Bölüm 22/ Aman Allah'ım bir adamı öldürdüm!

250 22 12
                                    


Müthiş bir baş ağrısıyla uyandım. Gözlerimi araladım, Gözlerimin önünde değişik renkler ve şekillerde bir sürü şey dolanıyordu. Bazıları bir örüntüyken bazıları karmakarışık şekillerdi. Bu renk karmaşası henüz acemiliğini atamamış gözlerimi daha da yoruyordu. Gözlerimin sulanmaya başladığını hissettiğimde göz kapaklarımı sıkıca yumup engel olmaya çalıştım. Gözerimi tekrar araladığımda Şekillerin görüntüsü bozulmuştu ve silikleşmeye başlamıştı. Gözkapaklarımın üzerinde bir ağırlık varmış gibiydi ve bu gözlerimi açmamı engelliyordu. Bir kez daha gözlerimi iyice yumdum ve görüntü biraz daha silikleşti. Hemen sonra gözlerimdeki şişkinliği fark ettim, ve gözlerimin şiş olması garibime gitti. Ağlamış mıydım?

Kendimi biraz daha zorlayarak gözlerimi araladım fakat ağırlık tekrar baş göstermiş, gözleri hemencecik kapatmama sebep olmuştu. Birkaç dakika öyle durdum ve o ağırlıkların gitmesini bekledim.

Belimde ve bacaklarımda ufak sızılar vardı. Gözlerimi açsam, kendime bakacaktım ama halim yoktu. Kendimi yavaş yavaş iyi hissediyordum.

Göz kapaklarımı kaldıracak gücü kendimde bulduğumda gözlerimi açmaya çalışmış ve bunun sonucunda ufak bir aralık elde etmiştim. Aralığın müsaade ettiği kadarıyla etrafıma baktım. İlk karşılaştığım şey yatağın sağındaki tabloların asılı olduğu beyaz duvar olmuştu. Nerede olduğumu anlayamamıştım. Kaşlarım refleksle çatıldı ve yüzümde bir şeyin gerildiğini hissettim. Gözlerimi duvarda gezdirmeye devam edince girişin bir metre ilerisindeki hayvan figür işlemeli kolonu ve arkasındaki duvarda üç parçadan oluşan tablo şeklindeki duvar saatini farkettim. Zihnim bulanık olduğundan saate biraz uzun bakmak zorunda kalmıştım. Beynim düşünme yetisini kaybetmişti. Tek anlayabildiğim şey küçük olan çubuğun onu gösterdiğiydi, küsuratı önemli değildi.

Netleşmeye başlayan görüntülerle oda daha tanıdık gelmeye başlamıştı. Burası kaldığımız otel odasıydı. Ama annem ve babamın kaldığı büyük odadayım. Nasıl gelmiştim buraya? Kendi yatağımda niye değildim?

Yatakta doğruldum, tam anneme seslenecekken bir ürperti hissettim. Görüş açıma birden bedenim girdi. Aman Allah'ım! Çıplağım... Nasıl olur? Kıyafetlerim nerede?

Sadece iç çamaşırlarımla yatıyordum. Panikledim. Hafızamı zorladım. Yavaş yavaş kendine geliyordu...

Sabah kalkıp odadan çıkmıştım, sokakta biraz yürüyüp tekrar dönecektim. Sonra o evsiz adam... Kovalamaca ve... Aman Allah'ım bir adamı öldürdüm! Öldürdüm! Bir film gibi gözümün önünde geçiyordu olayalar saliseler içinde. Korku filmi gibiydi.

Kendimi çok yüksek bir binadan düşmüş yere çakılmış gibi hissediyordum. Bütün dünya yıkılmışta ben altında kalmışım gibi.

Zihnimi toparlamaya çalıştım. Rüya mıydı, gerçek miydi?

Birden gözlerimin şiş olması, başımın ağrıması hepsi tekrar yaşamışım gibi zihnimde belirdi. Tek hatırlayamadığım kısım ; neden çıplağım ve bu yataktayım? Annem babam neredeydi?

Babam beni böyle görmeden kalkmalıydım. Yataktan doğrulunca üzerimden sıyrılıp bedenimi açıkta bırakan pikeyi hızlıca kaptığım gibi vücuduma doladım. Gözlerimi etrafta gezdirerek elbisemi aradım. Yoktu hiçbir yerde. Ellerimle pikeyi vücuduma bastırmaya devam ederken, kendi yattığım ufak odaya geçmek üzere yataktan kalktım. Kapı tıkırtısı duymamla kendimi tekrar kalktığım yatağa atmam bir oldu. Off! Ne utanç verici bir durum. 'Umarım babam değildir' diye mırıldanırken korkuyla kapının olduğu tarafa baktım.

Odaya girecek kişinin geleceği yöne çakılı kalmıştı endişeli gözlerim. Babamı veya annemi beklerken odaya giren kişiyle şaşkınlığım ve rahatsızlığım hat safhaya ulaştı. Bu da kim şimdi?

