0.1 • fake news

811 38 60
                                    

Niye Barbara?
Evet çok kullanıldı ama üç sebebim var.
Bir, yeni kız aramak istemiyorum çünkü ondan uygununu bulamayacağım.
İki, Barbara yarın çıkıp uzaylıyım dese, inanırım maşallah çok güzel
Üç, Justin ve Barbara'yı çok yakıştırıyorum ve destekliyorum da, ama siz isterseniz başka birini hayal edebilirsiniz

Yüce Backpack'ten esinlenilmiştir, iyi okumalar!❤️

👽

"Kazadan beri 72 saat geçti."
"Uçan bir fincan tabağı parçalanarak gök yüzünden geldi."
"Hâlâ bilinen bir kurtulan yok."
"Kimse ne yapacağını bilmiyor, hepimiz çıldırıyoruz burada!"
"Bu bir uzaylı, size söylüyorum, bu bir uzaylı."

👽

"Justin, kalk artık!" Gözlerimi zorlukla açıp etrafıma bakındım. Başımda dikilen bir Will ile sinirlenirken, üzerimi neredeyse hiç örtmeyen ince pikeyi attım ve ayağa kalktım. "Ne uyandırıyorsun lan sabahın köründe?"

"Okula gideceğiz," dedi kendi ama daha kendi dediğine bile inanmıyordu. "Ben mi okula gideceğim?" Derken alayla gülüp mutfağa doğru yürümeye başladım. Şu uzaylı zımbırtısına beni üç gündür uyutmadığı gibi, bir de sabahın köründe uyandırıyordu.

"Senin şu uzay gemisinden ne haber," dedim yarım ağız gülerken. Gözlerini devirdi ama yine de heyecanlanmıştı. "Hâlâ kurtulan yok, en azından bilindiği kadarıyla. Dünyayı değiştirebilirler, düşünsene," dediğinde, "Düşüneyim," dedim ve gözlerimi kısıp havaya baktım. Bir saniye sonra eski halime döndüm ve bu sefer ben gözlerimi devirdim.

"Aptal mısın sen? Süperman'in ülkemize indiğini mi savunuyorsun gerçekten?" Omuzlarını silkti. "Erkek olmak zorunda demiyorum."

Gülüp kafamı iki yana salladım ve öten makinanın düğmesine basıp içindeki kahveyi elimdeki fincana boşalttım. "Hadi siktir git okuluna," dediğimde karşısında üç gündür, aslında hayatı boyunca, hayal ettiği uzaylılardan birini görmüş gibi bana baktı. "Ne? Çantanı sırtına mı takayım? Beslenmeni mi hazırlayayım?"

"Hayatınla ne yapacaksın sen?" Ciddiyetle sorduğu soruya o kadar alışmıştım ki, artık sıkmaya başlamıştı. "Bak sana daha önce milyon defa söylediğim gibi hayatımla ne yapacağımı söyleyeyim," deyip sözde en yakın arkadaşıma doğru bir adım attım. "Bir bok yapmayacağım."

Bütün sinir sistemimin içine sıçıyordu her seferinde ama o olmasaydı şimdiye ölmüş bile olabilirdim. Bir yıl önde kalacak bir yerim yoktu ve o bu dökülen evinin kırık dökük kapısını bana açmıştı. Cidden aptal olmalıydı.

Ben başkası olsam, kendimi evin sokağında bile istemezdim. Gıcık herifin tekiydim.

Elimdeki kahveyi bir kaç yudumda bitirdikten sonra, kahvenin sıcaklığından yanan dilimi ağzımın içinde döndürerek yerdeki kıyafetlerden beni ölüp dirilmiş gibi göstermeyecek bir tane bulmaya çalıştım.

Will evden çıkmadan önce, "Dikkat et uzaylılar seni kaçırmasın," diye bağırmıştı. Arkasından ettiğim küfürü duymuş muydu merak ediyordum.

Uzaylılarmış. Eminim birileri şu an kenarda durmuş bize gülüyordur. Saçma sapan, sahte haberlere bu kadar çabuk kanacak kadar aptaldı insanlar.

Evden kapıyı çarparak çıkacakken son anda kapıyı yakaladım ve bir parçasının daha bağımsızlığını ilan etmemesini sağladım.

Her zaman gittiğim bara gitmek için evden çıkarken çok da sıkkın değildim ama sokağa adım atar atmaz içimdeki bütün enerji çekilmişti. Bu beni şaşırtırken, her zaman gittiğim yol yerine, daha önce kullanmadığım ara sokağa döndüm.

Ne kadar yürümüştüm bilmiyordum ama üşümeye başlamıştım ve şu an etrafta bir kuş bile yoktu. Los Angeles'taydık. Böyle bir sokağın burada olabilmesinin mümkün olduğunu bile düşünmezdim.

En sonunda binalar da seyrekleşmeye başladığında, kaşlarımı çatıp etrafıma bakındım. Bir sürü boş arsa vardı ve her yer tozdu. Sanki bir inşaat var gibiydi, ama hiç makine sesi gelmiyordu. Şu an geriye dönüp geldiğim yoldan geri gitmem gerektiğini adımın Justin olduğunu bildiğim kadar bildiğim halde, dönmedim. Sadece, canım geri dönmek istemiyordu.

Ayaklarım, haberim olmadan verdiğim komut üzerine harekete geçtiğinde, sertçe yutkundum ve cebimden telefonumu çıkardım. Gözlerimi telefona zorlukla indirdiğimde, gördüğüm manzara bu şehirde görebileceğiniz bir şey değildi. Burada sinyal yok yazısını kolay kolay göremezdiniz. Yanlış bir şeyler vardı.

Bir kaç adım daha attığımda, bir apartman dairesi büyüklüğündeki metal yığınına, sonuna kadar açılmış gözlerle baktım. Kalbim öyle hızlı atıyordu ki, bu heyecanı garipsedim. Beynim bu kadar heyecanlı değildi ama kalbim deli gibi atıyordu.

Metal yığınına doğru yürüyecektim ki, anlık bir kararla tam ters yöne dönüp ileriye baktım. Yüz metre kadar ileride, kumların üzerinde yatan birini gördüğüm gibi oraya koşmaya başladım ama yanına vardığımda, karnının kenarından çıkan ince ışıkla olduğum yerde, yani ondan bir kaç adım uzakta kaldım.

"Siktir," diye mırıldandım kısa ve yavaş adımlarla ona doğru ilerlerken. "Siktir, siktir, siktir." Yüzü ve saçları kum içindeydi, karnından çıkan ışık yerine normal bir insanda olduğu gibi kan olsaydı şimdiye kan kaybından ölmüştü.

Elimi yarasına götürmek için uzattım ama ışığın en ince noktası bile parmağıma değdiği anda, parmağımı sanki çakmakla alev aldırmışım gibi yaktı ve ben elimi direk geri çekmek zorunda kaldım.

Elim yüzüne uzandı ve yüzündeki kumları sakinlikle temizledim. Kalbim şu an çok daha huzurlu atıyordu ve öyle rahattım ki, içinden ışık çıkan birinin yanında değilmişim gibiydi.

Hiç beklemediğim bir anda, mekanik bile denilebilecek bir şekilde gözlerini sonuna kadar açtı ve ben mümkün olamayacağını düşündüğüm kadar mavi gözlerine hipnoz olmuş gibi bakakalırken, o elini kaldırıp bileğimi yakaladı.

👽

Selaaamm bu aslında eski bir kurgu, Eda'm çok istedi, onun için olsun bu ilk bölüm.❤️

alien // bieberDonde viven las historias. Descúbrelo ahora