"Şimdi, Adelwen'in anlattıklarından sonra bir tarama yaptım ve onun ülkeye gelişinden bir ay kadar önce Azra'nın kaybolduğunu gördüm. Üstelik doğum gününden bir gün sonra yok olan tek kayıp vakasıydı."

Atakan hayatında herhangi bir şeyi dinlerken bu kadar dikkat kesilmemiş gibiydi. Nefes bile almadığını düşündü içinden.

"Adelwen'i buraya sürükleyen neymiş?"

"Kayıpların yolunun bir şekilde Türkiye'den geçtiği gibi bir fikre sahip."

"Kayıpların mı?"

"Şu ana kadar çeşitli ülkelerden bizim tesbit ettiğimiz otuz altı kişi var. Bunların üçü Türk."

Duyduklarından sonra zihnindeki gençlerin tartışmasına döndü Atakan. Kız onun yokluğunda arkadaşlarını ikna etmiş gibiydi. Gençler odanın dört bir yanına dağılmış içeri girecek olan şeye pusu kurmuşlardı sanki. Çok beklemelerine gerek kalmadan kapı açıldı. İçeri giren uzun boylu adama hep birlikte saldırdılar. Adam yere düştüğünde yeşil gözlü kız belinden çıkardığı gümüş saplı bir bıçağı adama saplamaya başladı. Önüne neresi gelirse saplıyordu. Kızın elinin bıçakla birlikte adamın göğsüne inip kalkması içini huzurla doldurdu Atakan'ın. Gerçek hayatın onu suratınla pis bir gülüşle beklediğini düşünüp ona dönmeye karar verdi.

"Bunun ne demek olduğunun farkındasın değil mi amirim?"

"Evet, ne yazık ki durum bu."

"Yolları nasıl Türkiye'den geçiyormuş peki? Kanıt var mı ya da herhangi başka bir şey?"

"Yok. Aslında işin karanlık kısmı da burada başlıyor. Adelwen'inki sadece bir varsayım. Bu işin üzerinde çalıştıkları beş ayın sonunda Berlin'de Türk lokantasında çalışan birine ulaşmışlar. Adama, takibe aldıklarının üçüncü günü araba çarpmış. Adelwen biz adamı izlerken onlar da bizi izliyordu eminim, diyor."

"Vay anasını!"

"Bir ay sonra da ortağı öldürülmüş. Ortağının başka bir Türk ile iletişim halinde olduğundan kendine söz ettiğini, o günlerde adamla buluşacakları gibi bir şeyler söyledi. Buradan yola çıkarak da olayın Türkiye'yle bir şekilde ilişkili olduğu gibi bir yargıya ulaşmış."

"Sen ne diyorsun?" Soluğu kesilmiş gibiydi komiserin.

"Uluslararası bir olay ve içinde her milletten bir sürü insan var diyorum. Ayrıca Adalwen'le yaptığımız seyahatlerde gördüğüm şu. Hangi ülkede kim bu kayboluşlara dair ufacık bir bilgi elde ederse olayın üzerine öyle bir sis bulutu çöküyor ki bırak olayla ilgili bir şeyler görebilmeyi, nerede olduğunu unutuyordu insanlar."

Zihnindeki filmi devam ettirdi komiser. Kız adamın üzerinden kalktığında yüzünde bir gülümseme vardı. Dünya şampiyonuna nakavt olmadığı takdirde, milyon dolar kazanacak Afrika kökenli bir boksörün, on raunt boyunca yediği dayağa aldırmadan yüzüne yerleştirdiği gülümseme gibiydi bu. Kayıtsız ama acı içinde bir gülümseme. Toplanan arkadaşları kızın kalkmasına yardım ettiler. Hemen ardından da dışarı çıktılar. Özgür oldukları an sanki birbirlerine yabancılaşmışlardı. Adımları sıklaştı. Birkaç saniye sonra ise her biri zihninin ayrı bir ucundan koşarak uzaklaştı Atakan'ın.

Eve geldiklerinde genç adam otoparkta bulduğu ilk boşluğa arabayı park etti.

"Aç mısın? Kusura bakma amirim fırsat olmadı sormaya."

"Bırak şimdi, eve çıkalım."

Asansöre binip on altı yazan tuşa bastığında amirinin bakışlarının değiştiğini gördü Atakan.

21. YAŞ "RAFTA"Where stories live. Discover now