3. BÖLÜM

94.9K 3.7K 2.6K
                                    

"Tedirgin"

İstanbul... Yüzyıllardır kadim medeniyetlere ev sahibi olmuş, çoğundan bir şeyler almış, hepsine bir şeyler katmış, gezegenin incisi. Görenin bir daha unutamadığı kendine şöyle dursun insanı keşmekeşine aşık eden şehir. Kim bilir bağrında ne kavgalar edilmiş sokaklarında ne sevdalar yaşanmıştı.

Araları iyi gibiydi şehir ile Atakan'ın. Henüz yalnız kalamadıklarından olsa gerek kavgaya tutuşmamışlardı. Hatta dün sabahın dördünde Çengelköy'de yediği kokoreç onsuz geçen yıllarına acımasına bile sebep olmuştu komiserin.

Merkeze geldiğinde saat 07.19'du. Gece çıktığı odasına dört saat sonra yeniden dönmüş masasına oturmuştu. İki saatlik uyku ile geçireceği yoğun bir güne hazırlanıyordu. Kalktı. Kahve makinasının çalışıyor olmasına hayret ederek kendisine bir bardak kahve doldurdu. Bir otele bir merkeze taşımamak için dün çoğaltarak bir örneğini çekmesine attığı Azra'nın dosyasını aldı. Olayla ilgili ifadesi alınan on üç kişiyi yeniden gözden geçirdi. Günün en önemli işi bu on üç kişinin bu hafta boyunca hangi adreste olacaklarının tesbitiydi. Tek tek hepsiyle konuşacaktı. İfadelerindeki tutarsızlıkları yüzlerine vurmak isterdi ama okuduğu tutanaklardan birbiriyle çelişen yoktu komiserin. Yalan söyleyen insanı tanırdı. Bu durum yaptığı işe olumlu yansısa da günlük hayatında insanlardan tiksinmesinden başka bir işe yaramıyordu. On üç kişiden yalana bulaşan olursa onu anında enseleyecekti Atakan.

Odaya ilk giren Cenk oldu. "Günaydın komiserim"

"Günaydın, hoş geldin."

"Hiç çıkmadınız mı yoksa?"

"Yok yok, az önce girdim. Gece dosyalar üzerinde biraz çalıştım. Azra'nın dosyasının Kayıp ve Aranan Şahıslar yerine bizim önümüzde olması sana bir şeyler ifade ediyor mu?"

"Aslında etmiyor." diye yanıtladı Cenk. "Bazen aranan şahısların öldüğü varsayımına ulaşırlar ve hop bir bakmışız dosya kucağımıza düşmüş. Bu da onlardan biri gibi duruyor. Turan Amir'in dosyayı kendi eliyle getirip teslim etmesi dışında bana olağan dışı gelen bir şey olmadı."

"Kendi eliyle mi, nasıl yani?" Polisin konuşmasında sonunda ilgisini çekecek bir şeyler yakalamıştı komiser.

"Sizin geleceğiniz haberini almıştık. Birlikte çalışacağımız söyleniyordu ama kesin bir şey yoktu. Amirim bize dosyayı getirdi. İncelememizi siz gelince de size göstermemizi söyledi. Biz de ifadeleri alan arkadaşlarla bir toplantı yaptık. Genel birkaç değerlendirmeden sonra dosyayı oluşturup sizi beklemeye koyulduk."

"Amirim gitmeden önce dosyayla ilgili herhangi bir şey sordu mu?"

"Hayır," durdu adam. Yeniden konuştu.

"Sanki sizin gelmenizi bekliyor gibiydi."

"Anladım, bu işte beni huzursuz eden normalde olmaması gereken bir şeyler var. Ama inan farkına varamıyorum. Her şey o kadar olması gerektiği gibi ki. Bu kadar sıradanlığın arasında yirmi yaşında bir kızın iki kişiyle birlikte kaldığı odadan birdenbire yok olması pek olası değil. Bu da benim canımı sıkıyor." Cebinden bir tane sigara çıkardı komiser. Erkendi ama başına saplanan ağrıya doğal bir morfin gerekiyordu o an.

"Amir," dedi. "Cuma kaçta geliyor?"

"Gece bir gibi Atatürk'e ineceğini söyledi."

"Ben almaya giderim, kimseyi gönderme." İçinin içini yediğini hissetmesin diye kayıtsızca söylemişti. "Şimdi bana şu on üç insanın şu an dosyada yazılı olan adreslerinde mi olduğunu öğreniyorsun. Önceliği Ankara'dan gelen arkadaşlarına ver. Belki İstanbul'dadırlar ve bugün kalkan bir uçağa biletleri vardır, kaçırmak istemem."

21. YAŞ "RAFTA"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin