şey yerli yerine oturmaya başlıyor ben düşünmeye başladıkça.

Ama sabahı hatırlamaya çalışıyorum. Nasıl hastanede olduğumu öğrenmek istiyordum.

Düşünmeye zorladıkça başım çatlayacak gibi oluyor. Kesik kesik görüntülerle zihnim berraklaşmaya başlıyor. Demir'le mesajlaşıyorduk, mesajlar. Partiden söz ediyorduk.. Olmuyor! Ailemle yoldayız... Nereye gidiyoruz? Zorluyorum biraz daha düşüncelerimi. Derin bir nefes alıyorum. Evet, sanırım görüntüler netleşmeye başlıyor. Şimdi sabah neler olmuştu sıraya koymam lazım.

Gözlerimi kapattım sımsıkı, benim burada bulunmama neden olan olaylar zincirini hatırlamaya başladım tekrar.

----

Diğer günlerden hiçbir farkı yoktu bugünün. Güzel sakin bir Cumartesi günüydü. Hafta sonu olduğu için okul yoktu. Tüm aile gezmeye gidecektik. Böyle neşeli bir bahar günü, gökyüzü masmaviyken hepimiz kendimizi dışarı atmak istiyorduk. Babam gideceğimiz yerleri navigasyonda kontrol ederken, annem atıştırmalıkları hazırlıyordu mutfakta. Kardeşim bilgisayar başında, yola çıkmadan son bir kez maç yapma telaşındaydı. Ah şu çocuklar! Bense, içim neşe dolu, ailemle tatlı bir etkinlik için kendimi hazırlamıştım. Telefonumu elime alarak Demir'den mesaj var mı diye kontrol ediyordum. Yanılmadım bir sürü mesaj atmıştı, hızla okuyup yanıtladım mesajlarını.

Okulun bitmesine 2 hafta kadar kalmıştı. Dersler yavaş yavaş boş geçmeye başlamıştı. Biten yazılılar ile içim rahattı. Her şeye çok yolunda ve çok güzeldi. Demir bu hafta buluşamayacağımız için içerlemişti biraz. Bu hafta sonunu aileme ayırmıştım çünkü. Demir'e eşlik edemeyecektim bugünkü katılacağı futbol kulübünün düzenlediği yılsonu partisi için.

Demir'le mesajlaşırken salondan annemin seslendiğini duydum. Sanırım hazırlıkları bitmişti. Hemen telefonu çantama atıp salona geçtim.

Evet, yola çıkmıştık. Sokağımızda ki yemyeşil ağaçları izlemek için ön koltuğa yerleşmiştim. Annem ve erkek kardeşim de arka koltukta oturuyorlardı. Bugün ailem ile Polonez köy tabiat parkına gidip orada güzel bir piknik yapacaktık. İstanbul'un gezip görülecek en güzel yerlerinden biriydi. Çok uzun süredir gitmediğimiz için, çok heyecanlıydım. Yemyeşil ağaçlar altında gezip, göl kenarında pikniğimizi yapacaktık. Sabahın bu saatlerinde trafik açık olduğu için çok kısa sürede vardık. Eğlenceli zaman geçirmiştik.

Güzel geçen bu cumartesi gününün ardından artık hava kararmaya başlamıştı. Trafiğe kalmamak için yola tekrar koyulduk. Cumartesi çalışanlarının iş çıkış saatine geldiği için tüm trafik yoğunlaşmaya başlamıştı bile. Trafik her zaman yoğundu İstanbul'da, burada yaşamanın dezavantajlarından biri de buydu.

Yolun daha sakin olacağını düşünerek babam ikinci köprüyü kullanmak için tem otoyolundan gitmeye karar vermişti.

Bazı yerlerde trafik adım adım ilerliyordu. İkitelli bağlantı yolundan sonra trafik biraz daha açılmıştı. Havanın kararmasıyla ve yorucu bir günün ardından radyodaki müziği dinlerken gözlerim yavaş yavaş ağırlaşmaya başlamıştı. Ve sanırım uykuya dalmıştım. İşte ne olduysa o anda oldu. En sağ şeritten makas atarak en sol şeride girmeye çalışan bir kamyonet bizim araca çok feci çarptı. Çok şiddetli bir çarpışma arabamız bir iki takla atıp öndeki aracı çarparak devrildi. Ön camın patlamasıyla kafamı çok şiddetli çarpıyorum. Burun kemiklerim acı içinde. Elmacık kemiklerim un ufak oluyor. Darbenin etkisiyle bayılmış olmalıyım.

-

Güzel başlayan günümün böyle bitmesi canımı acıtıyor. Hâlbuki ne kadar güzel başlamıştık güne. Olaylar zincirini zihnimde canlandırmıştım. Hepsini bu kadar net hatırlamama şaşırdım kısa bir süreliğine.

Doktor yanıma yanaşıyor sakin adımlarla. Annem elimi bırakıp uzaklaşıyor yanımdan. Göremiyorum nereye gittiğini.

Bağlı bulunduğum monitörden birkaç tuşa basıyor lavanta kokulu hemşire.

Ama bir şeylerin yolunda olmadığını birkaç saniye sonra fark etmeye başlıyorum.

***

İLK GÖRÜŞTE... (Duzenleme Asamasinda)Where stories live. Discover now