war of hearts:

500 60 39
                                    

Yorum yaparsanız müteşekkil olurum,,

••

Tüm korkularımı aralık camdan içeri sızan rüzgara bırakıp sığınmıştım ona bütün gece.

Sıcak nefesi saçlarımı dağıtıyor, uykusuzluktan çökmüş gözleri öyle güzel takılıyordu ki her bir köşeme, avuçlarıma bir halat bıraksa seve seve asardım kendimi biliyordum.

Park Jimin'in ruhuma ruhunu katışlarını biliyordum en çok.

••

Yüzümü yüzüne yaklaştırıp burunlarımızı sürtmüş ve avuç içimi dayamıştım yanağına.

O kadar sıcaktı ki teni, başka hiç bir detayı düşünemez hale geliyor, dönüşü olmaz bir şekilde sapıyordum sol şeritlerine.

Gülümsemişti.

Artık gücü kalmamış gibiydi.

Yaptıklarının omuzlarına bıraktıklarını kaldırmaktan yorulmuş ve kaçmaya dahi gücü kalmamış gibi.

Ve ben sırf o daha çok yorulmasın diye, biraz daha erken uyusun diye sormamıştım hiçbir şey.

Derimize batan rüzgara korkularımla beraber tüm merakımı da bırakmış, onunla aynı kare içinde olduğum tüm zaman dilimlerine sadece sevişlerimi katmıştım.

Tüm hislerim silinmeye yemin etmiş gibiydi.

Sadece dokunarak anlatabiliyordum ona zincirlenişlerimi.

Birçok şey acıtıyordu içimi, acılarımı bile katıyordu kalbine.

Gittikçe bin parçaya ayırıyordu beni.

Kendimden koptukça ona olan yeni bir zaafımı keşfediyordum ve sesini duymak için yanıp tutuşan tüm belirsizliklerimi karanlık netliklerine bocalıyordum.

"Beklemişsin beni."

"Sen sevmişsin beni Jeon Jungkook."

Ne denirdi?

Uzanıp dudaklarına uzun ama hareketsiz bir öpücük kondurmuş ve ellerimi beline sarıp gömmüştüm yüzümü göğsüne.

Kokusunu derinlerime kazımak istercesine çekmiştim.

"Konuşmayacaksın benimle değil mi?"

"Biliyorum."

"Biliyorum yediremediğin şeyler var sevgilim, inan biliyorum."

"Kötü biriyim. Gitmek zorunda kalacak, seni bırakacak, insanları öldürecek kadar kötü biriyim bunuda biliyorum."

"Fakat senin bana kattıkların öyle saf ki, aydınlığın kör edici ışıklarına çekilmeden duramıyorum."

"Parmakların parmaklarımı öyle güzel esir almış ki, gittiğin her yerde senden önce biter olmuşum."

"Ve ben seni unutmak için boyattığım saçlarımda dahi seni bulmuşum."

Ondan nefret ediyordum.

Aydınlığıma çekildiğini söylerken dahi beni sarmayışlarından, tenine işlemiş kan kokusundan, dengesiz ruh hallerinden, kafasına göre davranmasından ve en önemlisi beni unutmaya çalışmış olmasından nefret ediyordum.

Öyle kızgındım ki, kızamıyordum.

Öylesine çekilmiştim ki derine, beni itenin o olduğunu bile bile çekmesi için yalvarıyordum.

Ellerimi kavradığını söylerken dahi gitmek zorunda oluşundan bahsetmesi koca bir enkaza çeviriyordu beni.

Yinede iki dudağının arasından dudaklarıma çarpacak tek bir nefese bakıyordum.

"Uyuyalım güzelim."

"Uyuyalım ki, güzel uyanalım sabaha."

"Uyuyalım ki, yanında uyanmayışlarımı telafi edeyim."

"Uyuyalım ki, uyku sersemi o haline şahit olayım."

"Uyuyalım Jeon Jungkook."

"Uyuyalım ki güzel olsun vedalarımız."

"Senden önce uyanırsam uyandırmayacağım seni, söz."

"'Öylece bekleyeceğim."

"Ve sen uyanır uyanmaz yapamadığımız her şeyi yapacağız."

"İstediğin her şeyi getireceğim parmak uçlarına."

Bir süre duraksamıştı.

Ağlıyordu.

Göz yaşlarımın dahi korumak istediği o adam ağlıyordu karşımda.

Damlaları yanaklarımı süslüyordu.

"Beni iyi hatırla diyemem sana."

"Ama ruhuna kattığın ruhumu iyi hatırla."

••

Atlatamıyorum ben bunları, o kadar derinler ki çıkamıyorum yüzeye

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Atlatamıyorum ben bunları, o kadar derinler ki çıkamıyorum yüzeye.

Little mess • Jikook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin