Akşamki trafik, öğleye doğru olanı mumla aratıyordu. Konuşacakları çok şey olduğunu düşünen Atakan ile tüm gördüklerini anlattığını ve görevini yaptığını düşünen yaşlı adam sessizce önlerinde akan ışık seline baktılar.

"Aç mısın?" diye lafa girdi Atakan.

"Ismarlayacağın yemeğin parasını alacağın biradan düşeceksen hiç girmeyelim o işe"

Bu adamın annesinden daha açık sözlü olduğuna dair düşüncesi giderek kuvvetleniyordu.

"Elbette düşmem. Ayıp ettin."

"O zaman sorun yok. Kaç yaşındasın sen?"

"Kaç gösteriyorum?" diye yanıtladı Atakan.

"Otuz üç var mısın?"

"İki." Genelde yaşını tahmin ederdi insanlar. Bunun iyi bir şey olduğunu düşünürdü Atakan. İnsan olduğu yaşı göstermeliydi. Ne eksik ne fazla. Ama bu tahminin, muhtemelen hala sarhoş olan bir ihtiyar tarafından bir yaklaşık biçiminde yapılması şaşırtmıştı onu.

"Eee... Bak evin barkın da varmış. Ne diye sokaklarda takılıyorsun ki? Millet yokluktan sokaklara düşer sen kendi evinin önünü mesken tutmuşsun."

"Sokak evden daha eğlenceli geliyor." İki aydır yıkanmadığını düşündüğü adamdan çıkan cümlelere şaşırmayı bırakmıştı artık.

"Nasıl eğlenceli?"

"Ne bileyim daha mutluyum. Evde ne yapacağım akşama kadar? Hem sokakta severler beni. Herkes tanır biliyor musun? Kollarlar beni." Sesinde inceden hissedilen bir gururla söylemişti bunları.

"Azra da sever miydi seni?"

"Tabi... Onun çocukluğunu bilirim. Üniversiteyi kazandığını da ilk bana söyledi biliyor musun? "

"Sen de onu seviyordun o zaman."

"Bana hep yemek verirdi. İki üç gün ortalarda görünmesem merak edip zilime basardı. Tabi ki severdim."

"İyi de kız kayıp amca. Pek de merak etmiyor gibisin."

"Kaybolacak kız kendi ayağıyla arabaya binmez be komiser. Çıkar bir yerlerden çıkar. Sen de çok kafaya takma."

Kayıtsızlığı canını sıksa da Atakan adamı anlar gibi oldu. Hayata herhangi bir anlam yüklemeyi uzun zaman önce terk etmiş bu adam, olaylara da artık anlam yüklemiyordu, hepsi bu. Konuşmayı bırakıp biraz düşünmeye çalıştı komiser. Doğum gününün sabahında adamın söylediğine göre şafak sökmeden az önce dışarı çıkmıştı Azra. Yalın ayak bir şekilde koşar adım yürümüş, yolun karşısındaki ağacın altında park edilmiş muhtemelen koyu renkli bir araca binmiş ve uzaklaşmıştı. Aracın çalışır vaziyette beklediğini tahmin ediyordu. Çünkü Emir amcanın dediğine göre kızın araca yürümesi ve aracın hareket etmesi yarım dakika bile sürmemişti. Adamın yaptığı bu tahmine saygı duymak zorunda hissetti kendini. İyi bir tahminci olduğunu az önce ispatlamıştı çünkü. O arabanın peşinden gitmek zorundaydılar. Onları hedefe ulaştıracak şey, ne pahasına olursa olsun koyu renkli o arabaya ulaşmaktı. Sabahı nasıl edeceğini düşündü genç adam.

Recep abinin dükkanının önüne yanaştıklarında kurt gibi acıkmıştı Atakan. Adamın ise o hissini tamamen kaybettiğini düşünmüştü. Meyhane yerine bir lokantanın önünde durmalarına bozulmuş gibi bir hali vardı çünkü.

"Bir şeyler yiyecektik ya," dedi yaşlı adama. Ben çok acıktım. Sonra istediğin kadar bira içebilirsin. Anlaştık mı?"

"İyi."

21. YAŞ "RAFTA"Where stories live. Discover now