1. Bölüm

3.3K 124 7
                                    

~1. Bölüm~

Bar yavaş yavaş boşalıyordu. Sarhoş insanlar teker teker dağılıyorlardı. Güneşin doğmasına az bir zaman kalmıştı. Çalışanlar da evlerine gitmişti. Sadece Mert ve ben kalmıştım. Ben de bir an önce eve gidip uyumak istiyordum. Son masanın sandalyelerini de düzeltip Mert'e bakmaya gittim. Hazırlanmış beni bekliyordu.

Beni görünce çok beklemiş olduğunu gösteren bir bakış attı. "Hadi bittiyse çıkalım."

"Tamam dur paltomu ve çantamı alayım"  diyerek askılığın yanına gittim.

Ben paltomu giyerken Mert'in telefonu çaldı. Bıkkınlıkla telefonu açarak kulağına götürdüğünde suratı birden bembeyaz oldu. Hiç bir şey konuşmadan sadece karşı tarafı dinliyordu. Endişelenmeye başlamıştım.

"Tamam, hemen geliyorum" diyerek telefonu kapattığında yutkundu.Yüzüne merak ve endişeyle bakıyordum

"Selim kaza geçirmiş, hastaneye kaldırmışlar".Gözlerinin dolmasına engel olamamıştı.

Selim onun kardeşiydi ve O da aynı Mert gibi bana çok iyi davranıyordu. O buraya pek uğramazdı. Bize oranla gayet temiz bir hayatı vardı. Şu dünyada sahip olduğum birkaç arkadaştan biriydi. Benim burada çalışmaya başlamamda en az Mert kadar emeği olduğu için benim için de çok özeldi.

Mert mahçup bir tavırla gözlerimin içine baktı. "Ya Öykü kusura bakma ben gidiyorum. Barı sen kapatırsın."

"Saçmalama ne kusuruna bakayım. Asıl ben de geleyim mi sen onu söyle" diyerek kabul etmesini bekledim.

"Yok sağol gerek yok. Ben hallederim. Sen işine bak." diyerek anahatarı bana fırlattı.

Anahtarı havada tutarak başımı onaylarcasına salladım. O da biraz olsun içi rahatlamış bir şekilde arkasını dönerek dışarı çıktı.

Onu çok iyi anlıyordum. Sevdiği birini kaybetmek nedir çok iyi biliyordum. Ne de olsa ben sevdiğim tek birini değil bütün ailemi kaybetmiştim. Bu durumda zaten onu en iyi anlayabilecek kişi bendim. Eğer o kaza olmasaydı hayatım çok farklı olurdu.

Ama Selim'e hiç bir şey olmayacaktı. Bunu ikimiz de biliyorduk. O çok güçlü biriydi ve bunun da üstesinden gelecekti. 

Çantamı koluma taktıktan sonra son kez içeri göz atıp kapıya çıktım. Ceplerimi karıştırıp anahtarı aradım. Yok. Çantama baktım. Yok. Yere baktım. Yok. Bir an telaşa kapıldım . Eğer anahtarı kaybedersem Mert bana çok kızardı.

Ah! O kadar dalmıştım ki anahtarı tezgahın üstüne koyduğumu unutmuştum. Kendi kendime gözlerimi devirerek tekrar içeri girdim. Tam da bıraktığım yerde duruyordu. Elime alıp tekrar kapıya yöneldim.

Birden sesler gelmeye başladı. Sarhoş sesleri. Daha önce bu saatlerde böyle sarhoş olmuş birisi hiç gelmemişti. Mert'in gitmiş olduğu ve burada yanlız kaldığım aklıma gelince ürperdim. Olduğum yerde durarak her kimse içeri girmesini bekledim.

Nihayet kapıda göründü. Genç bir adamdı ve yalnız başınaydı. Tek başına bu halde neden buraya geldiğini çok merak etmiştim. Bir yerlerde sızıp kalmış olması gerekirdi.

Muhtemelen benim yaşlarımda olan adamı incelemeye başladım. Gayet karizmatik ve yakışıklıydı. Yüzü kusursuz denilebilecek kadar harikaydı. Buralara hiç yakışmayacak kadar yakışıklıydı. Şu an sevgilisiyle birlikte aşk dolu dakikalar geçiriyor olmalıydı bence.

Gözleri baygın baygın etrafı tararken beni buldu. Bir süre boş boş baktıktan sonratam bir şey diyecekti ki yere yığıldı. Aniden ayaklarımı harekete geçirerek telaşla yanına gittim.

Tahmin ettiğim gibi sızmıştı. Zorlanarak da olsa kaldırarak duvar kenarındaki koltuklardan birine yatırdım. Biraz uyandırmaya çalıştım. Ama fena sızmıştı, uyanmıyordu. En sonunda pes ettim ve yanına oturup uyanmasını beklemeye başladım.

Onu bu halde bırakıp gitmeye gönlüm razı olmuyordu. Nedenini bilemesem de onu yanında kalmam gerektiğini hissediyordum. Gidemiyordum.

Onu incelerken unuttuğum bir şey vardı. Ben birini uyurken seyredersem uyurdum.

***

Birinin beni sarsmasıyla gözlerimi açtım. Ben hangi ara uyumuştum? Yavaş yavaş kendime gelerek etrafa baktım. Güneş doğmuştu ama bar hala boştu. Beni uyandıran kişiye bakmak için kafamı çevirirken ağzımdan bir inilti kaçtı. Koltukta oturarak uyuduğumdan boynum tutulmuştu ve çok kötü sızlıyordu. Dişimi sıkarak kafamı kaldırdım. Karşımda Mert'i bulmayı umuyordum ama o değildi. Az önce sızıp kalana adamdı bu.

Bana bakan gözlerinden ateş fışkırıyordu. Sabahın köründe neye bu kadar sinirlendiğini merak etmiştim. Ben tam ağzımı açacaktım ki burnundan soluyarak lafımı ağzıma tıktı.

"Sen kimsin? Benim buraya ne zaman geldim? Ayrıca neden beni uyandırmadın da bana sarılarak uyudun?"

Dediği şey üzerine gözlerimi pörtleterek bakmaya başladım. Ben bu adama sarılarak mı uyumuştum? Kendime inanamıyordum. Madem uyumuştum kendi halimde uyusaydım. Hatta uyumasaydım.Onu da uyandırıp kovsaydım. Sonra da tıpış tıpış evime gitseydim. Hem bana böyle bağıramazdı hem de boynum tutulmamış olurdu. Ama ben sadece uyumuştum. Hem de sarılarak.

Gerçi böyle bir durum olmuş olsa bile onun bana bağırmaya hakkı yoktu. Barıma gelip sızması benim suçum değildi.

"Sen kim oluyorsun da bana bağırıyorsun ya! Ben mi sana gel burada uyu dedim. Bir iyilik yapalım uyandırmayalım dedik. Karşılığına bak"

Bir an şok olmuş bir ifadeyle yüzüme baktı. Tabi benden böyle bir çıkış beklemiyordu beyefendi. Ben bir kız isem erkeklerin karşısında utanmam ve sessiz kalmam gerekirdi. Onlara göre bu böyleydi. Ama bana göre değil. Bu yaşıma kadar kimsesiz bir kız olarak yaşadığım için ben hep kendi başımın çaresine bakmıştım. Bundan sonra da bakacaktım. 

Şaşkınlığını üzerinden atıp cevap verdi.

"Uyandırmadın diye sana teşekkür edeceğimi falan zannetmiyorsun değil mi ? Senin yüzünden geç kaldım"

Bu kadar sinir bozucu olabilmek için çok çalışıyor muydu acaba? Hala beni suçluyordu. Yok yok zaten bu devirde kimseye iyilik yapmaya değmezdi. İyiliklerimin karşılığını hiç alamıyorsam yapmaya ne gerek vardı ki.

Hem bu saatte nereye geç kalmaktan bahsediyordu? Daha güneş bile yeni doğmuştu. Zaten umursamıyordum ve beni ilgilendirmezdi.

"Zaten iyilik yapanda kabahat. Ben nerden bilecektim ki senin gıcık, ukala, iyilikten anlamayan bir  manyak olacağını. Hem sen nereye geç kalmaktan bahsediyorsun bu saatte? "

Umrumda olmamasına rağmen neden soruyordum ki? Ağzımı tutmayı bir başarabilseydim.

"O lafları senin ağzına tıkmasını bilirdim ama dua et yetişmem gereken bir uçak var. Bir haftalığına şehir dışına çıkıyorum ve...bir dakika ya ben sana neden açıklama yapıyorum ki"

Gözlerimi devirerek aldığım nefesi sesli bir şekilde geri verdim.

"Ben mi sana açıklama yap dedim sanki ne halin varsa gör. Hem senin hemen şu anda koşarak havaalanına gitmen gerekmiyor mu. Ne diye hala buradasın?"

Bir şey söylemek için ağzını açtı ama hemen geri kapattı. Son kez gözlerimin içine bakıp kapıya yöneldi. Sessiz söylemiş de olsa "Çattık ya" dediğini duyabilmiştim. Kim kime çattı acaba!

<><><><><><>

Sizce nasıl gidiyor canlarımm. Umarım beğeniyorsunuzdur. Bu bölüm kısa oldu ama beni affedin burada kesmem gerekiyordu. Diğer bölümlerde telafi etmeye çalışacağım.

Okuduğunuz için çok çok çok teşekkür ederimmm. Tavsiyelerinizi ve yorumlarınızı belirtin lütfeeeennn!!

Sakın vote vermeyi de unutmayınnnn!!

Öptüüumm :* :*

Benim Olsan?Where stories live. Discover now