₪ 9 ₪

161 25 0
                                    

Bir haftadır her gün bu hastaneye gelip, odasına, kadar çıkıp, Aralık kapıdan onu bir kez görüp gidiyordum. İçeriye girmeye cesaretim yoktu ama sorsanız mangalda kül bırakmazdım.. Şimdi vicdanım beni cayır cayır yakıp, kül ediyordu.

Gözlerimi solgun bedeninde gezdirdim. Zaten zayıf olan bedeni iyice zayıflamıştı. Uzun, gür saçları bir erkeğinkiler kadar kısaydı şimdi. Okulda onun arkasından Rapunzel dediklerini duymuştum. Yüzü solmuş, bitkinliği gözlerinden okunuyordu. Tutup kolundan buradan çıkarasım vardı. Buraya gelmeden önce gayet iyi görünüyordu. Hele o akşam, güzelliği karşısında tutulup yapacağım her şeyi erteleyecektim az kalsın. Eğer ertelemiş olsaydım bugün buraya vicdan azabım yüzünden değil de, sevdiğim o mavi gözlerine doyasıya bakabilmek için gelirdim.

Evet sevdiğim kızın sevdiğim gözleri, çölde kalmış bir bedevinin bir damla suyu araması gibi arıyordum, o su damlası gözlerini.

Liseye başladığımız yıl, görmüştüm onu ilk kez. Melis denen o kızın içine kar atıp kaçmış, sonra da kayarak yere düşmüştü. Başka biri olsa utanırdı, ama o, kendine gülmekten ayağa kalkamamıştı bile. Çok eğleniyordu. Uğraşmak istemiştim. Yanına doğru yaklaşıp kalkması için elimi uzattım. Önce şaşkın şaşkın baksa da soğuktan kızaran burnunu kırıştırıp o küçük elini avucuma bıraktı. İçimi saran sıcaklığı kulak ardı etmeye çalışarak elinden tutup yukarıya doğru çektim. Biraz havalanınca elimi çektim ve sertçe yere düşmesini izledim. Bu kez ben gülmüştüm. Arkadan koşarak gelen arkadaşları, beni itip yere düşmemi sağlamışlardı. Bu kez bana bakarak gülen oydu. Kaşlarımı çatıp yerden aldığım bir avuç karı tam gülüşünü hedef alarak yüzüne attım. Gülen yüzü anında solarken bu kez ben gülüyordum. Bana ne, milletin içinde öyle güzel gülmeseydi. Arkadaşlarının yardımıyla ayağa kalkıp bana yandan bir bakış attı ve önümden hızla geçip gitti.

O günden sonra sürekli birbirimizle uğraşıp durmuştuk. Gay dedikodusunu ilk duyduğumda, onların yaptığından şüpheleniyordum ama kesinleştirmek için okulun dedikodu kazanı olan Yeşim ile bir gece geçirmek zorunda kalmıştım. Onlar olduğunu öğrendiğimde gözüm kararmıştı. Tek isteğim benim onurumu zedeledikleri gibi onlardan birinin de onurunun zarar görmesiydi.

Aslında aklımdaki isim Melis denen o cadı kılıklı kızdı ama, o gün merdivenlerde yaşadıklarımızdan sonra doğru kişinin Gamze olduğuna kanaat getirmiştik bizim çocuklarla.

Aralık kapıdan doktorun girmesiyle biraz daha yaklaşıp, onları dinlemeye başladım.

"Gamze, tatlım sana çok iyi haberlerim var. İyileşiyorsun!" doktor bunu ellerini çırparak söylemişti. Çocuk gibiydi. Gamze'in yüzüne baktığımda yüzünde yorgun bir gülümsemenin olduğunu gördüm.

"Ne zaman çıkabilirim?" sıkılmıştı bu hastane odasından, çok belliydi.

"Bir haftaya kalmaz, çıkarsın, tedavine evde devam edebiliriz." doktorun verdiği müjde bana bile iyi gelmişti.
"Tatlım bak, yıl sonu balosuna da yetişirsin." annesi olduğunu bildiğim kadın söylemişti.

"Yetişsem ne olur ki, artık saçlarım yok. Benden rapunzel olmaz." gözlerinin dolduğunu görebiliyordum.

"Rapunzel'i, Rapunzel yapan saçları değildi ki, o yıllarca bir kulede kapalı kalmış, ama hiç ümidini yitirmemiş ve sonunda da kurtulmayı başarmış çok güçlü bir prenses."
"Benim kulemde burası değil mi?"

"Yoksa ben de yaşlı cadı mıyım?" doktorun işi şakaya vurması sonucu herkesin yüzünde bir gülümseme oluşmuştu, ben de dahil.

Doktor odadan çıktığında hareket etmek için oldukça geç kalmış ve sevdiğim o, su damlası gözlere yakalanmıştım.

"Pars?!"

Rapunzel'in Saçları | Kısa HikayeWhere stories live. Discover now