"Uyanmışsın" dedi anlaşılır Almanca aksanıyla. Hızlıca bir göz attım tepeden tırnağa karşımdaki yabancıya. Uzun boyluydu, oldukça dikkat çekici gözleri bir deniz kadar derindi. İri yapılı vücudu spor salonlarından çıkmayan biri olduğunu ortaya koyuyordu. Giyimi kuşamıyla otel görevlisine benzemiyor, tanıdığım biri de değil, ki zaten Almanya da kimseyi tanımıyorum. Hem böyle birini tanısam unutmak imkansız olurdu. Kendimi toplayarak biraz da bulunduğum durumun verdiği hırçınlıkla:

"Kimsin sen" dedim Almanca karşılık vererek cevabı beklemeden "ne işin var odamda, çık dışarı!" diye sesimi yükselterek bağırdım. Bu halde oluşum, az önce yaşadıklarım huzursuz etmişti beni. Söylediğim söz komikmiş gibi gülümsedi, daha doğrusu dudağının kenarında beliren gamzesini saklamaya çalışmıştı. Başını hafifçe sallarken büyük bir nefes aldı:

"Birkaç saat önce sokakta kollarıma düşüp bayılınca seni buraya getirmek zorunda kaldım" dedi telkin edici sesiyle.

"Annem, babam nerede" dedim gözlerimi odada gezdirirken.

Kafası karışmış gibi bakarak "bilmiyorum" dedi.

"Odamda ne işin var, kıyafetlerim nerede?" diye sordum.

Birkaç saniye düşünceli durduktan sonra " kirlenmişti" bekledi ve devam etti "biraz kan olmuştu ben de..." derken sözünü bitirmesine fırsat vermedim.

Birden kan beynime sıçradı "Olamaz, o...onu.. öldürmek istemedim ben" diye bağırıp odada ilerlemeye başladım.

Çok sakin görünüyordu benim aksime: " hey, hey merak eme, sakin ol diyerek bana yanaştı ve omuzlarımdan tuttu. Omzumdan tutmasıyla panik halim giderek, saldırgan yanım ortaya çıktı. Ellerini tenimde hissetmemle, sokaktaki adamın bana dokunmasını hatırladım ve geriledim hızla "Dokunma bana, çık buradan" diye haykırdım.

Ellerini bir şey yok gibi havada sallayarak " sakin ol" dedi. Hızla onu iterek benim yattığım ufak odaya geçtim. Şaşkınlıkla arkamdan bakıyordu. Asıl şaşırması gereken benken.

Dolabı açtım. Hiçbir kıyafetim yoktu. "Elbiselerime ne yaptın?"

"Kan olmuştu kuru temizlemeye gönderdim" dedi.

Bana sanki çıldırmışım gibi bakmaya devam etti. Bu beni daha da sinirlendirdi. Damarlarımda kaynayan kanımın sıcaklığını hissedebiliyordum o an.

"Onu demiyorum, dolabım boş elbiselerimden eser yok. Ne yaptın? Nerede hepsi?" diye tersledim. Hem bugünkü yasadıklarım, hem bir yabancının karşısında kıyafetsiz olmam karmaşık bir ruh haline sokuyordu beni. Üzülsem mi, utansam mı, kızsam mı, korksam mı?... Resmen bir duygu salatası duruyordu önümdeki tabakta.

Şaşkınlığını sesine yansıtarak "dolabın mı?" diyebildi sadece.

"Dolabım tabi. Hemen söyle yoksa bağırırım" dedim ellerimle boş dolabı işaret ederek. O an üzerimdeki pike birden yere yığıldı. Gözleri üzerimde gezinince utandım. Hemen yere uzanıp pikeyi alarak üstüme tuttum açıkta kalan bedenimi gizlemeye çalışarak. Hızlanan kalbimin pompaladığı kan, yanaklarımda kızarıklık oluşturmuştu bile.

"Hey topla o gözlerini üzerimden" derken sert ve utanmış bakışlarımı gözlerine diktim.

"Af edersin, bir den düşünce.. İstemsizce oldu." dedi geveleyerek. Adamın dudaklarını sinsi bir gülümseme aldı. Bulunduğum durumdan keyif aldığını gizleyemiyordu. Hangi normal insan böyle düşünürdü.

Odada tüm bedenimle duvar dibine yapıştım. Elindeki ufak çantayı bana uzattı "bunu sana getirdim, giy de konuşalım" dedi. Kafasını rahatsız olmamam için başka yöne çevirmişti konuşurken. Elindekine baktım, almak istemiyordum ama başka seçeneğim yoktu. Şunu bir üstüme geçirip sorguya devam etmeliydim. Elindekini sertçe alarak "burada bekle, kaybolma bir yere soracaklarım var daha" dedim. Bulunduğum odanın kapısını hızla kapatıp içeride paketi açtım. İçindeki elbiseyi çıkardım ve hemen üzerime geçirdim. 

İLK GÖRÜŞTE... (Duzenleme Asamasinda)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt