5: somewhere in the middle

1.3K 216 45
                                    

İyi okumalar! Lütfen sondaki yazar notunu okumadan geçmeyin~

4 yıl sonra

Liseden arkadaşlarımla lüks bir mekandan çıkıp yer altı barlarına doğru ilerlerken kanımdaki adrenalin dört sene sonra ilk defa bu kadar artmıştı. Ortaokuldan mezun oluşum, liseye kayıt olmam ve geçip giden yıllar tekdüze bir şekilde hiçbir heyecan olmadan düz bir sıradanlıkla geçmişti. Reşit olmama daha üç sene olsa da kötü bir şeyler yapma isteğimi durduramıyordum ve okuldaki züppe oğlanları da toplayıp farklı bir yerlere gitmeyi önermiştim.

Gittiğimiz bar, uyuşturucu ve kadın taciri ile bilinen bir yerdi ama bu tehlikeyi daha üst seviyeye çıkardığından mutluluk sınırım da artmış oluyordu. On yedi yaşında olmanın en güzel yani böyle delilikler yapabilmekti çünkü kendimi ait hissetmediğim bir resim kursunda zamanımı harcamak çok gereksizdi.

Yerin gerçekten de beş metre altına yapılmış mekana giriş yaptığımızda arkadaşlarım biraz burun kıvırdı ama ortamdan yüksek mevkide olduklarını fark edince aptal egoları daha da arttı. Ben de buraya ilk kez geliyordum ama internette sıkı bir araştırma yapmıştım o yüzden neredeyse her köşesini biliyor sayılırdım. Göz yakan ışıklar ve lazerler sürekli yanıp sönüyor ve ortada on metrakarelik küçük dans pisti insan kaynıyordu. Terli vücutlar ve aklı yerinde olmayan kafalar belki uçuyor belki de çoktan sızmıştı. Köşe koltukların hepsinde başka bir çift iş üzerindeyken çocuklara kıytı bir tarafı işaret ettim ve disc jokey'in yanındaki direklerde striptiz yapan kızları izleyebilecekleri güzel bir yer seçtim.

Gözleri bir anda açıldığında çoktan uyum sağladıklarının farkına vardım ve gülümseyerek görevimi yerine getirdiğimi hissettim.

"Siz takılın," dedim ve uyarırcasına üç ergenin gözlerine de dik dik baktım. "ve asla birinden bir şey alıp içmeyin. Cüzdanlarınızı ortada bırakmayın."

"Sen nereye gidiyorsun, Jimin?" diye sordu Hyungwon.

"Bara gidiyorum," dedim ve hafifçe göz kırptım. "içmek için bir şeyler alacağım."

Kafasını onaylarcasına sallarken yan masadan bir kızın onlara yanaştığını ve üçer bira hediye ettiğini gördüm. Aslında bundan sonra ne bok yedikleri umrumda değildi çünkü hepsi insanları yargılayıp duran pisliklerin tekiydi.

Barın kenarına geldiğimde zorlukla boş bulabildiğim bir tabureye oturdum ve kimliğimi göstermeden içki almaya çalışacaktım.

Sıkışık barda üç barmen aynı anda çalışıyor ve hepsi başka birine yetişmeye çalışıyordu, bu durumu ağzım açık izlerken sol yanımdan bir ses duydum.

"Buyrun?"

Turuncu saçlı bir adam, barın arkasından elinde kokteyl karıştırırken bana ne istediğimi sormuştu ve yüzüme doğru eğilmişti. Yakın temasıyla hafifçe geri çekildiğimde dudaklarının ukala bir şekilde kıvrıldığını gördüm.

"Tekila," dedim ve ensemi kaşırken kaşlarımı kaldırdım. "istiyorum."

"Tek shot mı?" diye soran çapkın barmene karşı parmaklarımı saçlarımdan geçirip dudaklarımı ısırıp cevap verdim.

"Üç tane ile başlayalım."

Acı tadı, limon ve tuz ile birleştirmek için sabırsızlanırken turuncu saçlı adamın yanına siyah şapkalı, siyah saçlı ve soluk tenli bir adamın geldiğini gördüm.

"Ona içki veremezsin, Youngjae." demişti, siparişimi hazırlayan barmene. "Henüz reşit değil."

"Yah!" diye konuşmanın ortasına atıldım ve sandalyeden ayaklanıp dirseklerimi tezgaha koyup soluk adama doğru eğildim. "Sana ne oluyor?"

somewhere only we know :: yoonminWhere stories live. Discover now