6. BÖLÜM

85.5K 3.2K 1.4K
                                    

                      "Kayboluşlar"

Sabahtan beri kaç sigarayı yarısında söndürdüğünü bilmiyordu Atakan. Bu seferki arayan İstanbul cinayet masasının ünlü müdürlerinden Ercan AKAN'dı.

"Geçmiş olsun koçum,"

"Sağ olun müdürüm." Adamın şimdiye dek sadece adını duymuştu. Sesinden onun da kendi adını önceden duymuş olduğu gibi bir izlenim edindi komiser.

"En erken kaç gibi görüşebiliriz? Konuşmamız lazım."

"Ben sizi arayayım müdürüm." dedikten sonra kapattı telefonu Atakan. Sabahın sekizinden beri insanlara laf anlatmaya çalışmaktan yorulmuştu. Ölen adamı nereden tanıdığı ortaya çıkınca gelen telefonların sıklığı hissedilir derecede artmıştı. Hayatının en büyük şokunu yaşadığına şüphe yoktu. Ellerinin titremesine engel olamıyordu. Neler oluyordu? Daha da önemlisi neden oluyordu?

Turan Amir'in geliş tarihini değiştirmesi, havaalanına yalnız gelmesini istemesi, sesindeki tedirginlik... Tam adamı karşıladığında ona endişelenmemesi gerektiğini, olayı çözme yolunda önemli bir ipucu yakaladığını söylemeyi hayal ederken amirinin zaten dolu olduğu anlaşılan kucağına bir bomba daha bırakacaktı şimdi.

Tüm bunlar bir tarafa, dün sabah sokağında kendi kurduğu dünyasında yaşayan bir adamı alıp yirmi dört saat bile geçmeden gördüğü en vahşi cinayetin kurbanı yapmayı nasıl başarmıştı? Yaşlı adamın sesi kulağında çınladı.

"İyi geceler, merak etme başımın çaresine bakarım ben."

Midesinin ağrısına son iki saattir eşlik eden yanma hissinin giderek kuvvetlendiğini gördü.

"Allah'ım ben ne yaptım?"

Aslında hiçbir şey yapmamıştı. Sadece adamı o gece emniyete götürmek istememişti o kadar. İçindeki sesi dinlemiş, otelde rahat bir uykudan sonra merkeze geçmenin iyi bir fikir olduğunu düşünmüştü. Adamcağız da böylece bir gece de olsa rahat edecekti. Vicdanının sesinin böylesi bir olaya neden olacağını bilseydi vicdansız bir adam olarak ölmeyi tercih ederdi komiser. Ama iş işten geçmişti artık.

Olayın nasıl meydana geldiğine dair soru işaretlerinin aklında oluşmaya başlaması bile bir saatten fazla zamanını almıştı komiserin. Birçok cinayet mahalinde bulunmuştu. Ankara'da ona cesetlerle arasındaki ilişki yüzünden "midesiz" diyen birkaç arkadaşı bile vardı. Herhangi bir olayda midesinin bulandığını ya da herhangi bir cesetten etkilendiğini hatırlamıyordu. Emir amcanın durumu ise bambaşkaydı. Adamın kendisi yüzünden öldüğünü düşünmesinin de etkisiyle çöktüğü yerden kalkamamıştı Atakan. Yaşadığı şok, evine döndüğünde yavrularının evlerini gözetleyen başka kurtlarca parçalanmış olduğunu gören anne kurtunki gibiydi. Öylesine buz gibi bir acı hissetmişti yüreğinde.

Kendine geldiğinde Melih'i odadan çıkarmış, adamcağızın yanına yaklaşmıştı. Kanının odanın yüzeyine özenle dağıtıldığını görmüştü. Atar damara atılmış temiz bir kesik göze çarpıyordu. Gümüş sapı olan bir bıçak ise kalbinin tam üzerine saplanmıştı. Cesedin halinden belirli bir ritüele göre öldürüldüğü anlaşılıyordu. İki darbe de gelişigüzel olamayacak kadar kusursuzdu. Bunu yapan o adi dazlak kesinlikle profesyoneldi. Hem de otelin güvenlik kamerasına utanmasa el sallayacak kadar kendine güvenen bir profesyonel.

Kamera görüntülerinde adamın otele 01.46'da geldiği görülüyordu. Otelde bir oda istemiş Melih de her halinden turist olduğu belli olan bu adama dördüncü kattaki 416 numaralı odayı uyku ile uyanıklık arasında vermişti. Adamın kaydını bile yapmamış. Oda parası olan yüz elli liraya bir elli lira da kendisi ekleyerek peşin almıştı. "Gerisi zaten prosedür." diye düşünmüştü.

21. YAŞ "RAFTA"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin