Yüceliyordum!

50 2 0
                                    

Bi sigara doladım, içine biraz karanfil, biraz nane, biraz da geçmiş kattım. Duvarda asılı küçük İstanbul'a baktım, göğe baktım, duman üfledim. Üf dedim; AVARAMU!

Başlayalım Çavuş! 3-5-2 İtalyan oyunu!

Hala oyun diyorsun usta. Tek oyun futbol bundan sonra. Ayağa kalk ve daha iyi yenil usta. Yoo, gol tam doksana! Ofsayt usta! Hakemi öldürdüm Çavuş! Azrail seni böyle görse... ''Azrail olsam intiharı denerdim'' Biraz edebiyat yapalım Çavuş. Kime? Bundan sonra her şey kendime Çavuş!

Albay'a baktı, göremedi, Arif de yoktu, Sayın Başkan da gitmişti, sonunda yalnız kalmıştı, yeke yek hesaplaşacaktı kendiyle. Çıkardı bi bıçak, koydu masaya bir bilek. Gene melankoliye bağladın usta. Abi iyiyim bu konuda napayım? Bıçak bilek sil orayı. İzle. Biraz ot sardı, biraz kenarı kaydı otur dedi. Kimse oturmadı sonra ayaklanmadılar da, adam çöktü öyle, karşıya baktı, duvara baktı, hepsi yansın Tanrım dedi, hepsini yak! Ateşin Tanrım dedi bu gecelerden daha da fazla mı? Fazladır Tanrım, şu sigarayı yakar mısın?

Yazamıyordu. Çünkü samimi değildi, kendine, annesine, dostuna, sıra arkadaşına, hiç kimseye...

Yazmamalıydı. Bu işkence onun beyin hücrelerini teyakkuza geçiriyor ve kahrolası klavye ona istediklerini vermiyordu.

Yazıyordu. Durmadan, hızlı ve ani dokunuşlarla, aniden bastıran bir yağmur gibi yazıyordu, sağına soluna bakmadan, ekrana bile odaklanmadan, kelimeler onu alıyor ve ruhunu kağıda taşıyordu.

Nefes alamaz oldu, çıkmalıydı, ekranı kapatıp uyumalıydı, bir sigara yakıp sakinleşmeliydi yoksa bu kelimeler etrafa küfür saçacaktı, bu kelimeler o kelimeler değildi, bu kelimeler Fante'den mirastı, Bukovski'den, Cemal Süreyyadan değil!

Tam burada çöpe atacakken yazıyı Selim abiye rastladım. Biraz muhabbet ettik odamın içinde, çok özlemişim onu. Ona dedim ki "Abi! Abi! Gidelim buralardan, ben yoruldum. Hikmet ağabeyi de alırız gecekondudan, Albay ve Turgut'da gelir, Rocky de gelebilir mi bizimle? Çok sıkıldım abi, insanlardan, kadınlardan, aptallıklardan çok sıkıldım. Yaşam mücadelesi yordu beni, terledim. Hem de soğuk sular içtim terliyken." "Ben gelirim" dedi Selim Abi, "ama Hikmet Bilge'yi arıyordur." "Birlikte arayıp bulalım artık şu Bilge'yi" dedim. "Ben geneleve tövbeliyim" dedi Selim abi. Sonra çıktı pencereden gitti. Yalnızlığımla kalakaldım, oturdum Bilge'yi düşündüm, Hikmet'i düşündüm. Günlerim böyle geçiyordu, yalnızlığım Selim abi Bilge ve Hikmet! Günseli ve Albay uğruyordu arada, Turgutla Mütercim Arif nadiren geliyorlardı. Süleyman Kargı meyhaneden hiç çıkmıyordu. Deliriyordum, yüceliyordum!

Bir Adamın GünlüğüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin