18.Bölüm : Sözümü Tuttum.

Start from the beginning
                                    

"Ölüm." diye fısıldadım, "beni üzen ölüm." Kanını donduran bir cevap verdiğimi donakalışından anladım. Elini uzattı, elimi tuttu.

"Belki Tanrı onu yanına burada başına gelmeyi bekleyen felaketlerden kurtarmak için aldı yavrum." Başımı salladım teşekkür eder gibi. Sonra konuşmaya devam etti,

"Kimi kaybettin?"

"Annemi... babamı..."

"Ah, miniğim..." dedi kadın, "ikisini birden. Peki sen şimdi kime gidiyorsun?"

"Kaybetmemeyi umduğum son insana."

"Sevgilin mi?" Acı verici hikayemi dinlerkenki hüzünlü ifadesi yerini umuda bıraktı. Artık umutlu bakıyordu yüzüme. Hayatta beni de umutlandırabilecek bir şeylerin olduğunu görmek onu sevindirmişti. Bazı insanların bu kadar iyi olması beni hayata bağlıyordu.

"Sevgilim... diyemem." dedim, "Bana annemden babamdan sonra kalmış tek değer verdiğim insan."

"Sevgilin diyemezsin. Ama aşıksın. Gözlerinden belli." Gözyaşlarım arasında gülümsedim.

"Evet. Sanırım." Başımı salladım burnumu çeke çeke,

"Ben Jurques'liyim, pek kimse bilmez buraları. İsmi nedir arkadaşının?"

"Ah, tanıyacağınızı sanmıyorum. Ben bir Fransız değilim. Türk'üm. O da Türk."

"Kasabada hiç Türk gördüğümü hatırlamıyorum. Nerede yaşıyor? Adresi nedir?" Kadının kibar sorusuna sıkıntılı bir iç çekişle karşılık verdim,

"Ben... adresini bilmiyorum. Aslında bakarsanız onun ona geldiğimden haberi yok. Ben... sürpriz yapmaya geldim."

"Ah ne güzel! Yavrum, yardımcı olmamı istersen seni birine götürebilirim." Gözyaşlarımı sildim ağır ağır,

"Onu tanıyan birini bulabilir misiniz?"

"Bulurum. Kasabada sadece bir büyük marketimiz var. Ah, nasıl deniyor İngilizcede... Süper market! Herkes oradan alışveriş yapar. Sahibi Juan herkesi tanır. Seni ona götürebilirim."

"Çok teşekkür ederim." dedim dolu gözlerle gülümseyerek. Otobüs tam on beş dakika sonra Jurques'e ulaştı, küçük bir şehir olduğu için bir terminali yok, burası sadece bir geçiş durağı. Durakta Fransız teyzeyle beraber inerken ismini sordum,

"Vanessa." dedi, gülümsedim,

"Ben de İzmir." Zar zor yürürken elini uzatıp elimi tuttu.

"Gel," dedi, "Market çok yakın. Burada her yer birbirine çok yakın." Peşinden giderken etrafı inceliyordum. Bizi simsiyah bir kilise karşıladı, çanları çalıyordu tam o an. Yanında taştan yapılmış Rönesans dönemini andıran müstakil evler, her yer yeşillik, kaldırımlar Arnavut kaldırımları. Sessiz sakin bir yer ve içimden bir ses Ege'ye o kadar yakın olduğumu söylüyor ki tir tir titriyorum. Belki de şu an camdan bakıyor, bir yerlerde beni görüyor. Umutsuz değilim, onun yaşadığını biliyorum. Biliyorum. Buna eminim, o asla bunu yapabilecek bir insan olmadı olmayacak. O ruhunu seviyor bir kere. Her şeyden öte kendi ruhuna yapmaz bunu. Gölgesini saatlerce izleyen bir çocuk kendi yaşamına son verir mi bir anda? Sözler verdi bana. Bir sürü söz verdi. Elimi tutacaktı, beni o çatıya çıkaracaktı. Beni o trene bindirecekti. Bunları bırakıp gitmez, gidemez, gitmedi, gitmeyecek. Biliyorum. 

Ne olduğunu gayet iyi biliyorum ve gayet iyi görüyorum. O kaza olduktan sonra herkesin hayatından silinip buraya yerleşti. Hiç var olmamış, hiç yaşamamış gibi. Sonra ben girdim hayatına, ve birinin hayatında bu kadar yer etmeyi üstelik ona yaptığı bu kazayı anlatıp karşılığında affedilememeyi kendine yediremedi. O kendini öldürmedi, öldüremez. O sadece beni buna inandırarak kendini benim hayatımdan silmeye çalıştı. Ama silemez. Silemeyecek. Şimdi ona gidiyorum, hesap sormaya. Sen kim oluyorsun diyeceğim ona, sen kimsin de kendini benim iznim olmadan benim hayatımdan çıkarmaya çalışırsın. O kadar öfkeliyim ki ona. Kollarından tutup onu sarsmak istiyorum. Sen benim kalan her şeyimdin şimdi nasıl olur da her şeyimi elimden alırsın demek istiyorum. Vurmak istiyorum ona, vurmak istiyorum! O güzel yüzüne vurmak istiyorum beni üzdüğü için. Ama bunları onu gördüğümde yapamayacağımı da adım gibi biliyorum. Çünkü siz sevenler beni anlarsınız, insan sevdiğini görünce her şeyi unutur. Ben şimdi ona gidiyorum, bunların hiçbirini yapmaya değil, her şeyi unutmaya.

3391 KilometreWhere stories live. Discover now